Paylaş
Çocuğunuzla ilgili haberleri okuyunca neler hissettiniz?
- Tabii ki sarsıldım. Hepimiz sarsıldık. Annesi, babası, kardeşleri, ailesi olarak biz Rüzgâr’ı kabulleniyoruz. Arkasında duruyoruz. Aksi düşünülemez zaten. Kötü bir şey yapmadı benim evladım. Ama bu haberler bizi yoruyor. Rüzgâr, hiçbir yere kaçmadı. Ölüm tehdidi filan almadı. Nereden çıkarıyorlar? Kafalarından uyduruyorlar! Dizi teklifi de almadı. Çocuğumuz yurtdışına da gitmedi. Biz de artık huzur bulmak istiyoruz. Lütfen rahat bıraksınlar...
İŞTE OLAY YARATAN O RÖPORTAJ |
Önce "Günah mı acaba?" diye düşündüm. Çünkü ben aynı zamanda inançlıyım namazımı kılıyorum ama yeri gelince denizime de giriyorum. Ama sonra bunun Allah'tan oldupunu gördüğüm için günah olmadığına karar verdim.
Merak edilen sürecin tüm detayları | Kızımı oynamıştı Nil adı artık Rüzgar | Bu duygular yakalıyor |
Gidince evin renkleri soldu
EV birden sessizliğe gömüldü.
Soldu sanki.
Renkler pastelleşti.
O hareket, o enerji kayboldu.
Tavşan Hımm uyur oldu.
Köpek Max terlikleri yemez oldu.
Hayat çekildi evimizden, içimizden.
Ben de sanki yaşlanıverdim birden.
Her şey anlamını yitirdi.
*
Alya bir geceliğine arkadaşına gitti!
*
Hay Allah!
Evin neşesi de onunla birlikte gitti.
Derdi, problemi, dağınıklığı, bangır bangır müziği, dansları, filmleri, oyunları, kitapları, uğultusu, gürültüsü...
Bir evin içinde 8 yaşında afacan biri olması meğer ne şahane bir şeymiş!
Bütün hayatımızı dolduruyormuş.
Soruları, yorumları, insanı delirtmesi, cazgırlığı hepsi ama hepsi başımızın tacıymış!
O bizim de enerjimizmiş.
*
Öyle güzel bir yaşta ki, evet kafası bir sürü şeye basıyor artık ama bir tarafı hâlâ bebek...
Hâlâ sıkıştırabiliyorsun, mıncıklayabiliyorsun, koklayabiliyorsun.
Ve sonsuz bir açlık ve açıklık içinde, her şeyi anlatıyor, paylaşıyor, öğrenmek istiyor...
*
Şimdi boş ve anlamsız onsuz, bu çok sevdiğim ev.
Kös kös duruyorum.
Sevgilim de yok.
Öylece duvarlara bakıyorum.
*
Giderken nasıl da mutluydu.
İkiz erkek arkadaşlarının evinde kalacak bir geceliğine.
Çantasını hazırladık birlikte; pijaması, diş fırçası, iç çamaşırları, ertesi güne giyecekleri, yemek yerken saçları önüne dökülmesin diye toka.
Oğlanlara minik bir hediye.
Bir de ayıcık koyduk, uyurken sarılsın diye.
Evde 67 taneyle uyuyor -abartıyorum ama neredeyse o kadar çok- hepsini kafasının arkasına yığıyor, dışarıda kalırlarsa üzülürler diye hepsini yatağa alıyor.
Bizim yatağımıza geldiğinde de hepsiyle geliyor.
Ama misafirliğe giderken karizmayı çizdirmemek için bir tane aldı.
Bütün üşütük anneler gibi, “Bana bak” dedim, “Biliyorsun di mi? Sen o evde, bizi de temsil ediyorsun. ‘Aa hiç terbiye vermemişler!’ derler, aman yemek yerken tabağın masanın kenarına bitişik olsun. Çatal bıçağı düzgün kullan. Kibar ol. Masadan kalkarken, ‘Elinize sağlık’ de. Teşekkür etmeyi ihmal etme, oğlanlarla çok kudurma. Bağırarak konuşma. Biri konuşurken lafını bölme. Bir şey anlatıyorsa dinle. Kimseyi rahatsız etme...”
Tahmin edeceğiniz gibi cevabı:
“Tamam anneee... Aman anneee...”
Sonra cümlesi, “Seni seviyorum anneee...”
Ve fırladı, gitti...
*
Arkasından bakakaldım.
“N’apim n’apim?” derken, evin büyük çocuğunu aramaya karar verdim, Alya’nın ablası Yasemin, bu sefer de ona sardım.
“Baksana Yaso, yaza, bayram için 5 günlüğüne tekne ayarladım. Var mısın? Baba, sen, ben, Alya” dedim.
“Çok isterdim ama başka bir programım olacak” dedi.
“Yapma ya!” dedim.
Çocuklar kazık kadar olunca böyle oluyor, “Şuraya gel”, “Mümkün değil, bizim kızlara söz verdim”. “Buraya gel”, “O tarihte sevgilimle olacağız...”
“Sadece bir günlüğüne Adana’ya Alya’yı dans ederken izlemeye gelebilirim...” dedi.
*
Ve sevgilim eve geldi.
Boynuna sarıldım.
“Bütün çocuklar bizi terk etti, ben bir çocuk daha istiyorum!” dedim.
Güldü.
“Çocuğu boş ver, ben seni mutlu edecek bir şey yapacağım” dedi.
“Ne?” dedim.
Mahallemizin kebapçısı Le Select’i aradı.
4 tane lahmacun, 2 tane basmalı Adana kebap ısmarladı. Beni o kadar iyi tanıyor ki...
İki sevgili, çocuklarımızın yokluğunda lahmacunları bir güzel yedik.
Yerken de onlardan bahsettik.
43 yaşında biraz da olgunlaşmış bir kadın olmayı, anne olmayı ve bu adamın karısı olmayı ne kadar çok sevdiğimi bir kere daha fark ettim.
*
Ertesi gün.
Ve işte Alya eve geldi!
Çantası bahçeye atılmış.
Ağaç evine girmiş, orayı dağıtmış.
Pabuçları yerde, kitapları başka yerde.
Max’i alıp dışarı çıkarmış.
Müzik bangır bangır.
Her bir eşyası bir tarafta.
Oh be dünya varmış!
Alyam eve döndü de...
Tekrar neşemizi bulduk!
Paylaş