Paylaş
Hatırlatılan bir yazısı daha vardı Arman’ın. 2003’te kaleme aldığı “Başörtülü kadınların araba kullanmasını tehlikeli buluyorum.” ifadeleri. Arkadaşlarım kendisine “Hâlâ tehlikeli buluyor mu?” sorusunu yöneltmemi rica etmişlerdi benden.
Ben Ayşe’yle 2014 yılında söyleşi yaptığımızda tanıştım. Kendisinin kimsenin kıyafetiyle ilgili bir derdi olduğunu düşünmüyorum. Benim, Hürriyet bünyesinde olmamdan dolayı da memnuniyetini bildirmişti, samimiyetinden ne o gün ne de bugün hiç şüphe etmedim.
Ama Ayşe’nin gerek “Haşema” yazısını gerekse “başörtüyle araba kullanan kadınları tehlikeli bulmasıyla” ilgili yazılarını tasvip etmem mümkün değil.
Ayşe’nin, geçtiğimiz günlerde eleştirilere karşı kaleme aldığı yazısını da haksız buldum. Diyor ki;
“ (...) İnsanoğlu böyledir, nankördür. Benim başörtülü kadınları savunduğum yazıları, röportajları hiçbir şekilde hatırlamıyorlar ne yazık ki.
Arkadaşlar! Her türlü kadıncıyım ben. Ve kadın dayanışmasına inanılmaz önem veriyorum.
Bizi ikinci sınıflaştıran erkeklerle mücadele ederken niye kadınlara saldırayım ki ben?
Ama yine haşemayla denize gireyim, yine aynı şeyleri yazarım...
Çünkü o izlenimler benim kişisel tecrübem. Giymişim, denize girmişim, su tenime değmemiş, mutlu olmamışım, bu kadar. Kişisel gözlemlerimi yazmışım.
Görmüyor musunuz bu erkeklerin bize neler yaptıklarını! Niye her şeyin en iyisi onların olsun? İtiraz edin, isyan edin, onları tehdit edin. Bununla da yetinmeyin, bu haşemaları onlara giydirin! Yoksa cinsel perhize gireceğiz deyin. Haşemalarla, varsın erkekler yüzsün!
Ben erkeklere karşı kadınları savunuyorum “Kadınlar haşema giysin!” diyen erkeğe, “Onu sen giy!” diyesim var.
İnsanoğlu nankördür ama Ayşe’nin yazısını yapılan itirazların nankörlükle ilgisi yok. Ayşe’nin kendince kadını savunduğu yazısına yapılan itirazları anlayamadığı belli. Bu konuda kendisine yardımcı olmak adına bu yazıyı keleme alıyorum.
Ben de haşemayla yüzmeyi sevmem. Gerçi her geçen gün haşemalar daha giyilebilir oluyor ama tercih ve mecburiyet meselesi. Tesettürlü olup kadınlara ait plaj ve havuzlarda bikiniyle de denize giren kadınlar da var, karma yerlerde girip haşema giyen de.
Ayşe, haşemayı giymiş yüzmüş sevmemiş tamam da haşemadan çok, onu giyen kadınları eleştirmiş. Kasıtlı olmasa da kadınların hakkını savunmak adına onları aşağılamış.
Haşema giyen kadınların, inancından dolayı kendi iradeleriyle değil de sırf erkekler istediği için haşema giydiğini iddia etmek çok yüzeysel bir bakış açısı ve rencide edici bir söylemdir. “Kadınlar, erkekler istediği için başörtü takıyor.” algısı maalesef aklı başında bir sürü insanın düştüğü bir yanlıştır. Komik olan ise bunun kadının özgürlüğünü savunmak adına yapılmasıdır.
Kadının özgürlüğü, neyi ne için yaptığını sorgulayarak yapılmaz. Şahsen ister kendi mahallemden olsun ister diğer mahalleden, iyiliğim adına mütemadiyen tavsiye almaktan hoşlanmıyorum. Erkeklerin bu tarz davranışlarını itici buluyorum. İlle bir hizaya sokma isteği… Hâlbuki ben dağınık kalmak istiyorum.
Neyse, Ayşe, tepkilere kızmadan önce “Anlatmak istediğimi yanlış ifade etmiş olabilir miyim?” diye biraz düşünse kendi dünyası üzerinden değil genel olarak empati kurabilse araba kullanan başörtülü kadınlar için; “Arabada başlarını açsınlar' demiyorum' herkesin kendi tercihi, sadece lütfen araba kullanırken türbanın üst tarafını kapatmayacak şekilde arkaya kıvırsınlar. Bizim de hayatımızı tehlikeye atıyorlar." sözlerini kaleme almazdı ki, Türkiye’de kaç tane önünü göremediği için kaza yapmış başörtülü kadın vakası var bilmiyorum.
Biri çıkıp, “kadınların trafikte kazaya sebep vermemeleri için saçlarını atkuyruğu veya topuz yapmalarını” tavsiye ederse Ayşe ne düşünürdü merak ediyorum.
Ehliyet almış yani aklı başında kadınlara “Başörtünüzü şöyle şekil yapın, korkuyorum.” demek sadece erkeğe değil kadına da yakışmaz.
Özgür bir dünya için, erkeklerden biz kadınları anlamasından önce bizim birbirimizi anlamamız gerek.
Paylaş