Ayşe Baykal

Aldatmak

1 Ocak 2015
Nihayet Paul Coelho'nun son kitabı 'Aldatmak'ı okudum. Harika bir yazar, her kitabı farklı bir pencere açıyor dünyama…

Kitapta, çocukları ve çok güzel bir evliliği olan, kariyer ve sorumluluk sahibi bir kadının kocasını aldatması işlenmiş. Üstelik kocasını seven ve kocası tarafından sevilen bir kadın... Yani aldatması için bir nedeni yok gibi.

Coelho, kitabında işte bu göremediğimiz ve anlayamadığımız nedenleri anlatıyor. Daha doğrusu yaşatıyor.

Sizlerle kitaptan seçtiğim alıntıları paylaşmak istiyorum;

“… Geriye dönüp baktığında bir zamanlar kendinin de şimdi seni suçlayan insanlar gibi düşündüğünü görürsün. Vaktinde sen de eşini aldattığını bildiğin kişilere lanet okumuş, başka ülkede yaşasaydı taşlanırlardı diye düşünmüştün. Ta ki bir gün kendi başına gelene dek. O zaman tutumunu aklamak için milyon tane bahane bulursun, kısacık bir süre için de olsa mutlu olmayı hak ettiğini söylersin, ejderhaları öldüren şövalyelere sadece masallarda rastlandığını… Gerçek ejderhalar ölümsüz olsalar da, hayatında en azından bir kereliğine yetişkinler için bir peri masalında yaşamaya hakkın, hatta mecburiyetin olduğunu söylersin.”

Yazının Devamını Oku

Kutsal kitap sadece kadınları mı yazıyor?

30 Aralık 2014
Geçen günkü yazımda son zamanlarda "Kadın" konusuyla ilgili yapılan çeşitli açıklamalardan bahsetmiş, özellikle muhafazakâr kesimin erkeklerinin "Örnek kadın nasıl olmalıdır, nasıl davranmalıdır?" söylemlerinden dolayı küçük çaplı isyanımı dile getirmiştim.

Farkında mısınız? “Örnek bir erkek nasıl olmalıdır?" gibi mevzular hiç konuşulmuyor.

Onların ne eksikleri var? Kendilerinden bahsetmeye çekiniyor olabilirler diye düşünüp, ne yapalım da çorbada tuzumuz olsun dedik ve öncü olmaya karar verdik. Hadi hayırlısı…

Yalnız baştan anlaşalım, darılmaca yok. “Bu kadın kim oluyor da bize akıl veriyor?” gibi düşünmek de yok. Bakın biz yıllardır dinliyoruz, daralıyoruz ama darılmıyoruz (!)

Bakalım kutsal kitabımızda ne yazıyor?

Yazının Devamını Oku

Ben de isyan ediyorum

25 Aralık 2014
Her önüne gelen kadınlara takılıyor. Nedir bu yahu?

Sadece iki örnek....

Ömer Tuğrul İnançer, hamile ve çalışan kadınlarla ilgili beyanlarının ardından, kızının çalışma hayatı ile ilgili sorulara karşı “Benim kızım çalışamaz mı? Şimdi memleketin bütün meseleleri bitti benim kızımın çalışması mı tartışılıyor? Kızım da olsa kimsenin haysiyetine karışmam.” diyerek isyan etti.

....

Sosyal medyada paylaşılan bir video dikkatimi çekti geçenlerde. Bir hoca efendi vaaz ediyor. O da isyanlarda; tesettürlü kadınların sosyal medyada var olmasını ve takipçilerinin olmasını sert bir dille eleştiriyordu. “Bunların ağabeyleri, babaları yok mu?” diye sesleniyordu.

Yazının Devamını Oku

Allah'ı Karıştırmasak!

21 Aralık 2014
İktidar ve Cemaat'in kavgası hız kesmeden devam ediyor. Söylemler sertleşiyor, "Biz Haklıyız." iddiasını ispatlamak adına eski defterler açılıyor, ithamlar ardı ardına sıralanıyor.

