Paylaş
16 yıldır İl Başkanlığı görevini yaparak Türkiye'de bir ilke imza atan Asiltürk; Yasin Hatipoğlu'nun kızı, Oğuzhan Asiltürk'ün gelinidir.
Kendisiyle Erbakan Hoca'nın çocuklarının aday yapılmamasından, ittifaka dair seçimi konuştuk.
Nagehan Gül Asiltürk kimdir, okurlarımıza kendinizi anlatır mısınız?
1971 yılında Çorum’un Alaca ilçesinde doğdum. Aslen Yozgatlıyım. 1973 yılında babam Milletvekili seçilince Ankara’ya taşındık. Çocukluğum ve gençliğim Ankara’da geçti. Babasını görmeden büyüyen çocuklardanım.
Hiç unutmam çocuk aklımızla 12 Eylül’e çok sevinmiştik kardeşlerimle. Çünkü babamıza kavuşmuştuk. Ama sevincimiz kısa sürdü çünkü babamız tutuklandı. Biz altı kardeşiz, babam sekiz ay tutuklu kaldı. Kimimiz sabahçı kimimiz öğlenciydik. Babamı 15 günde bir ziyaret edebiliyorduk. Ama okullarımızdan dolayı hepimiz birleşip gidemiyorduk. Annem bir hafta sabahçı olanları bir hafta öğlenci olanları götürürdü ziyarete. Çocuk aklımla babamın hapiste olmasının nedeninin başörtüsü olduğunu düşünürdüm. Anneme babamın yanına giderken muhakkak başörtüsü takmam gerektiğini söyler annem itiraz edince de ağlardım.
Eğitimimi Ankara’da tamamladım. Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi mezunuyum. 1987 yılında üniversiteye başladım. Başörtüsü yasağından dolayı 6 senede mezun olabildim. Bir hayli hareketli öğrencilik yaşamım oldu.
Çok küçük yaşlardan itibaren hayatımda siyaset hep vardı. Farkına varmadan bu sorumlulukla büyüdük aslında. Okulum bitince Milli Gençlik Vakfı vardı o dönem, kadın kollarında görev yaptım. 1993 yılında evlendim, İstanbul’a geldim. Refah Partisi, Fazilet Partisi’nde aktif olarak çalıştım. 1999 yılında Erbakan Hocam beni İstanbul Kadın Kolları Başkanlığı görevine getirdi. O günden beri halen devam etmekteyim.
Dört çocuğum var. En büyüğü 21 yaşında, en küçüğü 4 yaşında. Hem eşim hem anneyim aynı zamanda da evladım. Sorumluluklarım var. Her Türk kadını ne yaşıyorsa onu yaşıyorum kısacası. Çalışmalardan fırsat buldukça, mutfakta zaman geçirmeyi seviyorum. Eğlenceli bir insan olduğumu düşünüyorum ama hayatı fazla tiye alamıyorum. Ülkemin gerçekleri buna izin vermiyor. Bir anne olarak aklıma; evladı muz isteyecek diye manavın önünden geçerken tezgâhı ceketiyle kapatan babanın yoksulluğu geliyor, marketin çöpünden ekmek toplayan annenin görüntüsü geliyor, Suriye’den Türkiye’ye gelen kadınların “kadın ticaretine” malzeme olması geliyor. Hayatı tiye almayı lüks olarak görüyorum. Hayat, tiye alınmayacak kadar gerçek.
AK PARTİ EKONOMİYİ 'SATARAK' AYAKTA TUTUYOR, BİZ İSE ÜRETMEKTEN YANAYIZ.
Saadet Partisi’nin 38 kadın adayından birisiniz. Partinizin kadın politikasını nedir? Meclise girdiğiniz takdirde kadınların hayatında neler değişecek?
