Paylaş
O dönem sık sık Ergenekon ve Balyoz davaları konuşulur, tartışılırdı. Ben davalarda suçlu olarak geçen kişi ve kurumları savunanlara şiddetle karşı çıkardım. “Bu kadar iddia nasıl yalan olabilir?” derdim. Bu kadar kesin konuşmamın sebebi elbette cemaat sevgimden kaynaklanmıyordu zira Erbakan Hoca sayesinde hep mesafeliydik. Ak Parti iktidarı tanıdığımız bildiğimiz siyasetçilerin olduğu bir partiydi ve onlar da aslı olmayan bir iddiayı dillendirmezlerdi diye düşünürdüm.
İlker Başbuğ’a atfedilen “Camileri bombalayacağız!” sözünün bir vatandaş olarak ne kadar canımı yaktığını çok iyi hatırlıyorum. Türkan Saylan’ı ve diğerlerinin bizden neden bu kadar nefret ettiğini uzun uzun düşünmüşlüğüm çok olmuştur. O döneme tanıklık eden biri olarak biz vatandaşlar da mağdur edildik. Bir vatandaş olarak kendimi aptal hissetmeme neden olan bu olaylar silsilesinden sonra kendime şöyle bir söz verdim: “Ortaya atılan iddiaların sahibi değil tanıdığım, sevdiğim, güvendiğim biri olsun; babamın oğlu bile olsa ‘Acaba?’ sorusunu soracağım. Herkesin hata yapabileceğini ve kandırabileceğini unutmayacağım.”
FETÖ dediğimiz yapı insanımızı bugün de mağdur etmeye devam ediyor. Haksız yere cezalandırılan, işinden olan ve vatan haini yaftasını yiyen çok sayıda kişi var. Suçsuzluğu kanıtlandığı hâlde görevine dönemeyen binlerce ebeveyn var. Ebeveyn diyorum çünkü çocuklarını geçindirmek zorunda olan anne- babalar bu kişiler. Ortada bu kadar mağduriyetler varken, Bülent Arınç’ın FETÖ ile ilgili öz eleştiri yapmasının çok itici olduğunu belirtmek istiyorum. Maalesef kendisi yaşadığı ve yansıttığı gel-gitlerle kendisine olan güveni ve sempatiyi kaybedeli çok olmuştur. Oğlunun milletvekili adayı gösterilmesini de kamu vicdanı rahatsız eden bir durumdur.
Dünle tezat olan söylemler..
Danıştay Üyesi Aysel Demirel, twitter hesabından yayınladığı “Başörtü mesajı” çok yanlış bir hareketti. “Unutmadık, unutmayacağız!” gibi söylemler mitinglerde yer bulabilir ama bir hukukçunun twitter hesabında şık durmaz. Özellikle de aday olmuş bir insanı hedef alacak şekilde olması “Adalet” kavramıyla bağdaşmaz. Zira yarın Muharrem İnce veya bir başka CHP’li siyasetçiyle ilgili hukuksal bir mevzuda tarafsız olamayacağını ifade ederek kendini de Ak Parti Hükümetini de zan altında bırakmıştır.
Bugün Türkiye’de kimse kamusal alanda başörtüsünü Tayyip Bey’in çözdüğünü inkâr edemez, etmiyor da… Lâkin geçmişte hemcinslerimiz tarafından ayrıştırıldığımız zamanlarda “Özgürlüğünüzü Atatürk’e borçlusunuz!” gibi söylemlerle yıllarca mücadele ettik biz. Atatürk’ü sahiplenerek bizi dışlamalarına itiraz ettik.
Bugün estirilmeye çalışılan ve adeta gözümüze sokulmaya çalışılan “Özgürlüğünüzü Tayyip Erdoğan’a ve Ak Parti’ye borçlusunuz!” havası dünle tezat duruyor haberiniz olsun.
Ak Parti iktidarının ilk yıllarında başörtülü çalışanların mağdur olmaması adına Ak Parti’ye oy vermişliğim olmuştur. Ama 2018 Türkiye’sine bu endişe yakışmıyor.
Nitekim Ak Parti’nin “Geleceği büyütmek için geçmişi unutmayalım!” temalı reklamlarında başörtü yasağını konu alan tanıtım videosunu da sevmedim. Ağlayan, başından zorla başörtüsü çekilmeye çalışılan geçmişin kabusundan kurtulmamış kadın profili yerine neşeli, mutlu ve sevgi dolu geleceğe umutla bakan kadın profili görmek istiyorum.
Paylaş