Yeni Türkbükü GÜMÜŞLÜK

Bodrum Yarımadası’nda hali hazırda devam eden en büyük konut projesi nerede bilin bakalım? Gümüşlük’te...

"Nasıl yani!" oldum. Nedense "Türkbükü" yanıtı alsam şaşırmayacaktım. Ama Gümüşlük cevabını duyunca, birden paniğe kapıldım. Ali Pamir’le işte böyle tanıştım. Eski yatırım bankacısı. 1991’den beri gayrimenkul sektöründe. DTZ Pamir & Soyuer’in kurucu ortağı. Beggruen Gümüşlük Evleri denince, akla Ali Pamir geliyor. Orada mini bir Aktur /images/100/0x0/55ea9ac7f018fbb8f88add03yaptı. Birince faz evler 2007’de tamamlandı, ikinci faz evler de, bu ay sonunda tamamlanıyor. O, Gümüşlük’ün günden güne popülerleştiğini, bunun da önüne geçilemeyeceğini söylüyor. İddiası şu: Yeni Türkbükü, Gümüşlük olacak. Onunla sular ve köpükler içinde bir röportaj yaptım. Sonra soluğu Latife Tekin ve Bahadır Baruter’in yanında aldım.

ALİ PAMİR (Gümüşlük’te şahane yatırımcı)

Gümüşlük’ü korumamıza imkan yok Ümidim estetik olarak iyi büyümesi

/images/100/0x0/55ea9ac7f018fbb8f88add05
Gümüşlük aşkın ne zaman başladı?

- 2005 yazında. O zamana kadar benim için varsa yoksa Türkbükü’ydü. 2005 Temmuz’unda birden şöyle bir psikolojiye kapıldım, "İyi hoş da nereye baksan Prada gözlüklü kadınlar ve birbiri ardına sponsor partiler..."

Bu tatil anlayışı seni rahatsız mı etti?

- Bir sürü şeyden, gürültüden, partırtıdan gına geldi. Oysa Gümüşlük bambaşkaydı, eşi benzeri yoktu. O arada bir arkadaşım var, "Sen hiç Stokholm’ü gördün mü, gel gidelim, şimdi serindir de" dedi, atladık gittik. Ben de gayrimenkul işi yapıyorum, birden "Acaba bu insanlar Türkiye’de yazlık istemez mi?" diye bir düşünce geçti kafamdan. Çünkü yazın ortasıydı ve Stokholm 10 dereceydi. İsveç’te bir takım insanlarla tanıştım, biri Thomas Sanders diye meşhur bir mimardı, "Bodrum’a gel, şahane bir yer" dedim. Ama bir gün iş yapacağımız, ikimizin de aklında yok. Sonra Türkiye’ye dönünce, Sunset’te bir partide tesadüfen Nicholas Beggruen isminde bir yatırımcı ile yan yana oturdum. O da İsveçli’ydi. Lafladık ve yemeğin sonuna doğru anladık ki, iki gün sonra benimle randevusu varmış. Gayrimenkul konusunda bir Türk’le görüşmek istemiş, benim adımı vermişler. El sıkıştık, beraber bir şeyler yapmaya karar verdik. Enteresan bir şey olursa, birbirimizi arayacaktık...

Sonra?

- Gümüşlük’te arsa bulunca aradım. Bodrum Yarımadası’nda bir sürü yer vardı ama İsveçliler’e ev satacaksak, bize otantik bir yer lazımdı. O yüzden Türkbükü’ne bakmadık bile. Eski Myndos biçilmiş kaftandı. Sahili gürültüsüz. Bozulmamış, muhteşem bir yer. Nicholas’la bu işe girdik.

Ve evleri yaptınız?

- Tabii tabii, Gümüşlük Beggruen Evleri.

Kaç ev?

- 34 ev. Üç buçuk ay içinde satıldı.

Nasıl bu kadar çabuk oldu?

- Çünkü bir cinlik yaptım. Madem Stokholm piyasasına ev satacağım, İsveçli mimarlarla çalışayım, dedim. Tamamen bir pazarlama taktiği. Çok işe yaradı. Hani Stokholm’e gittiğimde tesadüfen bir mimarla tanışmıştım ya; Thomas Sanders, onu aradım. Kabul etti. Onun liderliğinde iki mimarla daha çalıştım. Bizim evlere bakınca İskandinav tasarımının yalınlığını görüyorsunuz. Şimdi ikinci fazı da yaptık, 64 ev daha. Yüzde 90’ı yabancılara satıldı.

Vayyy. Gümüşlük’ün tepesini Aktur’a çevirdiniz yani.

- Yok hayır, bizimki henüz Aktur’un altıda biri! Ama şurası kesin, Gümüşlük günden güne daha da popüler oluyor. Şüphe yok ki, yeni Türkbükü Gümüşlük.

Ya mahvolursa?

- Ben olmamasına imkan görmüyorum!

Nasıl yani?

- Mücadele edebilirsiniz, bir ölçüde başarılı da olabilirsiniz ama bunu durdurmak diye bir şey mümkün değil.

Siz arsanızı kimden aldınız?

