Paylaş
Her Allah’ın günü yazıyorum.
Her gün yeni bir cinayet, tecavüz ya da cinsel istismar vakası geliyor önümüze.
Gencecik kızlar, küçücük çocuklar birer birer katlediliyor.
Hayatları sönüyor.
Ya da gelecek hayalleri ellerinden alınıyor.
Bana soruyorlar:
“Sen her gün bunları yazıyorsun, psikolojini nasıl sağlam tutuyorsun?”
Cevabı basit:
Tutamıyorum!
Paranoya yapıyorum, endişeleniyorum, saçma sapan şeyler düşünüyorum, felaket senaryoları yazıyorum, korkuyorum...
Ama şunu biliyorum.
Yazmak, bu konuyla uğraşmak, mücadele etmek işe yarıyor.
Hemen her köşe yazısından sonra yetkililer devreye giriyor, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı arıyor mesela, haberde geçen insanlarla iletişim kurmak için, kısacası bir arpa boyu bile olsa yol alınıyor...
Ve en önemlisi, sosyal bir bilinç yaratmaya da katkı sağlıyor.
Gönül isterdi ki, bunların yaşanmadığı bir ülke olsa, biz de yazmayalım ama öyle değil...
Alın, size bir pislik vaka daha!!!!
Antalya.
Geçen ağustos.
22 yaşında çıplak bir genç kız, tecavüze uğramış, başı taşla ezilmiş ve boğazı kesilmiş bir halde ormanlık alanda bulunuyor.
MAĞDURA BAK SEN!
Sonradan anlaşılıyor ki, o Gülizar, Gülizar Turan.
Araştırılıyor ve tecavüzcü katil yakalanıyor.
44 yaşındaki Cengiz Dok.
Antalya 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle dava açılıyor.
Böyle bir vahşete verilebilecek en büyük ceza verilmeli.
O ceza da bu zaten!
Aşağılık sapık içeride....
Üstelik kıza tecavüz ettiğini, işkenceyle öldürdüğünü, boğazını kestiğini itiraf ediyor, bir de utanmadan pişman olduğunu söylüyor...
Yetmezmiş gibi cezaevinde darp edildiğini söyleyerek, çok mağdur olduğunu anlatıyor!
Tam delirmelik!
İnsan çıldırmasın da ne yapsın!
Mağdura bak sen...
İSTİSMARI HAFİFE ALIRSANIZ...
Mahkemede Antalya Barosu Kadın Hakları Kurulu avukatlarından Özlem Demirok Uçal, çok önemli bir gerçeğe değiniyor:
“Gülizar Turan’dan önce bir başka kadına da cinsel saldırıda bulundu. Yargılandı. Ama tutuklanmadı. Serbest kaldı. Eğer tutuklanmış olsaydı, Gülizar şu an toprağın altında olmayacaktı, yaşıyor olacaktı...”
Bence davanın en önemli sonuçlarından biri bu, cinsel sadırıyı, istismarı hafife alırsanız, cezasız bırakırsanız işte böyle olur...
Bir sonraki vaka, cinayet olur!!!!
Hukuk gerektiği gibi uygulansaydı...
O sapık, zamanında içeri tıkılsaydı, cezalandırılsaydı bunların hiçbiri olmayacaktı...
Ama artık geç, artık ne yazık ki Gülizar yok!
Bari başka Gülizar vakaları yaşanmasın...
ÖZGE ULUSOY YENİK Mİ SAYILACAK?
BİR başka milli meselemiz Özge Ulusoy ve Hacı Sabancı.
6 yıldır birlikteydiler.
Küt diye ayrıldılar.
Açıklama şu:
“Bu ilişkinin sonu yoktu, ayrıldık!”
Sonla kastedilen ne?
Evlilik.
Gördüğünüz gibi bütün yollar evliliğe çıkıyor!
Sen 6 yıl iyi günde, kötü günde, hastalıkta, sağlıkta, askerlikte, sivilde yanında ol, sonra da artık evlilik teklifi beklemeye başla...
Almayınca yenik sayıl.
Saçma ama bu ülkede durum bu.
Başarının da başarısızlığın da ölçüsü evlilik!
Adam seninle evlenirse kazandın, tektaşları magazin muhabirlerinin gözüne sokarsan ya da Instagram’dan “Evleniyoruz” diye zaferini ilan edersin ya da evlilik teklifi alamazsın, mağluplar listesine adını yazdırırsın.
Oysa, bunların hepsi palavra!
Hepinizin yaşadığı bir hayat, evlenen de bir hayat yaşıyor, ayrılan da...
Önemli olan, o hayatı kendi ayaklarının üzerinde durarak yaşayabilmek...
Ayrıca evlilik, her şeyin başı ve her şeyin sonu değil!!!
KİME NE?
SON zamanlarda en büyük derdimiz Acun ile sevgilisi Şeyma evlenecek mi, evlenmeyecek mi?
Şeyma önce, “Evleniyoruz” dedi.
Sonra, “Şaka şaka” dedi.
Şimdi tekrar “Evleniyoruz” diye yazdı.
O kadarla kalmadı, “Büyük aşklar, büyük finaller” gibi edebiyat da parçaladı.
Bunun üzerine düşmanları derhal harekete geçti, “Kumasıyla evleniyor, bu nasıl bir rezalet!” diye tutturdu.
Neredeyse takım tutmak gibi.
Ya eski eş Zeynep Ilıcalı’yı tutacaksın, onun yanında olup Şeyma’yla olan ilişkiyi ve bebeklerini kınayacaksın ya da yeni sevgiliden yana olup eski eşe ve taraftarlarına saydıracaksın!
Futbol maçına çevirmenin manası ne?
Eşinden boşanmış bir adam, kendisinden hamile kalıp, çocuk doğuran sevgilisiyle evleniyor.
Bunun neresi acayip?
Ben size söyleyeyim, bizde ilişkilerin hep evlilikle sonuçlanması, “mutlu son”un bu olduğunun düşünülmesi acayip.
Ama bu ülke, öyle bir ülke.
Bir şekilde evlenmek zorunda kalıyorsun, anan-baban için, çevren için, çocuğun için, kanunlar için... Öteki türlü, “Adam seni istemedi, seninle evlenmedi, sen bu muharebeyi kaybettin” oluyor!
Ve yenilmiş kabul ediliyorsun.
Şu anda Şeyma, gözümüzde “kazananlar” listesinde.
Saçma ama öyle...
O da bunu bildiği için, “Hepinize kapak olsun!” yapıyor.
Oysa bize ne, kime ne?
Paylaş