Netice ne olur bilemiyorum ama bildiğim bir şey var; her iki tarafın sebep olduğu “kayıpların” bedelini kimsenin ödeyemeyeceği…

“Aklın yolu birdir.” sözünün pek de bir anlam taşımadığı günlerdeyiz. Akıl ile düşünmek bile “ihanet” olarak algılanıyorsa ne sözlerin ne de fikirlerin bir değeri olur.

Anlayamadıklarımı ve anlatamadıklarımı yazmak istiyorum.

Ortada bir sorun var. Ve bu sorunda her iki tarafında sorumluluğu var. Mensubu olduğumuz görüşün liderine mükemmeliyet atfedip tüm kusurları karşı tarafa yüklemek, ne cemaat ahlakına ne de siyasi ahlaka sığar.

Yazının Devamını Oku

Mapushane yolları

17 Aralık 2014
Vedalar hep aynı...

YIL 1999 / Recep Tayyip Erdoğan cezaevine giderken yaşananlar;

Erdoğan'ı uğurlama töreni tam bir gövde gösterisine dönüştü. Fatih Camii çıkışında, Erdoğan'ın hapis cezası almasına neden olan şiirin "Camiler kışlamız, minareler süngümüz." kısmı slogan halinde atıldı.

Basın mensupları için üç kamyonet hazırlatıldı. Erdoğan'ın cezaevine girişini çok sayıda gazeteci izledi.

Camideki uğurlama sırasında izdihamdan ezilenler ve bayılanlar oldu.

Yazının Devamını Oku

Gün imtihan günüdür

16 Aralık 2014
Başbakanımız Ahmet Davutoğlu konuşmasında, "Herkes yaptıklarının ve bu ülkede demokrasiye yönelik tavırlarının hesabını da görecek, mükafatını da görecek. Gün imtihan günüdür" dedi.

Doğrudur, “gün imtihan günü” hepimiz için…Her günümüz, her anımız imtihan değil mi zaten?

Bazen çalıştığımız yerden gelir sorular, bazen çalışmadığımız yerden.

Bu sefer çalıştığım yerden geldi.


Cevap vermemek veya boş kağıt vermek olmaz.


Yazının Devamını Oku

Cüzdanla vicdan arasında kalmak

13 Aralık 2014
Hayvanları severim ama hayatını onlara adayan insanlar kadar değil. Zira böyle insanlardan birkaçını tanıyorum ve onları 'kahraman' olarak görüyorum. İyi ki varlar…

Kimsenin hayvanları sevmek, yedirmek ve su vermek gibi bir zorunluluğu yoktur. Bu çok vicdani ve insani bir husustur.

Ama hayvana verdiği zarar ile insana verdiği zararı eşit görmeyen birinin, insanlıktan nasibini almadığına inanırım.

Geçen gün yaşanan bir olayı sizinle paylaşmak istiyorum. Bir şoför, devlet hastanesinin bahçesinde yavru bir kedinin ayağını eziyor ve hayvanı o şekilde bırakıp gidiyor. Üstelik bu insan, ambulans şoförü…

Yavru kedi ayağı yaralı bir vaziyette bahçede. Bir vatandaş olaya tanık oluyor, hayvanı o şekilde bırakmaya gönlü razı olmuyor. Olay akşam saatlerinde gerçekleştiğinden belediye bünyesindeki veterinerler kapalı. Bu sebeple vatandaş, yavru kediyi özel veterinere götürerek tedavisini yaptırmak durumunda kalıyor.

Yazının Devamını Oku

Yeni Türkiye'nin, Yeşilçam repliği

12 Aralık 2014
Bir yerlerde bilmediğiniz bir kardeşinizin olabileceği ihtimalini hiç düşündünüz mü?

Şu meşhur Yeşilçam filmlerinde olurdu hani. Genç kız ve delikanlı tam evlenecekken karşılarına “Durun! Siz kardeşsiniz.” diye çıkan anne/baba…

“Ancak filmlerde olur.” diye düşündüğümüz bu replikler, çok yakında ülkemizde patlayacak. Neden mi? Anlatayım.

Birçok farklı hikâye dinledim ama geçen gün duyduğum olay filmlere taş çıkartacak cinsten.

Gelecek nesiller adına ciddi arızalı günlerin bizleri beklediğini gösteren bir tablo.

Yazının Devamını Oku