Siz hiç yurtdışında yaşayan Bir Türk oldunuz mu (2)
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
"Siz Hiç Yurtdışında Yaşayan Bir Türk Oldunuz mu?" yazısına, dünyanın çeşitli yerlerindeki Türklerden mail geldi. Tek cins ben değilmişim yani. Bir dolu insan, yurtdışındaki Türk markalarını görüp içlenirmiş meğer.
İşi böğüre böğüre ağlamaya kadar götürenler bile varmış. Biz böyle bir milletiz, hassassız, duygusalız, biraz da tuhafız! Yeni yılın bu ilk pazartesisi, sizi, sizin mail’lerinizle baş başa bırakıyorum. Çünkü ben yazı yazacak halde değilim Hatırlayınız: Dün, 2005’i uğurladığımız gecenin ertesiydi....
VİRGİNİA’DAN Geçen gün evime çok yakın bir marketin temizlik malzemeleri satan reyonunda, gözlerim yuvalarından fırlayacaktı. "Duru" yazıyordu. Hey Allah’ım bir duygulandım, bir duygulandım. Gurbet tam da budur işte, elalemin marketinde Duru sabunu görürsün, ağlarsın! (Nazlı S.)
MOSKOVA’DAN Moskova’da teknolojik ürünler ve beyaz eşya satan bir mağazada, Türkiye’de üretilmiş bir ütü masası gördüm. Size komik gelebilir ama aynı duyguları yaşadım. Hatta uzun zamandır görüşmediğim bir arkadaşıma rastlamışım gibi gidip dokundum. Tabii beni duygulandıran o ütü masasını hemen aldım. (Hüseyin K.)
NEW JERSEY’DEN Bir hafta önce, "Senin pastalardan yapıversene anne" diye tutturdu oğlum. Onu mu kıracağım? Alışverişe çıktım. New Jersey’deki küçük bir bakkalda bir raf dolusu Tat çekirdeksiz vişne kompostosu görünce, saçma ama gurbet böyle yapıyor insanı... Gözlerimden yaşlar boşanmaya başladı. Geçen gün de kız kardeşim, bizim apartmanın hemen yanındaki bir markete gitti. Geldiğinde, kahkahalarla ağlamaktaydı. Halini ancak bu şekilde izah edebiliyorum. Elinde tuttuğu Ülker’in Çokonat gofretini gösterip "Çokonat... İnanabiliyor musun? Çok uzun zamandır yememiştim bunlardan. Elin Amerikası’nda elin Hintlisi satıyordu.... Tahmin edersin ki, adamdaki bütün Çokonatları hemen aldım" dedi. (Filiz Ç.)
ABUDABİ’DEN Peki Panini’de çalışan Türk arkadaşı da gördünüz mü? Bize zeytinyağları İngilizce olarak anlatıp tanıtmaya çalışırken, benim ukalalık yapıp "I know I am from Turkey" dememle, onun da gülerek "Me too!" demesi olaya farklı bir boyut katmıştı. Evet, ben de çok duygulandım. Ama Türkiye’deki fiyatının 4 katı fazla para ödeyince, 2. kez almakta tereddüt ediyor insan. Bir dahaki sefere memleketten yüklenip geleceğim. (Aycan A.)
BAHREYN’DEN Marketten, Türk malı diye kilolarca şeftali alıyorum. Kendim aldığım yetmiyormuş gibi çevremdeki herkesi de teşvik ediyorum: "Bizim oraların şeftalisi bir başka olur, lütfen siz de alın..." (Merter Ü.)
CİDDE’DEN Manzara şudur: Alışveriş yaparsın, eve gelirsin... Birdenbire çığlık atarsın, etiketin bir yerinde "Made in Turkey" yazıyordur. Hele "Türk bakkalına salça gelmiş, yufka gelmiş..." gibi konuşmalar bitirir insanı. Hiçbir şey durduramaz seni, koştur koştur o salçaları, yufkaları almaya gidersin. (Canan A.)
CENEVRE’DEN Uzun süredir cam kapaklı bir sürahi arıyordum. Bir türlü istediğim gibi olanı bulamıyordum. Geçen hafta İsviçre’de yaygın bilinen bir market olan Manor’dan bir tane aldım. Raftan kutusuz aldığım için çok da incelemedim. Ama tam istediğim gibiydi. 2 gün sonra evde mavi kapağının kenarında küçük, hatta minicik bir yazı gördüm: Paşabahçe. Gözlerim doldu. Allah’tan ağladığımı kimse görmedi! (Meltem.)
AMERİKA’DAN Yazınız şöyle bir iç geçirtti bana. Yaklaşık 10 yıldır yurtdışında olup hálá Sezen Aksu dinleyen, hálá Kulin’in kitaplarını okuyan, hálá inatla evde Türk simiti kıvamını tutturmaya çalışan, çocuklarıyla azimle Türkçe konuşup, İngilizce cevaplar alan bir işhanımı anne’yim. Bana birileri gün geçtikçe Türkiye’ye olan özlemin artacak, hatta bu özlemde dolayı gece yarılarına kadar kaynana-gelin programları dahil Türk televizyonlarındaki her şeyi satellite üzerinden izleyeceksin dese, hayatta inanmazdım. Bizim memleket çok özel ama bir o kadar da kafa karıştırıcı. İyi ile kötü içiçe. Eskiyle yeni birbirine karışmış. Akıllılar asgari ücretli, ahmaklar köşe dönücü. Bizi biz yapan en özel tarafımız ise duyarlılığımız. Allah, için sizde de var bu. Olan biteni öyle yalın ve güzel bir biçimde anlatıyorsunuz ki, dayanamayıp size bu e-mail’i yazıyorum. Uzakta olmak da göreceli bir kavram degil mi? Biz mi Türkiye’den uzaktayız, yoksa her sabah Türkiye’de uyanmaktan bıkmış, fırsat olsa o an kaçıp gidecek olan orada yasayanlarımız mı? (Nüge.)