Siz benim hangi röportajı tek sayfaya sığdırabildiğimi gördünüz? Zaman Gazetesi Yayın Yönetmeni, Ekrem Dumanlı’nın röportajı bugün de devam ediyor.
Yaptığınız işi seviyor musunuz?
- Yaptığım işi seviyorum. Ama kendini beğenen biri insan değilim. Mesleğimizdeki en büyük hatalardan birinin bu olduğunu zannediyorum. Medyayı neredeyse ego muhabbetlerinden oluşan bir dünya haline çevirmenin tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Ne yazık ki, kendine aşık, kendine hayran insanlarla dolu Türk medyası. Hatta kendine tapınacak kadar hayran. Ve onlar kendilerini adeta bir icazet makamı olarak görüyorlar: "Ben seni tanımıyorsam sen gazeteci değilsin" bile diyebiliyorlar. Pardon ama sen kimsin? Yaptığımız işi eleştirebilirsin, "Falan haber doğru değildir, filan haber eksiktir" diyebilirsin. Bunların hepsini öper başıma koyarım, bunlar olacak ki biz de düştüğümüz yeri öpüp kalkacağız. Ama sen kimsin ki bana "Sen nereden geldin ki" diyebiliyorsun, gülünç bu. Nedir Türk medyası, bir aşiret midir?
3 BÜYÜK GAZETEDEN SONRA BİZ GELİYORUZ
Biz sizin tirajınızın gerçekten söylediğiniz tiraj olduğunu nereden anlayacağız?
- Çok kolay. Bilgiyi Yay Sat veriyor. Yay Sat’a soracaksınız. Bize "İyi ama insanlar sizin gazeteyi üçer beşer alıyorlar. Sayılmaz" diyorlar. İyi ama bu suç mu? Tiraj konusunda sıkıntı yaşamıyoruz. Marka tanınırlığına gelince, daha yeni yayınlandı AC Nielsen’in raporu. Biliyorsunuz, marka tanınırlılığı üzerine çalışma yapıyorlar. Mesela diyorlar ki "Buzdolabı deyince aklınıza hangi firma geliyor, televizyon deyince hangi firma? Gazete deyince hangi gazete?.." İlk defa Zaman Gazetesi 4. sıraya yükseldi. Üç büyük gazeteden hemen sonra biz geliyoruz. Bu çok önemli bir şey.
KAYTAN BIYIKLI ÜLKÜCÜ OLAMADIM
Babanız ne iş yapardı?
- Kendi otobüsümüz vardı. Yozgat’tan daha çok Ankara-İstanbul ve İzmir ve bazen de Doğu seferleri yapardık. Turistleri alır, gezdirirdim. Ben çok takılırdım babama. Ona muavinlik yapardım. Severim yol yapmayı.
Ne kadar zamandır bıyıksızsınız?
- 91’den beri. Kaytan bıyıklı bir ülkücü hiç olamadım, işin doğrusu bu.
Kızlarınızdan birinin ismi Süveyda, ayıptır sorması ne anlama geliyor?
- Sevdacık demek... Bir edebiyatçı kızına böyle isim verir, göz bebeğindeki siyahlık demek...
Zorluk çekmiyor mu kızınız yurt dışında filan?
- Yoo. Özellikle yurt dışında hiç çekmiyor. Kızlarımdan biri Türkiye’de doğdu, öteki Amerika’da.
NEW YORK TIMES’TA DA DEKOLTE FOTOĞRAF YOK
Hiç dekolte fotoğraf olamaz mı sizin gazetenizde?
- Biraz, yayın kimliğiyle ilgili bir konu. Ben New York Times’ta da hiç görmedim, Washington Post’ta da.
Ben gördüm valla. Sizde bu tür fotoğrafları kullanmak yasak mı?
- Değil. Ama gazetenin bir kimliği var. Zorlamaya gerek yok. Bir aile gazetesi olduğumuzun da bilincindeyiz. İnsanlar tedirgin olsunlar istemiyoruz.
Neden olsunlar ki?
- İnsanlar bazı konularda sizden duyarlılık isterler. Onlara biraz saygı duymak gerektiğini düşünüyorum.
"Sağcı gazeteler arasında en fazla satan Zaman" gibi tanımlamalar hoşunuza gidiyor mu?
- Hayır, çünkü sağcılık ve solculuk artık çok karışık birer kavram haline geldi. Türkiye’deki sağcılar dünyadaki solculara, Türkiye’deki solcular dünyadaki sağcılara denkmiş gibi geliyor artık bana.
ÇIKIŞ YOLU ABONE SiSTEMi
Ben Aydın Bey’e de (Doğan) söyledim. Abone, dünyadaki gazetelerin kurtuluşu, Türkiye’dekilerin ise çıkış yolu. Türkiye’de zaten gizli bir abonelik var. Hürriyet’in de var Sabah’ın da. Kapıcınızın her Allah’ın günü kapınıza hep aynı gazeteyi koyması, bir tür abonelik sistemidir. Bizim yaptığımızdan çok çok farklı değil aslında. Biz ne yapıyoruz? Yay Sat’ın dağıttığı gazeteleri ev ev dağıtan bürolar açıyoruz, 100 küsur büromuz var. Yay Sat’tan alıyor, apartman apartman, daire daire, ofis ofis dağıtıyoruz. Daha da büyük bir kadro kuruyoruz, bir yıl içinde Türkiye’nin en güzel dağıtım ağını kuracağız. Ben şunu iddia ediyorum: Türkiye, abonelik sistemine geçse, gazeteler 8-10 milyon satar. Neden satmıyor onu da söyleyeyim; gazetelerin birim fiyatları çok ucuz. 15 sentle 25 sent arasında oynuyor. Dünyanın hiçbir yerinde 25 sente gazete yok. Amerika’da adam hafta içi 1, hafta sonraları 3 dolara satıyor. Biz burada 20 sente satıyoruz. Buna kim dayanır? Gazetenin zati değerinde kar edemediğiniz için abonelik sistemine de geçemiyoruz. Açığı hep reklamla kapatırız diye düşünüyoruz. Türkiye’de ekonomik dengeler yerine oturursa, o zaman gazetelerin birim fiyatlarının artması lazım.