Şimdi, kadın bizim için toplum için çok önemli yapı taşı; birey olarak çok önemli, anne olması sebebiyle, eş olma sebebiyle önemli. Erkekleri yetiştiren yani aslında toplumu oluşturan kadındır. Tabii ki kadına yönelik özel politikalarımız olacak. Pazar günü seçim beyannamemiz genel başkanımız tarafından açıklanacak. Kadının sadece kendine yönelik politikalar oluşturularak mutlu olmasını düşünmek çok yanlış. Kadını direk etkileyen ve düzeltilmesi gereken o kadar yanlış var ki… Kadınla ilgili bağımsız projeleri değil, genel politikalarda kadının hayata katılımına yönelik projeleri önemsiyorum. Mesela ekonomi; toplumun yapı taşı ama aynı anda ailenin de yapı taşı. Sıkıntıyla bire bir muhatap olan yine kadındır. Evin idaresi kadının inisiyatifinde, kadın çünkü. İçinde yaşadığımız ekonomik durumda kadının mutlu olması imkânsız. 10 milyon emeklimiz, 5 milyon asgari ücretlimiz var ve açlık sınırının altında gelirleri var. Dört kişilik bir ailenin açlık sınırını düşünün, böyle bir ailenin kadını nasıl mutlu olacak? Düşünün, çiftçiler artık ekemiyor.
Avrupa Birliği’ne bağlılık ve İMF politikaları çerçevesinde bizim çiftçimiz üretemez oldu, hayvancımız yetiştiremez oldu. Sanayiye bütçe ayrılmıyor. Erbakan Hocamız bir tank projesi yaptı susuz çalışan motor üretti. Avrupa’da ün saldı. Ülkesinde ağır sanayi hamlesini yapmak için Gümüş Motor’u kurdu. Maalesef o motor Ak Parti Yönetimi’nce satılmıştır. Erbakan Hocam, Devrim Otomobilleri’ni üretti. Bugün üzerinden neredeyse 40 yıl geçti, Hükümet ise otomobil üretmenin sadece lafını yapıyor. Türkiye’nin kalkınmış bir ülke olması lazım. Hükümetin gayesi toplumu mutlu etmek değil. Böyle bir ekonomik tabloda kadının mutlu olması mümkün mü? Kadına yönelik projeler üretmek çözüm müdür?
Ahlaki ve manevi tahribat yapılan bir ülkede kadının mutlu olmasını engellemektedir. Bugün uyuşturucu kullanma yaşı 11’e, içki ve sigara kullanma yaşı 9’a inmiş. Benim dört çocuğum var ve her gün acaba çocuğum uyuşturucuya bulaşır mı korkusuyla yaşıyorum, mutlu olmam mümkün mü?
İMAM HATİP OKULLARI'NIN SAYISINI ARTTIRARAK 'DİNDAR NESİL'YETİŞTİREMEZSİNİZ.
İktidarda muhafazakâr bir parti var. Neden korkuyorsunuz?
İnsanların namaz kılması, eşinin başörtülü olması, çocuklarının da İmam Hatip’li olması sorunları çözmez, faydası da yoktur ülkeye. Siz Batı’nın dejenere olmuş sistemini ülkeye entegre etmeye çalışıyorsanız, abdestiniz de, namazınız da kimsenin umurunda değil. Bu ülke insanını bağlamaz. Namaz gibi ibadetler, Allah’a verilecek hesaptır. Kimsenin insanların dini duygularını sömürerek oy istemeye hakkı yoktur. Biz bu ülkeye istikamet verecek insanların milletvekili olmasını istiyoruz. Kimse de Tayyip Bey’e sormuyor; “Mitinglerde ‘Dindar nesil istiyoruz.’ diye bağırıyorsunuz da neden Milli Eğitim Müfredatı’nızı Avrupa Birliği’ne uyarlamaya çalışıyorsunuz?” diye. İmam Hatip sayısının çoğunluğuyla iftihar ediyorlar. Dün bir İmam Hatip Lisesi’ni ziyarete gittik. Müdürün söylediği “İstenilenden fazla yerleştirme olduğu”dur. Korkunç bir şekilde İmam Hatip’e yönlendirme var. Merak ettim müdüre sordum; “Bu çocukların yüzde kaçı namaz kılıyor?” Maalesef müdür cevap veremedi. Her yere İmam Hatip yapmakla dindar nesil yetiştirilmez.
