Ayşe Arman: Vizontele'nin starları bende olsaydı beş milyon seyirci bulurdum







Ayşe ARMAN
Haberin Devamı

Hayatta bazen ikinci olmaya alışacaksın diyen Sinan Çetin yine de iddialı

Konsantrasyon problemi var. Üstelik genetik. Oğlunda da görülmüş. Hocası, 8 yaşındaki oğlu Rafael Cemil (yani Cemo) için demiş ki, ‘‘Dersi bırakıp, başka şeylere dalıp dalıp gidiyor’’. Sinan Çetin, yanıtı patlatmış: ‘‘Aman hocam. Babasının konsantrasyonu var mı ki oğlunun olsun!’’ Sülalece konsantrasyon eksiklikleri var yani. Sinan Çetin'in ilgisini belli bir alanda sabit tutabilmek çok zor. Onunla birlikte olan kadınların işi var. Sıkılıyor, dinlemeyi bırakıyor. Sen ilgisini tekrar yakalayacağım diye çırpınıp duruyorsun. Görüntüsü biraz vahşi olabilir ama aslında iyi adam. Ne sorarsan cevap veriyor. Sadece sadede gelebilmek saatler alıyor. Birkaç daireyi birleştirip acayip bir plato yapmış. Denize nazır geniş bir alan olduğu için çeşitli aralıklarla öbek öbek insan toplanmış oturuyor. Bir grupla bir proje konuşuyor, bir başka grupla bir başka proje. Yol geçen hanı olmuş orası. Vaktin varsa, takılmak için ideal. Eline içkini alırsın, suya baka baka bir yandan proje üretir, bir yandan tartışırsın. Hayattaki ölçüsü ne yaparsan yap ama iyi yap. Ticaretmiş, sanatmış öyle kaygıları yok, zaten biliyorsunuz. Ama sinema üzerine aşağıda okuyacağınız gibi hiç küçümsenmeyecek iddiaları var. Bu röportajdan sonra da Sinan Çetin'den gıcık almaya devam ederseniz, benim yapabileceğim bir şey yok...

Şimdiye kadar en çok seyirci avlayan yönetmen sizdiniz. Vizontele karşısında çuvalladınız. Nerede hata yaptınız?

- Hata yok. Vizontele olmasa, Komser Şekspir yine birinciydi.

Ama var...

- N'apalım. Hayatta bir kere de ikinci olacaksın! Bu duruma alışmak lazım. Vizontele'de mega starlar var, onlar benim filmimde oynasa, ben beş milyon yapardım.

Sizde sanki star azdı!

- Cem Yılmaz diye özel bir yetenek var ve en az bir buçuk milyon net seyircisi var.

Kadir İnanır'ın yok mu!

- Yok. Olmadığını da gördük zaten...

Yeni projelerinizde ne kadar iddialısınız?

- Cem Yılmaz'ı çok beğeniyorum, adam bir filmde oynadığı zaman parlıyor...

Onu ben de seviyorum ama ben yeni projelerden söz etmek istiyorum. Hani şu Orhan Gencebay'lı olandan.

- Onu anlatıyorum zaten! Galip Tekin ve Soner Günday'la birlikte Cem Yılmaz'a bir hikaye anlattık. Beğendi. O arada Orhan Gencebay da geldi, ‘‘Orhan Abi seni bir filmde oynatacağım’’ dedim. Cem Yılmaz'la komik bir film yapacağımızdan söz ettim. Ekledim: ‘‘Seni de oraya düşünüyoruz’’. O da kazara, gazetecilerle sohbet ederken bunu ağzından kaçırmış. Cem Yılmaz da haklı olarak kızdı. Aramıza bir soğukluk girdi.

Yani proje durdu. Ortada yeni proje yok mu?

- Beni etkilemek istediğini düşündüğüm bir kadın, geçenlerde avucumu avuçlarına aldı. Büyücü gibi, gözleri gözlerime dikip şöyle dedi: ‘‘Bir kaza geçireceksin, hayatın kesintiye uğrayacak. İki sene kadar!’’ Eğer böyle bir şey olmazsa, 2010 yılına kadar gerçekleştirebileceğim daha çoook proje var. Bizde proje çok!

Ağrınıza gitmiyor mu insanların sizi sinema yönetmeninden çok reklamcı gibi değerlendirmeleri?

- Yooo. Ticaretin çok büyük dürüstlük gerektirdiğine inanıyorum. Ve ben ticaret yapmaktan gurur duyuyorum.

Bu ne demek? ‘‘Sanat değil, ticaret yapıyorum. Bundan da gurur duyuyorum’’ mu?

