Sen beni 15 kilo verince gör Mehmet Günsur’dan bile daha seksi olacağım!

Benim de bir iki saniye görünerek, müthiş döktürdüğüm filmden!

Aşk Tesadüfleri Sever.

O filmin fotoğrafçı kahramanı, aslında benim de kahramanım:

Mehmet Turgut.

İki gün önce, onun dergisi “46” için çekim yaptık.

Mart sayısı “korku” temalı.

Ne yaptığımızı söylemeyeyim ki, sürpriz olsun, şu kadarını söyleyeyim, biraz vahşi oldu.

Ama zaten Mehmut Turgut’tan başka türlüsünü beklemek mümkün değil. Anladım ki, beni soktukları hal, çekimlerde güzel kadın olmaya çalışmaktan daha eğlenceli...

“Hâlâ zarar ediyor mu dergi” dedim, “Tabii tabii” dedi, en doğal haliyle. Umurumda bile değil.
Onlar o dergiyi kendileri için çıkarıyor.

Ben de bunu çok saygıdeğer buluyorum.

Çok da alçakgönüllü, 15 kilo verirse Mehmet Günsur’dan bile daha yakışıklı ve seksi olacağını iddia ediyor...

Daha fazlasını anlatmayayım, artık okuyun...

 “Aşk Tesadüfleri Sever” filminden söz ediyor herkes. Ve tabii Mehmet Günsur’dan...
Ya evet. İyi film oldu. İzleyen ağlıyor, izleyen bayılıyor...

Mehmet Günsur da bir ilah! Biz kadınlar ölüyoruz ona! Ama erkekler de çok beğeniyor. Birlikte çalıştınız mı o karakteri canlandırmadan önce...
Tabii, tabii, bir süre birlikte takıldık...

Neden?
Nasıl yani neden! Bilmiyor musun, benden modellendirdiler adamı. Filmdeki gibi bir finalim yok sadece. Allah’a şükür kalbim sağlam. Ama hayatımdaki tesadüfleri, filmde de görmek mümkün. Senaryo aşamasında da ben elimden geleni yaptım. Eski kitaplar, mektuplar, kasetler, her şey çıktı ortaya. Ömer Abi için her şeyi yaparım, o benim için özeldir...

Mehmet Günsur’un oynadığı o fotoğrafçı sensin yani!
Benim canım!

Bir tek tabii senden esinlendikleri adam, senden çok daha seksi!
Öyle mi diyorsun! Öyle peşin karar verme, acele etme. Bir 15 kilo verdikten sonra bakalım aynı şeyi söyleyebilecek misin?

Şaka yapıyorsun değil mi!
Yoo, valla yapmıyorum. Mehmet Günsur ile seksilik konusunda yarışırım! Görürsün!

Merakla 15 kilo vermeni bekleyeceğim, hatta bunu yazacağım ki vermek zorunda kal :--) Günsur senden çok etkilenmiş, bana senden hayranlık ve saygıyla söz etti. Sen onu nasıl buldun?
Tanışmadan önce, hepimizde birbirimize karşı bir önyargı oluyor. Benim de vardı. Adam o kadar yetenekli ve yakışıklı ki, egosu sorun yaratır diye düşündüm. Sonuçta hepimiz egosu yüksek insanlarız. Ama yanılmışım, daha üçüncü dakikada bütün önyargılar yıkıldı. Zaten yoktu egosu. Benden bile azdı. Ben de böyle insanlara hayranlık duyuyorum. Yakınlaştık. Aşka, hayata, kadınlara, fotoğrafa, sanata, sinemaya dair konuşmaya başladık. Bir süre sonra da 40 yıllık dost gibi olduk.



Ne zaman, “Tamamdır bu adam iyidir” dedin...
Öğlen rakısı içince! Erkekler birlikte oturup öğlen rakısı içebiliyorlarsa, o muhabbet sağlam demektir. Ömer Abi zaten, “Mehmet’i sana göndereceğim” demişti. Hayatlarımızı yakınlaştırmamızı ve konuşmamızı istemişti. “Birlikte rakı için” demedi ama biz onu da yaptık.

Sence Ömer Faruk Sorak, neden başrol oyuncusunu senin kişiliğinden esinlenerek yarattı...
Bunu ona soracaksın Ayşecim. Ben tuhaf adamım. Geçmişimde trajik hikayeler var. Bunlar onu etkilemiştir. Beni iyi tanır çünkü. Bir de işin gerçeklik boyutunu artırmak için beni filme dahil etmiştir diye düşünüyorum.

Seyrettiğinde ne hissettin?
E bir garip oldum. Çünkü izlediğim şeyler, bana ait şeylerdi, bizzat benim de başımdan geçen şeylerdi. Bir de Ankaralı olmanın getirdiği bir şey var tabii, mekanların benimle özdeşleşmesi, kavgalar, hikayenin kurgusu, bütün bunlar, hoooop, beni başka bir yere götürdü. Ömer Abi, gece bitince sordu: “Ne düşünüyorsun?” Ben de “Bir şey düşünemiyorum Abi” dedim, “Çok etkilendim.” “Sen ne düşünüyorsun?” dedim. Gülümsedi ve şöyle dedi, “Millet beğenir beğenmez, ben dürüst bir film yaptığımı düşünüyorum.” Budur biliyor musun yaptığımız her şeyin özeti: Dürüst iş çıkarmak. Öyleyse, izleyiciye o his zaten geçiyor, başarı da akabinde geliyor...