- Kahvenin sahibinden. Köylü, parayı alınca arsasını satıyor. Kime sattığı umurunda değil. Gümüşlük’ü de korumamıza imkan yok, zaman içinde mutlaka büyüyecek, gelişecek. Ümidim estetik olarak iyi mimari ve uygulama ile büyümesi.

YUVARLAK EVE RESİM ASMAKTA ZORLANIYORSUN

Sizin Gümüşlük’te yuvarlak bir eviniz var, değil mi?


- Evet. Thomas Sanders bu yuvarlak evleri su sarnıçlarından esinlenerek tasarladı. Ben de onlardan birinde oturuyorum.

Nasıl bir his yuvarlak evde yaşamak?

- Hoş. Sadece büyük resimlerinizi asmakta zorlanıyorsunuz! Bir hoşluğu daha var, evin taban alanı kadar yukarıda bir terası var. Bir de bütün koridorlar evin dış duvarlarında. Evin etrafında yürüyebiliyorsunuz.

LATİFE TEKİN (Gümüşlük aşığı şahane yazar)

İsterim ki Gümüşlük, açık hava müzesi olsun ama arsa ve tarla sahipleri Gümüşlük’ü yüksek paralara inşaat şirketlerine satmak istiyor/images/100/0x0/55ea9ac7f018fbb8f88add07


Türkbükü’nün pabucu dama atılıyormuş. Bodrum’un en havalı yeri Gümüşlük oluyormuş! Ne diyorsun?

- Yakışır diyorum. Bence Gümüşlük, sosyetiklerin de uğrak yeri olsun, sosyetik olmayanların da. Ben bunu tehlike olarak görmüyorum. Benim endişem, daha çok Antik Myndos kentiyle ilgili. Gümüşlük’ün dörtte üçü sit alanı. Altında, Antik Efes’e benzer bir kent yatıyor. Bakanlığın bir an önce kamulaştırma çalışmalarını başlatması gerekiyor. Myndos, üzerinde modern yapılaşmanın olmadığı ender antik kentlerden biri. Bu bir şans. Dileğim, Myndos’un kaderinin Karya Uygarlığı’nın başkenti Halikarnassos’un kaderiyle aynı olmaması. Biliyorsun Halikarnassos, Bodrum’un modern yapılarının altında kaldı, bari Myndos’u kurtaralım.

Gümüşlük’ü de mahvetmeleri mümkün mü?

- Dalga mı geçiyorsun? Tabii ki mümkün. Ben bu ülkenin insanlarına, "inşaat ülkesinin insanları" diyorum. Nüfusumuzun yarısı müteahhit, üçte biri emlákçı. Gümüşlükte hızlı bir yapılaşma var. Çivi çakılmaz sahilimize, 2. derece sit alanına, tekerlekli emlak ofisi yerleştirdiler. Hukukmuş, koruma yasalarıymış umurlarında değil, her şeyi usulüne uydurmanın yolunu buluyor insanlarımız. Gümüşlük’le ilgili umudumuz Myndos. Sadece ve sadece Antik Myndos kentinin gün ışığına çıkması burayı kurtarabilir. Myndos kazılarının devam etmesi gerekiyor, bu konuda elimizden geleni yapacağız, yapmaya çalıyoruz. Bu yıl Akademi’de gerçekleştireceğimiz etkinliklerin tümü, Myndos’a adandı. Konserler, film gösterileri, tiyatro festivali, Myndos için duyarlılık oluşturmak, Myndos’un önemini anlatmak, Myndos’tan insanları haberdar etmek...

Sen peki tepelerde yapılan her türlü siteye karşı mısın? Ama bir taraftan da ekonomiyi canlandırmıyorlar mı? Esnaf da memnundur...

- Ben her türlü toplu konuta, tek tip mimariye, siteye filan karşıyım. İsterim ki Gümüşlük, açık hava müzesi olsun. Ama arsa ve tarla sahipleri, Gümüşlük’ü yüksek paralara inşaat şirketlerine satmak istiyor. Yapacak bir şey yok. Sahilden yol da geçirmek istiyorlar. Müşterilerinin ayağı kumlara gömülmesin, arabalarından restoranın kapısında insinler... Gelişmişlik sayıyorlar bunları.

Kaç senedir Gümüşlük’tesin?

- 13 senedir.

Daha ne kadar yaşamayı düşünüyorsun?

- Bilmiyorum. Gümüşlük Akademisi’nin genç yöneticilerinin azmine bağlı. Kurucu başkanımız, "Ben buraya köy olduğu için geldim, artık köy değil" dedi ve gitti. "Sen de dayanamayacaksın" diyor bana, vakıf başkanlığını üstlendiğim için bir vakit daha bu yamaçlarda, Gümüşlük’teyim.

Gümüşlük’te yaşamanın en güzel şeyi?

- Kuşlar, çiçekler, sükunet, sonsuzluk hissi veren ufuklu genişlikler.

İstanbul hayatından kaçan kimler orada?

- Arnavutköy’de komşum olan arkadaşlarımın pek çoğuyla burada da komşu olduk, kavuştuk birbirimize. Biz ne yapar eder, korur gözetleriz Gümüşlük’ü!

