Paylaş
2014 yazının benim için en büyük keşiflerinden biri:
Skopelos.
Şahane, mücevher gibi bir Yunan adası. Not edin bu ismi.
Ve bir tatilinizde denk getirin, gidin.
Seveceksiniz, çok seveceksiniz.
‘Mamma Mia’ filminin çekildiği ada.
Sonra her sene gideceksiniz.
Bana dua edeceksiniz.
Sonra herkes keşfedecek.
Yanacağız!!!
Ama işte, sevdiğim bir şeyi yazmadan da edemiyorum...
Belki de insanlar okumaz, yırtarız!
*
Biz... Ne alaka: Aslında kel alaka...
Aklımızda bir yere gitmek yoktu.
Hiçbir bayram yok.
Bayramlardaki o harala gürele, insanı yoruyor, dönünce dayak yemiş gibi oluyorsun. O yüzden oturacaktık oturduğumuz yerde...
Ve fakat...
Teşvikiye House Cafe’de aylak aylak kahve içerken Murat Tufan anlatmaya başladı. O, Hayal Davran’la gitmiş, çok sevmiş.
Ben de filmi çok sevmiştim, o tepedeki kiliseyi, denize dimdik inen uçurumları, insanı okşayan rüzgârı, cennet koyları, turkuaz suları, o şahane plajları...
Murat’a sordum şüpheyle, “Filmleri öyle bir çekiyorlar ki her yer şahane! Gerçekten güzel bir ada mı?” diye.
“Hem de nasıl!” dedi, “Bir kere inanılmaz yeşil! Bildiğin bütün Yunan adalarından daha yeşil. Nefis plajları var. Su, camgöbeği. Isırmalık bir deniz. Doğa anlatılır gibi değil gerçekten. Ha tek sorun: Havaalanı yok. Bu hem iyi hem kötü. Kötü, çünkü ulaşımı zor. İyi, çünkü zor ulaşıldığı için korunmuş. Henüz tam olarak keşfedilmemiş yerler kategorisinde yer alıyor. Gece hayatı yok. Dibine kadar doğa ve doğallık var. Bir de harika yemekler. Birkaç gün kafa dinlemek istiyorsanız ideal. Size adanın en iyi otelinin adını veririm. Bir tane zaten. 40 odalı minik bir otel, kendi özel plajı var. Çok da tatlı bir sahibi: Madam Maro...”
Turizmle uğraşan iki insan gidip sevmişse ve her sene gidip kalıyorlarsa, bu işte bir iş vardır.
Atlayacaksın... Atladım!
*
Biz Atina’ya uçtuk, oradan Skiathos’a.
O da bir ada.
Oradan da bir deniz taksiyle, ver elini Skopelos, ver elini Maro Rodopoulos’un oteli Adrina Resort&Spa.
Az keşfedilmiş olması bizim için iyi ama adalı için kötü. İş yok. Zaten kriz var. Sezon da kısa. Daha fazla turist istiyorlar, gelişmek, zenginleşmek istiyorlar.
Doğallıktan, sadelikten, sakinlikten hoşlananlar için biçilmiş kaftan, Şam’da kayısı, zaman durmuş o adada.
Yan yana üç kardeş ada bunlar, Onasis, zamanında Skopelos’a havaalanı yapılmasını önermiş, fakat ada halkı, “Zeytin ağaçlarımızı feda etmeyiz!” deyince kalmış, yandaki adaya yapılmış.
Orası, Skiathos daha gelişmiş bir ada.
Ama bence pek karakteri yok.
Bunun var.
Nasıl bir yeşillikse, dev ağaçların arasından ilerliyorsunuz, gökyüzünü bile bazı yerlerde zor görüyorsunuz.
Dört minik köy var; Skopelos, Stafilos, Agnontas ve Glossa.
Hepsi birbirinden güzel. Hepsi küçük balıkçı kasabaları. Yemekler de öldürücüydü, artık sırf bu yüzden yaz bitsin istiyorum, ye, ye, ye nereye kadar?
Bir sabah yürüyüşte, “Ayşe?” diye bir ses duydum irkildim, dağın tepesinde, ormanın ortasında, Ege’nin bilinmedik bir adasında, kim benim adımı seslenecekti...