- Ne alakası var? İçinde sanat olmayan bir şeyin zaten ticari değeri olamaz ki. Spielberg'in hangi filminde sanat yok ki? Ama hepsi ticari olarak çok başarılı filmler.

Peki sizin sırrınız bildiğimiz insanları başka bir şekle sokmak mı? Orhan Gencebay'la da yapmak istediğiniz bu mu?

- Kadir İnanır'a etek mi giydiriyorum? Onun maço imajını bozayım da, herkes konuşsun diye düşünmüyorum ben. Bir tane polis komiseri var kafamda. Onu oynatıyorum. O komiserin de etek giymesi gerekiyor. Sonuç olarak benim komiserim etek giymiş oluyor. Yani bunun Kadir İnanır'la bir alakası yok. Orhan Gencebay'ı da bir caz şarkısı olarak oynatmak istiyorum. İnsanlar seyrettikleri zaman, evet şaşıracaklar. Onların değil, benim Orhan Gencebayım'ı izleyecekleri için şaşıracaklar.

İnsanlara tokat mı atmış oluyorsunuz! Bu mu hoşunuza giden?

- Böyle bir amacım yok. Ama en ticari filmler, insanların gerçekte en inandığı filmler. İnsanlar o sanat filmlerini sahtekar buluyorlar. Bu yüzden gişe yapmıyor o filmler. Kimse aptal değil ki, beş milyon verip gitsin ve seyretsin.

Siz neden iyi bir yönetmensiniz?

- Bardak mı yapıyorsun? Onu delik yapmayacaksın kardeşim! Düzgün bir biçimi olacak. Rengi doğru seçilmiş olacak. Yani işini ciddiye alacaksın ve bildiğin işi yapacaksın. Ama benim için yönetmenlik ulvi bir şey değil. Sadece bir iş. Bir bankanın reklamını mı çektim? Film çekerken aldığım heyecandan hiçbir farkı yok.

Sanat ulvi bir şey değil yani?

- Değil tabii. Öyle diyorlar ve halt ediyorlar! Ben şu kül tablasına, Kadir İnanır'ın yüzünü çekerken gösterdiğim özeni gösteriyorum çekerken. Tamam, bir şey çekmek belli kurallar içeriyor. Işık iyi olacak, doğru çerçeve olacak, doğru hareket olacak. Herşey doğru olursa, iyi yönetmenlik dediğiniz şey oluşuyor. Bunu küçümsememek gerekiyor. İyi olunca ticari oluyor. Ticari olunca da Türkiye'de bu suç oluyor!

Sinemadaki yükselen yönetmenler için ne düşünüyorsunuz? En beğendikleriniz hangisi?

- Tevfik Başer, Levent Semerci, Umur Turagay, Reha Erdem, Mustafa Altıoklar, Ferzan Özpetek ve cebimde on kişilik liste daha var.

Kimleri kendinize rakip olarak görüyorsunuz?

- Öyle bir şey yok. Ama reklam filmi çekerken, Ali Tara'ya hayranlık duyardım. ‘‘N’’siz olanından söz ediyorum.

Onlardan iki tane var değil mi? Bir ‘‘N’’li olan Ali Taran, bir de ‘‘N’’siz Ali Tara. İkisi birlikte çalışıyor, peki sizce o dahiyane fikirler hangisinden çıkıyor?

- İkisinde de maharet olduğu kesin. Ama ben yönetmen olan Ali Tara'dan söz ediyorum. Fikir dediğin şeyin hayata geçirilmesi gerekir. Dahiyane de olsa kağıt üzerinde bir şey ifade etmez. Sonuç olarak o harika şeylerin filme yansıması gerekmiyor mu? Kim yapacak onu? Kağıtların hiçbirini seyretmiyor insanlar. Yönetmen o kağıtlardan ne anlıyorsa onu çekiyor. O yüzden filmlerin gerçek sahibi yönetmenlerdir.

Sinemanın insanı yakalayan en önemli özelliği nedir?

- Sadece iki kelime: ‘‘Ben olsam’’. Kendimizi boşuna Indiana Jones, James Bond, Malta Şahini, İlyas Salman ya da Şener Şen zannetmiyoruz. Sinemanın özü bu. Çok da tehlikeli bir silah. Çünkü normal zamanlarda içinize alamayacağınız birini, büyük bir aşkla seversiniz bir filmde. Komser Şekşpir'de herkes Kadir İnanır'ı çok sevdi. Neden? O komiseri insanlar ‘‘O benim’’ diye izledi. Bu özdeşleşmeyi sağlayamayan filmler kötüdür.

Yazarın Tüm Yazıları