Paylaş
Emel, 20 yıllık çalışma arkadaşım, bizim gazetenin de kurumsal iletişim koordinatörü.
Heyecanla Hürriyet’in 2004’ten beri süren “Aile İçi Şiddete Son” kampanyasının geldiği noktayı ve yeni projelerini anlattı.
Sonuncusu Penti’yle gerçekleşecekti.
8 bilinen isim (Kenan Doğulu, Özlem Süer, Çağatay Ulusoy, Pelin Karahan, Şebnem Bozoklu, Berna Laçin, Erdil Yaşaroğlu ve ben) birer çorap tasarlayacak, o çoraplar satışa sunulacak ve elde edilen “Aile İçi Şiddete Son” kampanyasına bağışlanacaktı.
Amaç, bu mücadelenin finansmanına bir katkıda bulunabilmek.
Bu anlamıyla Penti’nin yaptığı şahane bir şey.
Ama asıl şahane olan, “Aile İçi Şiddete Son Acil Yardım Hattı”.
N’apıyor bu yardım hattı?
7 gün, 24 saat, şiddet mağdurlarına hukuki, psikolojik ve güvenlikle ilgili destek-hizmet sağlıyor.
Can güvenliği olmayan yüzlerce kadını kurtarıyor.
Düşünün, bugüne kadar 30 bin kadına destek oldular.
ŞUÇLULUK DUYMADAN SEVİŞİN
Telefonlarda deneyimli, eğitimli psikologların tecrübelerinden yararlanılıyor. Onlar mağdurlara yardımcı oluyor, moral veriyor, yol gösteriyor, sorunlarına çözüm bulmaya çalışıyor.
Acil Yardım Hattı’nın telefonu: 0212 656 96 96.
Bence müthiş bir şey yapıyorlar, hayranlık duyuyorum, şapka çıkarıyorum.
O yüzden de balıklama atladım projeye.
İçimden geleni şeyi tasarladım.
Siyah bir iç çamaşır, jartiyer, jartiyer çorabı ve siyah bir külot.
Her eve, her kadına lazım.
Şık ve kullanışlı.
Üstelik pahalı da değil, 39 lira.
Ayrıca verilecek paranın gideceği yerin de, insana ekstra bir mutluluk getireceği kesin.
“İçine bir şey yaz” dediler.
Yazdım.
“Can Yücel, memeleri çıkan kızına ‘Güle güle kullan’ demiş. Bundan daha güzel bir laf, bir temenni düşünemiyorum. Herkesin bedenini, ‘güle güle’ kullanması dileğiyle. Güle güle sevişin, suçluluk duymadan sevişin...” diye yazdım.
Online alışveriş de mümkün...
Penti.com’a girin, alın ve şiddet mağdurlarına destek olun...
Akla ziyan yoğurtlu bakla çorbası
AMAN Allah’ım...
Neydi o ya!
Nasıl bir lezzetti.
İçine atlamak istedim resmen.
Kaşıkla uğraşmaktansa, “hüüüüp” diye çekerim diye.
Hünkar’daki yoğurtlu bakla çorbasından söz ediyorum.
Hani dün anlattım ya, bu aralar sıvıyla besleniyorum diye, işte o kontenjandan, şehrin her tarafındaki çorbacıları keşfettim.
Keşfetmekle kalmadım, musallat da oldum.
Nişantaşı Hünkar’a girdiğimde, “Çorba olarak ezogelin ve yoğurtlu bakla var” dediler. Ezogelini biliyorum, ama bakla...
Fransızım o konuda...
Hiçbir fikrim yok.
Önce ezo içtim, kesmedi tabii.
Sonra, “Bir deneyeyim” diye hafif tereddütle yoğurtlu baklaya giriştim.
Daha ilk yudumu damağımda dolaştığımda muhteşem bir aşk başladı aramızda.
Mutluluk ve haz veren bir şey. İçtikçe içesin geliyor.
Beyninde serotonin hormonu artıyor.
*
O sırada Feridun Ügümü geldi.
“Beğendin mi?” dedi.
“Beğenmek yetmez!” dedim, “Öldürücü güzellikte bir çorba! Her gün var mı?”
“Haftada birkaç gün çıkarabiliyoruz, şu ara mevsimi fırsatı değerlendir...”
Bu çorbayı nasıl icat ettiklerinin hikâyesini de anlattı.
Bir gün Güngör Uras, gazetedeki Ali Rıza Kardüz, köşesinde, rahmetli kayınvalidesinin yaptığı yoğurtlu bakla çorbasının ne kadar mükemmel olduğunu ama karısının yapmasını bilmediği, bu yüzden yoğurtlu bakla çorbasıyla arasında tutkulu bir hasret yaşandığını yazıyor.
Feridün Ügümü de durumdan vazife çıkarıyor.
Tarif buluyor, deniyor, yapıyor, Güngör Uras’ı davet ediyor.
Uzman bilirkişi olarak test ediyor Güngör Uras ve çok beğeniyor. Bunun üzerine Ügümü, Hünkar’ın menüsüne yoğurtlu bakla çorbasını da ilave ediyor.
Ben, bu lezzeti ıskalamayın derim, başka da bir şey demem!
Offshore’da 33 numaralı tekne
GEÇEN hafta sonu Alya’yı kaptığım gibi Haliç’e gittim.
Balat’a.
Sebep Işıklar Dünya Offshore Şampiyonası.
Kardeşim Nevzat Arman, artık bu sporun tutkunu ve gediklisi.
Her fırsatta, o teknelere atlayıp deli gibi sürat yapmaya bayılıyor.
Zaten karısı Yeliz’le de bu vesileyle tanıştı.
Benim içinse izlemek, yürek çarpıntısı demek.
Dua etmekten perişan oluyorum, inşallah bir şey olmaz diye.
Ama dualar her zaman tutmuyor, cumartesi Nevzat’la Onur’un teknesi (Efe Project Mitsubishi Electric Racing Team) ters döndü. Balıkadamlar bizimkileri çıkardı, hayret hiç ıslanmamışlardı, üstelik bu durumu gayet olağan karşıladılar.
Ama bizim aklımız çıktı tabii.
Pazar günü de motorları arıza yaptı, 9’uncu oldular.
Ama bu tutkunun sonu yok.
Her hafta sonu başka bir şehirde yarışacaklar.
*
Bir taraftan da, offshore atmosferi çok hoşuma gitti.
Şenlik yeri gibiydi, panayır gibiydi, hava da güzeldi, Haliç de öyleydi...
Bir zamanlar geçerken burnumuzu tıkadığımız Haliç, artık bir su sporları cenneti. Offshore dışında, 40 üniversitenin katıldığı “Fatih Belediyesi Üniversiteler Arası Su Festivali”, “Extreme Sailing”, “Two Nation Cup Kürek”, “Balkan Kürek Şampiyonası” gibi birçok uluslararası su sporları etkinliğine ev sahipliği yaptı, yapıyor.
Dragon, kürek, yelkenli, kano, hız motorları aklınıza ne gelirse var Haliç’te...
Offshore’cular 19-20 Mayıs’ta Samsun’da olacak.
Şimdiden bütün takımlara iyi şanslar.
Paylaş