Paylaş
Sen bu ülke için bu kadar şey yap, sonra da ölümünden önce neredeyse seni “vatan haini” ilan etsinler. Onu tanıyan, bilen herkes bu saldırılara çok üzüldü. Ben de.
- O yüzden olsa gerek, ara ara hakkında açılan davaların durumunu merak ediyorum, avukatı Hüseyin Karataş’ın hukuk bürosuna gidip soruyorum. Her aklandığında da içimin yağları eriyor. Şimdi olduğu gibi...
Türkan Hoca’ya kaç dava açıldı? Beraat kararları ayıpmış gibi gizleniyor, O yüzden aklanmalardan kimsenin haberi olmuyor.
- Siz deyin 20, ben diyeyim 40. Sayısını ben de unuttum. Rahmetliyle birlikte kaleme aldığımız, “Son Nefeste Son Savunma” isimli kitabında, açılan davaların sadece bir kısmını sayabilmiştik...
Davaların konusu neydi?
- Ooooooo! Ne ararsanız var! Misyonerlik yaptığı, ayrımcılık yaptığı. Meşhur 301. madde yani. Türklüğü, cumhuriyeti, devletin kurum ve organlarını aşağıladığı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ni zarara uğrattığı, Dernekler Kanunu’na aykırı davrandığı, Ergenekon Terör Örgütü üyesi olduğu... Yaşasaydı, “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” dahil olmak üzere Türk Ceza Kanunu’nda yer alan ne kadar suç varsa, hepsiyle suçlanacaktı...
Peki davalar ne durumda? Sonuçlandı mı?
- Bir kısmı sonuçlandı tabii...
Biz neden bir şey duymadık...
- Türkan Hoca, hiçbir suçtan mahkûm edilmedi zaten. Bu davalar, belli bir amaç için açılmıştı...
Nedir o?
- İtibarsızlaştırma. Altyapıları hazırlanıyor, davalar açılıyor, basında bu davalar yeteri kadar yer alıp itibarını sarsmaya çalıştıktan sonra, zaten verilecek kararın hiçbir önemi kalmıyor. O zamana kadar o insan, yeterince karalanmış oluyor. Ha, dava sonuçlarına gelirsek, basınla paylaşmak istedikse de, bu kadar gazetecinin tutuklu olduğu bir dönemde, haliyle sonuçlar basında çok az yer buluyor. İnsanlar ya cesaret edemiyor, “Boş ver ya bulaşmayayım!” diyor ya da önem vermiyor. Biz duyuramıyoruz ki, insanlar öğrenebilsin.
Peki bu davalar neden açılıyor? Sadece yaygara koparmak için mi yani? O yüzden mi beraatla sonuçlanınca “tıss” yok!
- Daha zaten en başından, ihbarda bulunanlar da, davayı açanlar da o davalardan bir sonuç alınamayacağını biliyor. Amaç, sağır sultanın bile duyacağı o yaygarayı koparmak. Davadan çıkacak sonuç, onları çok fazla ilgilendirmiyor. Dava yer aldı ya basında, görev tamamlanmış oldu, “itibarsızlaştırma” ve “yalnızlaştırma”. Beraat kararları da ayıpmış gibi gizleniyor, işte o yüzden aklanmalardan kimsenin haberi olmuyor.
Peki nerede kaldı adalet?
- Son olaylardan sonra bu ülkede adaleti aramak, adil olmak ütopik kaldı.
İyi de bu hukukun içinde “suç uydurma, haksız yere suç atma” diye de bir suç yok mu?
- Elbette var. Yanlış ihbarda bulunanı, haksız yere suç uyduranı şikâyet edebiliyorsunuz. Ama gelin görün ki, bu kişileri ne tespit edebiliyorsunuz, ne de tespit etseniz mahkûm ettirebiliyorsunuz. Kimsenin gücü yetmiyor. Bakın biz basında veya internet ortamında geçmişte ve halen, rahmetli Türkan Saylan’a yöneltilen bazı suçlamalar, hakaretler ve küfürlerle ilgili de şikâyetlerde bulunuyoruz, davalar açıyoruz. Mahkûm ettirdiklerimiz de oluyor. Ama sonuç hep aynı: Karara bağlananlar ne yazık ki basında haber bile olamıyor.
Şükür ki soruşturma sürecinde tutuklama olmadı!
Türkan Hoca, hakkında açılan bütün davalardan aklanmış ve temizlenmiş durumda mı artık? Rahmetli Türkan Saylan ne sağlığında, ne de vefatından sonra mahkûm edildi. Aklanmaları devam ediyor.
- Rahmetli Türkan Saylan ne sağlığında, ne de vefatından sonra mahkûm edildi. Ama aklanmaları devam ediyor. “Bir kişi vefat etse de mahkûm edilir mi?” diye soracaksınız biliyorum. Maalesef oluyor bu ülkede! Güncel diye söylüyorum. Geçen hafta Şafak Bay isimli bir öğretmen vefatından sonra mahkûm edildi. Bakın bugün, elimde 26.12.2011 tarihli bir Ağır Ceza Mahkemesi kararı var. Bu kararla da Türkan Hoca bir kez daha aklandı...
Olay neydi?
- 13 Nisan 2009’da rahmetli Saylan’ın evinde ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Merkez ve şubelerinde, Ergenekon terör örgütü üyeliği gerekçesiyle aramalar yapılmıştı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İstanbul Valiliği İl Dernekler Müdürlüğü’ne “Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin defter, hesap ve işlemleri, gelirleri, yaptığı harcamalarla yardım toplama faaliyetini de ayrıntılı olarak denetleyin bakalım” dedi. O zaman Saylan hayattaydı. Denetim gerçekleşti. Derneğe ait defterlerde bazı eksiklikler olduğu gerekçesiyle, para cezası verildi. İtiraz ettik. Beyoğlu Sulh Ceza Mahkemesi, para cezasını hukuka aykırı görerek iptal etti. Dernekler Müdürlüğü’nün iptal kararına itirazı da reddedildi ve karar kesinleşti. Bu karar Saylan’ın vefatından sonraki ilk aklanmaydı. İl Dernekler Müdürlüğü ayrıca, ÇYDD yöneticilerinin, Dernekler Yasası’na aykırı hareket ettikleri, derneği zarar uğrattıkları, burs verirken ayrımcılık yaptıkları iddiasında bulundu. Ardından da Beyoğlu Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusu yaptı. Yaşasaydı rahmetli Saylan şüpheliler arasında yer alacaktı. Ama ne oldu? Beyoğlu Cumhuriyet Savcılığı, suçlamaların tamamı hakkında takipsizlik kararı verdi. İl Dernekler Müdürlüğü bu takipsizlik kararına da itiraz etti tabii. Bu itiraz da, Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedildi. İşte son aklanma kararı da bu. Bakalım daha kaç aklanma yaşayacağız?
Üç yıla yakın uğraştınız ve ancak ondan sonra bu suçların işlenmemiş olduğunu anlatabildiniz...
- Şükür ki soruşturma sürecinde tutuklama olmadı! Biliyorsunuz son zamanlarda tutuklama esas, tutuksuz yargılama istisnai oldu. Soruşturma sırasında tutuklanıp, tüm deliller toplanmış olmasına rağmen, yargılamaları süren ve tutukluluk süreleri 4 yılı aşan insanlar var. Allah yardımcıları olsun!..
Paylaş