Paylaş
Kapağında çizgi bir karakter var. Yine kapağında, 2. ve 3. sınıflar için yazıyor.
Bildiğin çocuk kitabı!
Ama içeriğini okuduğunuzda insanın tüyleri ürperiyor.
Hey Allah’ım!
Bu nasıl kötücül bir hayal gücü!
Küçücük çocukların saf, temiz beyinlerine neler sokuyorlar.
“Babası, oğlunu öldürmüş. Başını, odunların arasına koyup eve getirmiş, hanımına göstermiş. Hanım hiçbir şey dememiş. Ertesi sabah çocuğun başını kazana atmış, altına ateş yakmış. Öğle olduğunda kız sokaktan gelip, üvey anasına:
- Yemeği hazırla, yiyip okula gideceğim demiş.
- Kazan mutfakta, tabağını alıp git. Yemeğini kendin alabilirsin, demiş üvey ana.
Kız, kazanların başına varmış; birinci kazanın kapağını kaldırır kaldırmaz korkup kaçmış. Gözü, abisinin saçlarına takılınca, onu tanımış.
O hemen kapatıp, ağlaya ağlaya okula doğru yol almış. Okula varır varmaz, bütün olup biteni hocasına anlatıvermiş.
- Dünyada, üvey analar böyle işleri çok yaparlar, demiş hocası. Bırak, üzülme. Bu ateşin dumanı onun gözlerini kör edecek. Fakat sen, çok dikkatli davranmalısın. Şimdi beni iyi dinle: Ağabeyinin etine asla ağzın değmesin. Kemiklerinin hepsini toplayıp, bir gül ağacının dibine göm. Ona su döküp, kırk gece boyunca başında oturarak ebedilik duası oku. Diğerleriyle işin olmasın. Gerisini merak etme sen.
Kız, hocasının sözlerine kulak verip, ağabeyinin kemiklerini toplamış ve bir gül ağacının dibine gömmüş...”
Buyurun burada yiyin...
Bu mudur küçücük çocukların hayatla ilgili öğrenmesi gereken?
1- Baba, çocuğunu öldürüyor.
2- Kafasını kesiyor.
3- Üvey anne kazana atıyor. Pişiriyor.
4- Küçük kız kardeşine yemek diye abisinin etini veriyor.
Resmen cinayetler serisi!
Aile aile diye tepinip duruyoruz ama aile diye sunduğumuz örneğe bakar mısınız!
Bu kadar şiddet içeren hikâye küçücük çocuklar için resmen işkence!
IŞİD’e adam mı yetiştiriyorsunuz?
Bu kitaplar denetlenmiyor mu?
Her önüne gelen, her abuk sabuk metni çocuklara okutabiliyor mu?
Allah’ım sen aklımızı koru!
ANNELİK, KADINLARIN FITRATI MI?
HEP özel, farklı ve yaratıcı buldum Nil Karaibrahimgil’i. Hep sevdim, hep destekledim. Alya ile onun birçok şarkısını avazımız çıktığı kadar bağırarak söyledik birlikte. Bu ülkede yaşayan genç kızlara çok iyi bir rol model olduğunu düşünüyorum.
Biliyorsunuz, 2018 takvimi yaptı. Fikri de sevdim, fotoğrafları da. Fotoğraflarda çeşitli minik mesajlar var Nil’den, “abart çoğal parlak” gibi, “ilerle keşkeleme” gibi, “aklın almadığına kalbini aç” gibi, “gülümsemek müzik açmak” gibi, “saklanma sakınma saklama” gibi...
Takvimi satın alınca da “nilinkızları-tev burs fonu”na bağışta bulunuyorsunuz. Bence harika.
İki noktada mail’ler aldım.
“Nil’in kızları” lafına takılanlar olmuş. “Kampanya iyi niyetli olabilir, ki öyledir, ama ille de birilerinin bir şeyi mi olmak zorundayız?” diye yazanlar oldu. “Birinin karısı, birinin bilmem nesi” olmak istemiyorlar. Kadınlar özgür ve bağımsız olmak istiyor. Bıkmışlar!
“Bugünün kız çocukları, gelecekte dünyanın anneleri...” lafına alınan olmuş. Nil’i de anlıyorum ama bozulanları da anlıyorum. Annelik fıtrat değil. Her kadının hedefi, hayali annelik olmayabilir. Nitekim anne olmayan pek çok kadın var. O yüzden böyle bir söylem onları rahatsız ediyor.
Ama bence asıl mesele şu: Hepimiz, ucu açık yara gibiyiz, ultra hassasız! Ben yine de sonuna kadın dayanışmasından yanayım ve Nil’i tebrik ediyorum.
NE HOMOFOBİKLİKMİŞ KARDEŞİM!
ANKARA Valiliği, LGBTİ sivil toplum örgütleri tarafından yapılacak etkinlikleri “genel ahlaka” karşı bahanesiyle yasakladı.
Hem de süresiz olarak.
Düşünebiliyor musunuz?...
“Toplumsal hassasiyet ve duyarlılık”, “genel sağlık ve ahlakın korunması” gibi afili sözcükler ve tanımlarla güya başkalarının hak ve özgürlüklerini koruduklarını iddia ederek, “cart” diye LGBTİ duyarlılıklarını içeren sinema, tiyatro, panel, söyleşi ve sergilere yasak geldi.
Ne OHAL’miş kardeşim!
Ne homofobiklikmiş kardeşim!
Yıllar geçiyor, değişen bir şey olmuyor, hâlâ aynı tas, aynı hamam.
“Yapılmayacak, yasak!” deniyor, olay bitiyor.
ONLARIN HAKKINI KİM KORUYACAK
İyi de LGBTİ’lerin hak ve özgürlükleri ne olacak?
Ölsünler mi ya!
Onların hakkını kim koruyacak!
Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğe dayalı ayrımcılık ve nefret bu kadar yoğunken, Ankara Valiliği’nin bu manasız kutuplaştırması ihtiyacımız olan en son şey...
GELECEK HAFTAKİ KADIN ZİRVESİ’NDE KEMAL KILIÇDAROĞLU’YLA SAHNE RÖPORTAJI YAPACAĞIM
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma günü, 10 Aralık da İnsan Hakları Günü.
İşte bu 15 gün içinde Türkiye’nin dört bir yanında etkinlikler düzenlenecek. Yürüyüşler, sergiler, konferanslar, Türkiye’nin her yerinde sivil toplum örgütleri, meslek örgütleri, kadınlar sokaklarda, “Hayatımıza ve haklarımıza sahip çıkıyoruz!” diyecek.
Bunu çok anlamlı buluyorum ve dibine kadar destekliyorum.
2. Kadın Zirvesi de, 30 Kasım-1 Aralık’ta düzenleniyor.
Gülseren Onanç küratörlüğünde, her kesimden kadın, sivil toplum örgütü ve bağımsız aktivistlerin yer alacağı zirvede birbirinden ilginç oturumlar, paneller, söyleşiler ve toplantılar gerçekleşecek.
Web sitesine girip kayıt olmanız yeterli, kaçırmayın derim.
SİZ DE SORULARINIZI BANA GÖNDERİN
Ben de sahnede Kemal Kılıçdaroğlu’na kadın meselesi konuşacağım. Çok çok severek yapacağım bir iş olacak. Sadece kendi adıma sorular sormayacağım tabii. Sizin sorularınızı da iletirim. Ona sormamı istediğiniz sorular varsa lütfen herkenci@hurriyet.com.tr’ye mail atın...
Paylaş