BAHADIR BARUTER (Gümüşlük aşığı şahane karikatürist)

Sonunda kurtun öldüğü masallara inanmayacak kadar büyüdüm her an Gümüşlük’ü çatır çatır yiyebilirler


Neden Gümüşlük’ü tercih ettin?/images/100/0x0/55ea9ac7f018fbb8f88add09

- Aşk... Tek kelimeyle aşk... Hem de gençlik aşkı... Üstelik ilk görüşteydi sanırım. İlişkimiz var, 25 yıldır sürüyor. Son 3 yıldır da evliyiz. Müthiş bir ten uyumu ve tutkunun harladığı sapasağlam bir aşk bu.

Süpermiş! Bu aşkın, en çok nesi başka bir yere benzemiyor?

- Kerizliği! Bodrum’un diğer koylarına benzemeyen, kendine özgü bir kerizliği var Gümüşlük’ün. Gerçekten de diğerleri, turizm rantına peşkeş çekilip, güya "ihya" olurken Gümüşlük’e "keriz" gözüyle bakarlardı. Böylesi cennet bir koyun, çok yıldızlı oteller cenneti olamayışına acırlardı. Rantçıların gözünde burası, sit alanı olma lanetinden kurtulamayan, köhne ve geri kalmışlığa mahkum, keriz bir kasabaydı. Oysa bak şu Türkbükü’ne, Bitez’e, Gölköy’e... Sabahlara kadar şıkır şıkır, bangır bangır bir ekonomi.

Ya o şıkır şıkır ekonomiden Gümüşlük de nasibini alırsa? Olabilir mi?

- Valla, artık sonunda kurtun öldüğü masallara inanmayacak kadar büyüdüm. Tam Bodrum’un "el değmemiş nadide gülü" olarak kalıp da, çok farklı bir anlamda kıymetlenecekken, her an çatır çatır yiyebilirler onu! Evet, yapabilirler!

"Yeni Türkbükü, Gümüşlük oluyormuş", bu cümleyi duyunca ne hissettin?

- Akşama yemekte kurbağa bacağı varmış, ama kurbağa hiç acı çekmeden, yavaş yavaş kaynamakta olan suda pişirilecekmiş gibi bir şeyler hissettim. Çünkü pek de sahipsiz bir yer değil burası. Öyle birdenbire burayı Türkbükü yapmaya kalkarsan çok bağırır, çok çıngar koparır. Ama fareler yavaş yavaş, üfleye üfleye yemeye niyetli değil mi kulaklarımızı...

Peki Gümüşlük’ün sence nasıl korunması gerekir?

- Burada, çoğu insan demokrasiye ve hukuka inanmaz. Seçim dönemlerinde kimin, oyunu kime, kaça sattığı; diğer zamanlarda da kimin, hangi araziyi, kimden kaça aldığı konuşulur kahvelerde. Burayı korumaya halkının gücü yetmez. Düne kadar ne koruduysa, yine o koruyacak Gümüşlük’ü. Myndos antik şehri, Gümüşlük’ün sit alanı olma kimliği, onun tek güçlü koruyucusu.

Herkes limon ağaçları içinde doğal ve sade bir hayat sürmek istemeyebilir. Tepelerde şahane ve akıllı binaların, villaların olmasının ne gibi bir sakıncası var?

- Beni en çok korkutan züppelik. Bodrum’da züppeler için özel alanlar tahsis edilmiş durumda. Beğeni düzeylerine uygun, kumsuz, yosunsuz, ışıklı plastik palmiyelerle süslü bilmem kaç yıldızlı "züppe-toryumlar" var. Oralarda hastalıklarına belki şifa bulamasalar da, kokmadan bulaşmadan, tecrit edilmiş bir biçimde eyleşiyorlar. İthal ya da yerli ayırt etmeksizin ben bunların hepsinin, alanlarının dışına yayılmalarından çok korkuyorum. Çünkü yaz gelince "zombiler" gibi her yanı sarıyorlar. Bazıları kazara Gümüşlük’e gelir de kumsalda yürümeye kalkarlarsa topuklarını kırmasınlar diye, belediyemiz bunlara kumsalda yol yaptı. Bir tane de denize sıfır ahşap bir güneşlenme platformumuz var, bir taraflarına kum kaçmasın diye! Daha fazlasını istemesinler bizden, durumumuz yok!

Yaşadığın yerin tepesinde Aktur gibi bir site görmek hoşuna gider mi?

- Gitmez. O tip ve benzeri yerleşimlerde, içler acısı bir trajedi yaşanır. Kışın birkaç emekliyle, kapıdaki bekçiden başka kimsenin yaşamadığı terk edilmiş mübadele kasabaları gibi bakımsızlıktan ve rutubetten çürüyen boş mezarlıklardır oralar. Sonra yazın, tatilciler çekirge sürüleri gibi gelir, mangallarının ve klor havuzlarının başına üşüşürler. Birkaç hafta sonra da şehirlerine dönerler ve "Bodrum’da yerimiz var" diye caka satarlar.
Yazarın Tüm Yazıları