“Ne oluyoruz?” derken...
Beril ve Nejat Aksoy’la tanıştım.
Meğer onlar da her yeri keşfetmeye meraklı bir çiftmiş. Emirgân’da oturuyorlarmış. İpsala’dan çıkış yapmışlar, Volos diye Selanik’in altındaki bir kıyı şehrinden arabalı vapura binip buraya gelmişler.
Üç buçuk saatte. Bak, bu yolu da çok sevdim. Seneye belki arabayla gideceğiz.
Tabii buna en çok Thanassis üzüldü.
O, bizi adada gezdiren taksi şoförü, “Araba başınıza bela olur, ben varım!” dedi.
Hayret edilecek derecede Türkiye hakkında bilgiliydi. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar her şeyden haberdardı. “Erdoğan’la Gülen’in arası nasıl oldu?” dedi, “Bülent Arınç’ın bu son çıkışı akıl alacak gibi değil!” bile dedi... İnanamadık.
*
Bizim için eski zaman tatilleri gibiydi.
Her üç saatte bir, iskambil çekiyorduk, büyük kartı çeken patron oluyordu, onun dediği yapılıyordu.
Ne zaman yüzülecek, ne zaman yenilecek, ne yenilecek o karar veriyordu.
Alya bayıldı bu oyuna.
Çok güldük, çok eğlendik.
Alya, balıklama atlamayı iyice öğrendi.
Babasıyla, 892 kez iskeleden atladı.
Şnorkel olayında yüksek lisans yaptı.
Birlikte suyun içinde sayısız kere amuda kalktık.
Güzel taşlar, deniz kabukları topladık, kayalara tırmandık, kitap okuduk, bilgisayardan uzak durduk.
Her türlü balığa, deniz ürününe daldık.
Skopelos’a da, çekirdek aile tatillerine de bayılıyorum.
Ama lütfen aramızda kalsın bu ada...
Çok yaymayın olur mu?
Herkes gitmesin, dadanmasın...
Öpüyorum sizi, seviyoruum, byeee.
Happy Beril* anlatıyor: Arabayla nasıl gidilir?
Bu adalara gitmek, Çeşme ve Bodrum’a gitmekten hem zaman hem de emek açısından çok daha kolay. Ayrıca daha ucuz. Biz Emirgân’da oturuyoruz, evden İpsala 270 kilometre. İki buçuk saatte ulaşmak mümkün. Arabayla sınırdan geçebilmek için Turing’den yeşil sigorta almak gerekiyor, İstanbul’dan alabileceğiniz gibi, sınırdan da alınabiliyor. Ama tabii bir de uluslararası ehliyet lazım.
Biz Selanik üzerinden geldik. Volos diye bir kıyı şehrine ulaştık. Bizim evden. Volos 800 küsur kilometre. Cuma iş çıkışı yola çıktık. Bir gece Dedeağaç’ta yattık. Çok güzel ve şirin bir şehir Dedeağaç. Müthiş bir sosyal hayatı var. O küçücük şehirdeki kafe, restoran sayısına inanamazsınız. Hepsi de tıka basa doluyor ama kimse kimseyi rahatsız etmiyor, kabadayılık, fırsatçılık yok.
Dedeağaç’ta sabah kahvaltı edip, yola çıktık, öğlen Selanik’teydik. Orda da bir yemek molası ve sonra akşam 7-8 gibi Volos’a geldik. Son feribot akşam 6’daymış. Dolayısıyla bir akşam da Volos’ta kaldık. Feribot biletlerini limanın karşısındaki acentelerdan almak mümkün. Feribota tek yöne 104,5 Euro ödedik. Feribot önce Skiathos’a uğruyor. Sonra da Skopelos. Skopelos’a feribotla gidiş tam 3,5 saat sürüyor. Benim babam, uzak yol kaptanı olduğu için çocukluğum denizde geçti. Ben ‘gitmeyi’ seviyorum, olduğum yerde kalamıyorum, Allah’tan kocam da benim kafada. Bu sayede durmadan gidiyoruz ve güzel yerler keşfediyoruz...
(*) ‘Happy Beril’, Beril Aksoy’un
Instagram ismi...
Paylaş