Şu an yüzümde salak bir ifade var. Çünkü gazetemi görebildim. Bütün sayfalarına tek tek dokunabildim. Sizi bilmem ama ben böyleyim, okuduğum gazeteyi görmek isterim. Sayfayı nasıl kotarmışlar, hangi görseli kullanmışlar bilmek isterim. Yurt dışında yaşayan biri olarak www.hurriyet.com.tr’nin tasarımının yenilenmiş olmasının, beni nasıl mutlu ettiğini anlatamam.
O renk cümbüşü gitmiş, gazetem ferahlamış, eskisi gibi tıkış tıkış değil; okurlara daha hızlı ulaşması için alt yapı da güçlendirilmiş. Emeği geçen herkese teşekkürü borç biliyorum. Hurriyet.com.tr haber yönetmeni Arzu’yu (Çakır) da kutluyorum. Haberlere gelen yorumların bazıları çok yaratıcıydı ama onları sadece internette okuyabiliyordunuz, şimdi bir kısmı Kelebek’te değerlenecekmiş. Bence süper fikir.
Eşim lezbiyendir
Ben ne zaman ‘Eşim lezbiyendir. Benimle cinsel ilişkiye girmiyor. Ben seyahatteyken kadın arkadaşlarını eve alıyor. Boşanmak istiyorum hakim bey’ gibi şeyler okurum, anlarım: Yine ortada paylaşılamayan bir para vardır. Çünkü bilirim ancak mal-mülk, insanları bu kadar küçültür, çirkinleştirir.
Tamam, medeni şekilde boşanabilen çift belki az ama bu kadar çirkefleşmek de şart mı?
Son yıllarda moda oldu: ‘Kocam eşcinsel ilişkiler yaşıyor, ayrılmak istiyorum...’ ‘Karım meğer lezbiyenmiş, onu boşamak istiyorum...’
Bir yerlere de mutlaka ‘Benimle cinsel ilişki kurmuyor...’, karını lezbiyenlikle suçlayacaksan ‘kadın arkadaşlarını’, kocanı eşcinsellikle suçlayacaksan ‘erkek arkadaşlarını eve atıyor’ lafını sıkıştıracaksın. Nasıl olsa, kimsenin cinsel tercihleri alnında yazmıyor. Ortaya, kanıtlamanın mümkün olamayacağı şeyler atacaksın. ‘El mi yaman ben mi yaman sana gösteririm...’ yapacaksın.
Size de tüm bunlar son derece düşük ve seviyesiz gelmiyor mu?
Ali- Tuğçe Ramazanoğlu çiftinin hikayesinde ne nedir bilmiyorum, aslına bakarsanız merak de etmiyorum ama şurası kesin ki ortada paylaşılamayan bir para ve her şeye burnunu sokan bir anne var. O genç adam kendi sorunlarını çözecek kadar büyümedi mi? Takdim edilirken bile, ‘Bakır Kraliçesi Sema Ramazanoğlu’nun oğlu’ diye takdim ediliyor. Yazık!
Yanıtı son cümlede saklı mektup
Dünkü Bekir Coşkun röportajını okudum. Hani sen bir yerde sormuşsun ya, ‘Bu iktidar, bir gün gerçek yüzünü gösterecek mi?’ diye, zaten gösteriyor da en ileri aşamada ne olacağını ben söyleyeyim sana: Gündelik yaşamda hiçbir şey değişmeyecek, yine cep telefonlarıyla, uydu antenleriyle, olmazsa olmaz, arabalarıyla yaşayacak insanlar. Erkekler yine aynı olacak. Parası olan şık da giyinecek. Dış görünüş olarak Avrupalı’dan farkı da olmayacak, bıyığı dışında! Ama olan biz kadınlara olacak, kadınların hepsini türbana sokmadan, ortalıktan sürmeden, rahat etmez bu insanlar. Özgür ruhlu bir kadın olarak bunu anlamamana şaşırıyorum. Bizim çok ‘seçkin’ bir kültür sanat hayatımız var. Bu hayatın içinde yer alanlar, ‘Her bakımdan özgürlük’ istiyorlar. Örtünme özgürlüğü de dahil. Oysa biraz İç Anadolu, Doğu, Güneydoğu falan gezseler, durumu görecekler, kadınlar mahvolmuş durumda oralarda. Bu gidişata karşı en çok biz kadınların muhalefet etmesi gerek. Ama bakıyorum, kadınlarda tıs yok. Senin bile sanki çok iyi yoldaymışız gibi düşünmen çok şaşırtıyor beni. Kadınları örten, susturmaya çalışan, kadının sosyal ve cinsel hayatını kısıtlamaya çalışan her türlü yaklaşımdan tırsarım ben. Özgürlükten kıymetli ne var şu dünyada? (Neslihan A.)
HAMİŞ: Bekir Coşkun röportajından ve geçen hafta Çarşamba yazdığım Ramazan yazısından sonra bu tür pek çok mail aldım. Yerim olmadığı için yayınlayamıyorum. En kısa zamanda...