Kadını mutsuz eden bir başka nokta da, zinanın suç olmaktan çıkarılmasıdır. Evliliklerin yıkılmasındaki en büyük etkenlerden biri de bu zinanın suç olmaktan çıkarılmasıdır. Böyle bir durum varken nasıl kadının mutlu olmasını bekleyeceğiz?
Kısacası; Ekonomi düzelmedikçe, Ahlaki ve manevi değerlere sahip çıkılmadıkça, Eğitim sistemi millileştirmedikçe kadının mutlu olmasını beklemek mümkün değildir.
Eleştirdiğiniz Hükümet yöneticileri örnek gösterdiğiniz Erbakan Hoca’nın talebesi…
Hocam bunun için zamanında çok güzel cevap vermişti; “Hoca ders anlatırken, bazıları çıkmış dışarıda top oynuyor, Hoca ne yapsın?” Ki kendileri de açık açık “Biz Milli Görüş Gömleği’ni çıkardık.” dediler. Mesele şahısta değil; Tayyip Bey’de, Ahmet Bey’de değil, mesele çıkarılan gömlekte. O gömlek çıktığı zaman, insanın hiçbir değeri, kıymeti kalmaz. Hocam vefatından önce söylemiştir. “Beni sakın Ak Parti’nin günahlarına ortak etmeyin, hiçbir zaman AKP’yi desteklemedim.”
Kadına yönelik tacizin önüne geçmek adına Pembe Otobüs eyleminiz oldu. Kadın sadece otobüste tacize uğramıyor. Öneriniz kadını toplumu soyutlamıyor mu?
Tabi ki yeterli değil, bu sadece başlangıç. Kadını toplumdan soyutlamak da değil bu. Biz inanç sistemine göre hareket eden bir partiyiz, bizi diğerlerinden ayıran en önemli özellik bu. Mesela “Pembe Otobüs” Japonya’da uygulanıyor. Japonya bizim için müferrih ülkeler seviyesindedir. “Japonya kadını toplumu soyutluyor mu?” Biz şöyle bakıyoruz olaya; “Hükümet olarak kadının mutlu olmasını, huzurlu olmasını sağlamalıyız ki o kadın verimli olabilsin.” Düşünün kadın sabah işine gitmek için evinden çıkıyor ve otobüste karmaşanın içine giriyor. O kadının, işine mutlu olarak gitmesi mümkün mü? İş yerindeki tacizi ise inanç sistemimiz doğrultusunda çözeceğiz. Kadına rahat çalışacakları ortamlar oluşturmalıyız. Devletin görevi kadını korumak ve ahlaklı bireyler yetiştirmektir. 45 senedir bunu söylüyoruz; Önce Ahlak ve Maneviyat.
Saadet Partisi, Ak Partililer tarafından “Oyları bölmekle” suçlanıyor. Neden Ak Parti değil de BDP ile ittifak yaptınız?
Güzel soru ama şöyle mi desek? “AKP oyları bölüyor”. Yani AKP’nin varlık sebebi Saadet’in oylarını bölmek. Bakın bu önemli bir cümledir. Biz seçimlere yaklaşırken ittifaka hazır olduğumuzu söyledik. Saadet Partisi’nin bu ülkenin teminatı olarak muhakkak mecliste olması gerekliliğini ifade ettik ve dedik ki; “İlkelerimize ters düşmeyen her partiyle ittifak yapabiliriz”. Bizim ilkelerimiz zamana ve adamına göre değişmez. Ak Parti ile ilke bazında anlaşamayacağımız için böyle bir ittifak olmadı. Düşünün AKP “Avrupa Birliği’ne gireceğiz.” diyor, biz “İslam Birliği’ni kuracağız.” diyoruz. AKP elindekini satarak ekonomiyi yürütürken, biz üretmekten yanayız.
