Paylaş
Yorumsuz olarak cevapları paylaşıyorum. Bir sonraki yazıda her iki soruyu sorduğum kişilerle ilgili bilgileri ve düşüncelerimi yazacağım.
Öğrenci / yaş 19 / İstanbul: Yıllardır korktuğumuz şeylerin yavaş yavaş gerçekleştiği düşünülünce; herhalde en çok toprağın ayağımızın altından kayıyor olması korkutur. Hem maddi hem de manevi olarak.
Öğrenci / yaş 21 / İstanbul: Zor bir soru çünkü o kadar çok şey var ki nereden başlayacağımı bilemiyorum. Biraz uzun olabilir bunun için özür diliyorum. Öncelikle öğrencilere olan bakış açısı rahatsız ediyor. Dönemin Başbakanı’nın bir konuşma sırasında kullandığı kelimeler öğrencileri aşağılayıcı nitelikte idi. “Öğrencilerin ahlaksız olduğu” mu kalmadı, bu ahlaksızlık içinde yapmadıkları mı yoksa “anarşist” olmamaları mı? Her seferinde sandığı gösteren bir kişi nasıl olur da sandıktan çıkan rektörü onaylamaz? Kullanılan üsluplar aşırı sert ve ayrıştırmaya yönelik, açıkçası genç bir birey olarak çok da hoşlanmıyorum bu durumdan, sonuçta ben de bir insanım, oyuncak ya da cansız varlık değilim. Bir süre sonra tepki gösterme hakkım oluyor ve bunun engellenmeye çalışılması da sorunları tetikliyor. Yapılan işlerden sonra suçu başkalarına yıkmaya çalışmak çözüm oluşturmaz bunu kabul etmeleri gerekiyor. Ayrıca devlete ait olan şeyleri neden özelleştiriyorlar anlamış değilim. “Bazı kurumların” devlete ait olması stratejik olarak sizi güvene alır. Bunu fark edemediklerini sanmıyorum. Ek olarak “Ak Partililerin çocuklarını okutan hayırsever iş adamları” dönüp üniversitelere de bir el atıversinler, onlar çocuk da biz değil miyiz yoksa bizim, “Ak Parti’den gelen çıkarları” veremeyeceğimizi mi biliyorlar/düşünüyorlar? Ekonomi iyiye gidiyor deyimi neye göre? Meydanlara tam da seçim zamanı çıkıp “şunları yaptık, bunları yaptık” demek açıkçası çocuk işi kavgalara benziyor. Zaten yapın diye seçilmişsiniz, bu bir maharet değil yani. İnsanların özel hayatına karışmaları, eğitimle yapboz gibi oynamaları, “algı operasyonları”, dini ve milli değerleri çıkara göre kullanmaları ve bunun sonucu bu değerlerin itibarsızlaşması, “Atatürk İlke ve İnkılâpları”nın gereksiz gibi gösterilmesi, başı örtülü olanlar “bacı” olurken başı açık olanların yemediği laf kalmaması, sürekli geçmişe atıfta bulunmaları, herkese hakaret etme hakkı olduğunu düşünüp kendilerine en ufak bir laf söylendiğinde kıyametlerin kopması, genel olarak “tüm mesleklerin itibarsızlaştırılması”, her olayın bir “fıtrat”a bağlanması, vatan toprağının “parsel parsel satılması”, yasaklara karşı olarak iktidara gelip en ufak bir şeyde bazı sosyal paylaşım sitelerinin yasaklanması, ülkemize gelen mültecilerin kontrolünün sağlanamaması, TC Vatandaşı olan ve okuyan/okumayan gençlerin yani yarının “üretenleri” olacak kişilerin “gelecek kaygısı”nı taşımalarına neden olmaları… Yazının başında da demiştim bu liste çok uzun ve daha da devam eder. Bu saydığım (ve unuttuğum) nedenler Ak Parti’ye oy vermemek için yeterli değil mi? “Ak Parti’ye oy vermeyi neden düşünmüyorsunuz? Sizi korkutan düşünceler nelerdir” sorusuna kısa bir cevap vermem gerekirse “Korkmamam için neden yok!” diyebilirim. Teşekkür ederim.
