Yeni başlayanlara Dubai

Bu Arapça'yı öğrenirim ben...

İşim ne, hem golf öğrenmekten daha iyi değil mi? 3 yıl boyunca haftada 3 saat kursa gitsem, kapmaz mıyım bir şeyler? Her lisan, 1 insan. Ben şimdi 3 insan, olurum 3 1/2 insan.

Golf böyle bir şey garanti ediyor mu?

Etmiyor. Da...

Arapça öğrenmek ne işe yarıyor?

İyi soru! Benim anladığım kadarıyla -en azından- Dubai'de hiçbir işe yaramıyor. Çünkü herkes İngilizce konuşuyor. İngilizcesinin altında, minik harflerle Arapça yazılı yol işaretlerini ve bakkal, çakkal lehvalarını filan görmeseniz, mümkün değil bu bal dök yala şehrin, bir Arap diyarı olduğuna inanasınız gelmiyor.

Nedir Arap deyince aklınıza gelen?

Çok özür dilerim ama... Temiz olmayan... İleri olmayan... İyi kokmayan... Daha bir dolu şey geliyor da aklıma... Aklıma gelenlerle, bu gördüğüm şehir hiç mi hiç örtüşmüyor! Bana da önyargılarımdan dolayı utanmak kalıyor.

*

‘‘Expatriot’’ kelimesinin Türkçe karşılığı yok. Oysa, neredeyse bütün Dubai halkı bu kavramdan haberdar. ‘‘Çalışan yabancı’’ anlamına geliyor. O şehrin üçte ikisini ‘‘expatriot’’lar oluşturuyor.

Hap gibi bir yer aslında. En uzak mesafe 20 dakika. Expatriot'lar şu sayfanın ortasında gördüğünüz şehrin Manhattan'a benzer kısmında oturmuyor. Orası, her gün 10 dakikada ulaştıkları iş yerlerinin bulunduğu gökdelenler. Çalışan yabancılar, bizim İstanbul'daki Levent'i hatırlatan villa tarzı bahçeli evlerde yaşamayı tercih ediyor.

Biz de onlardan biri olma yolundayız.

Sevgilim yani. Kedim ve ben sonradan eklendik. Ev arıyoruz...

*

Emlakçı Kathrene, bir İngiliz.

Son model jipi ve en havalı haliyle, bize Jumeriah'daki evleri gösteriyor. Ben şaşırdım ama normalmiş: Dubai'de yaşayan pek çok yabancı genel müdür karısı emlakçılık yapıyormuş.

E bir hobilerinin olması gerekiyor!

Golf oynamak, su sporları yapmak, davet vermek ve alışveriş gibi bilumum şeyler bir süre sonra kesmiyor. Kendilerine emlakçılık gibi bir iş ediniyorlar. Tecrübeli oldukları için de, bizim gibi şehirde yaşamaya yeni hazırlanan ‘‘sudan çıkmış balıklar’’a ev gösteriyorlar.

Evet bildiniz...

Biz şimdi el ele tutuşmuş iki Japon balığıyız.

Üç yıl boyunca yaşayacağımız yuvamızı arıyoruz. E biraz da özen gösteriyoruz.

Hani Arap ülkesinde yaşayacağız ya, seçeceğimiz ev, kapımızı kapattıktan sonra Batılı bir yer olsun istiyoruz. Sanki o villaların Doğulusu varmış gibi!

*

Aman tanrım bu evler de ne!

Her cins, her çeşit villa mevcut.

Büyük bahçelisi, küçük bahçelisi, büyük havuzlusu, küçük havuzlusu, dışı estetik olanı, içi estetik olanı, yan yana duranı, ayrık olanı, düz çatılısı, kiremit çatılısı...

Ortak özellikleri de, nasıl desem, biraz büyük olmaları. Yalan söylüyorum, çok büyük olmaları. Hayır, devasa olmaları!

Neredeyse 3 oda- salon diye bir şey yok.

Olay, kafadan 4 odayla başlıyor.

Evlerde mutlaka yardımcınızın kalacağı ekstra bir oda bulunuyor, etti mi 5... Üç yüz elli dolara ev işlerinde size yardımcı olması için Filipinli ya da Srilankalı bir yardımcı tutuyorsunuz. Bu da kural gibi bir şey herhalde. İş gücü ucuz ya, herkesin bir tane var. Zaten o evlerin başka türlü temiz olmasına imkan yok.

Bütün o odaların her birinin içinde banyo ve tuvalet olduğunu söylemiş miydim? Peki sadece bir yatak odasının neredeyse benim salonum kadar büyük olduğunu...

Haliyle şoka giriyorum. Resmen korkuyorum. Burası asla döşenmez, mümkün değil ev haline gelmez diyorum. Biz bir odasında yaşarız, gerisi boş kalır.

Hele ben en son 80 metre kare evde yaşamaya alışmışım, bütün eşyalardan nasıl kurtulurum diye kafa yormuşum. Allah'ın sopası yok tabii, seni bilmem kaç bilinmeyenli bir denklemle başbaşa bırakıveriyor...

*

Bir de şu var.

‘‘O ev mi, bu ev mi?’’ diye tereddüt mü ediyorsun... ‘‘Düşünün, karar verin, bir hafta sonra bizi arayın’’ diyen yok... O ev gidiveriyor. O kadar çok talep var ki, sen tutmazsan başkası tutuyor. Dertleri değil yani. Benim gibi fevkalade kararlı biri için de bu durum haliyle kafa karıştırıcı! Ama işte her evin bir direğinin olması iyi oluyor. Bizimki terazi bir direk gerçi. Yani onun da burcu itibarıyla çok kararlı bir tip olduğu söylenemez. Ama idareyi ele alıyor.

‘‘Bak, bu ev bize uygun’’ diyor.

Ve... Ve... Ve... Evimizi tuttuk bile.

Güzel, kutu gibi, demek istiyorum ki tenis kortu büyüklüğünde bir şey! Ama yemin ederim diğer gördüğümüz evlere göre küçük.

Şundan adım gibi eminim: Benim güzel kedim Dubai'de mecburen kilo verecek, her gün evi bir ucundan diğer ucuna yürümek ona en obez mamadan daha iyi gelecek...


Sh. Zayed Caddesi 1990

Şekil a)’yı görüyorsunuz değil mi? Şu üç kelimeden daha iyi ne ifade eder bu fotoğrafı: Kel bir çöl...



Sh. Zayed Caddesi 2003

Peki şekil b)’ye ne dersiniz? Aynı cadde 13 yıl sonra. Küçük bir Manhattan. Sizce de ürkütücü değil mi?
Yazarın Tüm Yazıları