SAVCI DEĞİŞTİRMEKLE, KANUN DEĞİŞTİRMEKLE YOLSUZLUKLARIN ÜSTÜNÜ KAPATAMAZSINIZ.
Muhafazakâr seçmen genel olarak, Ak Parti ve Saadet Partisi’ni aynı gördü ve oyunu istikrar adına güçlüden yana kullandı. Bu seçimde farklı bir sonuç bekliyor musunuz?
Tabi ki bekliyoruz. 28 Şubat sürecinden sonra AK Parti ortaya çıkarıldı ve desteklendi birileri tarafından. Milletimiz AK Parti’ye mecbur bırakıldı aslında. Halkımız da “Bunlar Erbakan Hocamızın talebeleri” deyip sahip çıktı. Ama yıllardır uygulanan politikalar bunların Erbakan Hoca’nın talebeleri olmadığını o kadar açık ortaya koydu ki... Köprünün altından çok sular aktı millet artık Ak kim, Saadet kim çok açık gördü. Özellikle yaşanan yolsuzluklar tabanda çok hayal kırıklığına neden oldu. Kusura bakmasınlar ama öyle Savcı’yı değiştirmekle, kanunu değiştirmekle üstü örtülecek bir mevzu değil bu. Sandıkta bunların karşılığını millet verecek.
Uzun yıllar AK Parti iktidarda. Muhafazakâr kimliği sebebiyle yapılan yanlışlar genel olarak bir camiaya atfediliyor. Bu durum seçim çalışmalarında size tepki olarak geliyor mu?
Maalesef alıyoruz, bu durumdan dolayı da şahsım olarak son derece üzgünüm. Bir takım yozlaşmalar var. İslam ahlakına uymayan Müslüman profili çizdi AKP. İnanan biri olarak bu durumdan rahatsızım. Ama toplumumuz bu konuda bilinçli, öyle medyayı satın alarak, baskı yaparak saklanacak bir şey değil bu. Halkımız sağduyu yapılanların İslam’la bağdaşmayacağını, bu durumun şahıslarla ilgili olduğunun farkındalar. İnsanımızın inançla değil şahıslarla ilgili sıkıntıları var ve sandıkta gerekli cevabı verecek.
Saadet - BBP ittifakı Cemaatin oylarını alabilir mi?
İttifak yapmakla beyinlerdeki barajı aştık. Halkımızın desteğiyle de sandıktaki barajı aşacağız inşallah. Siyasi parti olarak herkesin oyuna talibiz. Kimse kimseyi Cemaatçi, şucu, bucu diye yargılama hakkına sahip değil. Bu vatanın evladı olan ve vatanını seven herkesin oyuna talibiz. Ben inanıyorum ki, cemaat içinden bizi anlayan ve destekleyen insanlar olacaktır. Erbakan Hocamızın bir sözü vardı; Milli Görüş bu milletin özüdür ve milletimiz aslına özüne rücu edecektir.
ERBAKAN HOCA'NIN ÇOCUĞU DA OLSA KİMSEYE TORPİL YOK.
Erbakan ailesinden kimse aday olmadı. Bir nevi Erbakan Hoca’ya sahip çıkılıp ailesinin uzaklaştırıldığına dair bir algı var.
Teşkilatımız açısından öyle bir şey kesinlikle yok. Gerek Genel Başkanımız gerek diğer büyüklerimiz her zaman söylemişlerdir. Onlar bize Erbakan Hocamızın emanetidir, biz emanete sahip çıkarız. Bizim kapılarımız açıktır ama şöyle bir kural vardır ve bu kural tüm kuruluşlarda da böyledir; ilkeler çerçevesinde hareket eden herkes partimizde olabilir.
Yani diyorsunuz ki Erbakan Hoca’nın çocuğu da olsa kimseye torpil yok...
Evet, yok. Biz diyoruz ki: “Hepimiz bir Erbakan’ız.”
Paylaş