Sevgilim geç saatlere kadar nerede olduğunu bilmediğim bir delikteydi de...
Deli misin?
Tabii ki sormadım.
Ama kendimi yedim bitirdim.
Hayır, sokaklarda sürtmesine kızmadım.
O tek kişilik bir hayat yaşarken, benden nasıl 2 kişilik yaşamamı bekliyor, ne hakla, işte kafayı bununla bozdum.
Artık daha neler!
Canı istediği zaman telefon açıyor, ‘‘Yemekte ne var? Akşam sendeyim’’ diyor, günümün raporlarını alıyor.
Sonra da kendi programlarına beni dahil etmiyor.
*
Tamam.
Mıç-mıç olmak benim de hoşuma gitmez.
Ama bir sor!
‘‘Gelir misin?’’ de.
Gelmeyeceğim nasıl olsa.
Hiç olmazsa ruhum huzur bulacak...
Niye anlatıyorum ki Ayşe'nin Gözlüğü'ne bunları?
Bilsem...
*
Yalnız yaşıyorum ben.
Bu bazen iyi, bazen kötü.
Kötü olan kendine sürekli bir yalan listesi hazırlaman: ‘‘Aaa. Ne güzel. Akşam ne istersem pişirebilirim. Mesele zeytinyağlı kabak!’’
Biliyor musun, hiçbir erkek sevmez o yemeği!
Zaten senin rejim yapman da onların damak zevkini değiştirmez.
Dur bir düşüneyim, yalnız yaşamanın başka (yalandan) faydaları var mı?
Evet, istediğim kanalı izliyorum. Saatlerce puzzle yapıyorum. Chat kuşu oluyorum. Kitap okuyorum. Mastürbasyon. Evet nasıl unuttum? Bol bol mastürbasyon yapıyorum. Sonra yüzlerce arkadaşımı arıyorum. Çoğu beni aramasa da. Neden bu kadar vefalıyım ki...
Ama n'oluyor?
Sonunda biricik kedime bakıyorum.
Ve o lanet olası sevgilime hak veriyorum.
Kedim bile durmak istemiyor!
İhtiyaçları bitince dışarı çıkmak ve doğası neyse onu yaşamak istiyor.
*
Anlıyorsun beni değil mi?
Kendime öyle güzel yalan söylerim ki, o yalanların en hararetli savunucusu da ben olurum. Çoğu sevgilim beni onlara deli gibi aşık ve asla vazgeçemeyecek biri sandı. Kendime resmen ben de inanacaktım, o kadar ilgilendim adamlarla...
Oysa hiçbiriyle evlenmezdim.
Ya paraları yoktu, ya da içleri ve yaşları küçüktü...
Ama evlenecekmiş gibi davrandım.
Şimdi düşünüyorum da, aslında ben doğru yaptım!
Ne işim vardı benim onlarla?
Güvensiz züğürt çocuklar ne olacak!
Gerçekten bizim olmasını istediğimiz adamlar sadece kitaplarda ve filmlerde mi oluyor? Çünkü etrafımızdakilerin derdi hep yatıp kalkmak. Bakıyorsun, en yakın arkadaşların bile bunun için fırsat kolluyor. Hangisine ‘‘Merhaba’’ desen, ‘‘Akşam ne yapıyorsun?’’ ya da ‘‘Şarap içelim mi?’’ ya da ‘‘Sevgilinden ayrıldın mı?’’ gibi soru bombardımanına tutuyor.
*
Eskiden sevgilinin olması bakireymişsin gibi bir kalkandı...
Şimdi...
Hadi canım sende!
Onları tutana, durdurana aşk olsun.
Hele evli erkekler, onlar daha da isterik davranıyorlar.
Bazen de şeytan diyor ki, sat anasını, eski kocam dahil evli-evsiz-paralı-parasız-boş-dolu-güzel-çirkin-esprili-ciddi bütün erkekler senin olsun.
Ama ben kimsenin olmayayım...
Sayıklama gibi mi geliyor bunlar sana?
Ben aldatayım ama onlar beni aldatmasın...
Çünkü benim sebeplerim var:
‘‘E ilgilenseydi. Ya da şunu şunu yapmasaydı, hak etti!’’ gibi yüzlerce sıralayabilirim.
Ben zaten arızayım.
Bütün haklara ben sahibim, olmalıyım.
Bir o kadar da tahammülsüzüm, söylemiş miydim?
Market kuyruğunda herkes sesini çıkarmadan beklerken bir tek ben oflar ve söylenirim. Trafikte uyuşuk araba kullananları, sarı ışıkta arkamdan korna çalanları, elimde makineli olsa taramak isterim. Hele karşı dairemde oturan o erkek kurusu komşum. Ah o komşum! O bugüne kadar hálá nasıl canlı kaldı inan bilmiyorum. Her sabah burnunu ve boğazını saatlerce süren bir operasyonla temizlemesi, polisiye romanlara taş çıkartacak fanteziler yaratıyor beynimde.
*
Neyse ya.
Ayrıntılar aslında hayattan çalan şeyler. Çünkü işin özü kaçıyor. Asıl önemli olan ağzımızda kalan tatlar değil mi? Ama işte ben ayrıntılarla boğuşacağım diye tat-mat alamıyorum, çiğnemeden yutuyorum her şeyi.
Bir kedi kadar bile doğamızı yaşayamıyoruz.
Nerdeymiş benim kedim?
Gel seni biraz seveyim...
NOT: Cevap filan yazma sakın. İlla bir şey yazmak istiyorsan, kuaförünün adını söyleyebilirsin, çünkü saçlarını çok beğeniyorum. (Mina)
HAMİŞ: Bebek'teki Ebil Saç Tasarım. Bebek Oteli'nin çaprazında. Orada Hüseyin Kara'yı bulacaksın. ‘‘Bırak dağınık kalsın modeli kafam’’ onun eseri. Bak, talimatın üzerine cevap yazmıyorum ama mail'in hoşuma gitti. Bunu söyleyebilirim değil mi? Evet sayıklamışsın. Evet saçmalamışsın. Bazı yerlerde yani. Ama hepimiz gibi. En çok benim gibi. Yani tanıdık geldi. Öpüyorum seni.
Ne alaka demeyin... Bu kediler olağanüstü olduğu için... İnsan kendisini zorlarsa konuyla bağlantısını pekala kurabileceği için... En önemlisi de hálá bir ilüstrasyoncumuz yok... Haliyle bu yazının görsel malzemesi de...