Yönetici / yaş 43 / İstanbul: Ben hiç bir siyasi partiye inanmıyorum. Yani benim siyasi düşüncelerimin bir partisi yok maalesef. Ak Parti iktidarında en rahatsız olduğum konu yapılan yolsuzluklar, bir taraf içinde hareket etmeleri, din ile sömürü yapmaları, halkın inançları ile uğraşmaları, kadınlarla ilgili çirkin yorumlarda bulunmaları ve kadını yok saymaları, HDP’yi meclise sokmaları, Hukuku yok saymaları, yapılan israf ve halkın sıkıntılarını görmezden gelmelerinden çok rahatsızım. Ve gidişat beni korkutuyor.
Avukat / yaş 25 / Ayvalık: Atatürk İlke ve İnkılâpları’ndan iyice uzaklaşılıyor olması, kişilerin özel yaşamlarına yönelik kısıtlayıcı yasalar çıkarmaları, güçler ayrılığı ilkesinin zedelenmesi, demokrasiye zarar verecek uygulamalar ve hukukun üstünlüğüne saygı duymamaları, tarafsız olan Cumhurbaşkanı’nın kendini hâlen lider gibi gösterip rejimi ihlal eden tavırları, en baştaki endişelerim. Akabinde komşularla sorunlarımız, Kürt sorunu, eğitimi iyi yönetememeleri, devlet kaynaklarını kendileri için kullanmaları diyebilirim.
Esnaf /yaş 30 / Trabzon: Türk ve İslâm dünyasına vermiş oldukları zararların daha büyümesi beni korkutuyor. Vatana ihanet ediyorlar.
Esnaf / yaş 40 / Bitlis: Ekonominin kötü gidişi, siyasi kutuplaşma, kendilerinden olmayanlara hakaret etmeleri. Dinin bir muhafazakâr parti tarafından afyon gibi pazarlanması, demokrasi ve insan haklarında geri dönüşler ve barış süreci.
Harita Teknikeri / yaş 38 / İstanbul: AKP iktidarında beni her şey korkutuyor.
Yönetici / yaş 32 / İstanbul: Adalet ve hukukun üstünlüğünü tanımayan yönetimlerin benim hak ve hukukuma güvence olamadığı bir Türkiye beni korkutuyor. Benim hukukumu kim koruyacak? Askeri vesayetçiler için yıllarca uygulayan "hukuku" kendi yandaş ve bakanları için uygulamayan bir hükümet, yeni iç güvenlik yasası ile makul şüphe ile benim ifade özgürlüğümü nasıl güvence altına alacak?
İşçi / yaş 51 / Fransa: Bu seçimde Ak Parti’ye oy vermeyeceğim. Tek sebebi var; çok konuşuyorlar, kutuplaştırıcı sözleri var. Tayyip Bey’e bir önceki seçimde oy verdim ama bir Cumhurbaşkanı olarak tarafsız olmaması beni korkutuyor.
Eğitimci-yazar / yaş 65 / Kocaeli: Hukuk Devleti'nin fiilen ortadan kaldırılması. Görüyorsunuz, yargı ne hâle geldi. Kimse yargıya, yargıca güvenmiyor. HUKUK yoksa iktidar da "MEŞRU" olamaz.
Emekli / yaş 56 / İstanbul: Her şeye gelen zamların -ki elektrik, doğalgaz ve suya yapılan zamlar da dâhil- emekli maaşlarına yansıtılmıyor olması, buna rağmen kendilerine %100 zam yapmaları vs. ekonomik olarak beni etkiliyor. Bana verilmeyen maaştan faturalarımı ödememi bekliyorlar, ben nereden bulayım? Öyle lükse düşkün bir aile de değiliz; 2 çocuğum var ve ikisi de okuyor, arabamız yok, yazlığımız yok yani sıradan bir ailenin zaruri giderleri ne ise bizimkisi de öyle. Buna rağmen ay sonunu zor getiriyoruz, daha ayın ortasında ay sonunu düşünüyoruz. Tabiri caizse çay kaşığı ile verip kepçeyle geri istiyorlar. Ayrıca dini suiistimal etmeleri, camilerde hutbede din görevlilerinin Ak Parti lehine konuşmalar yapmaları, özel hayata karışmaları (kaç çocuk yapılacağının söylenmesi gibi), bir yerde söylediklerini başka yerde yalanlamaları, eğitimle çok fazla oynamaları, halkı ayrıştırmaları ve bunun üzerinden siyaset yapmaları, yapılan yolsuzluklar ve üstünün örtülmesi… Kısacası yapılan her şey oy vermeyecek olmamı destekler nitelikte.
Paylaş