Paylaş
Başka haberlerle uğraşıyordum, dahil olamadım, sinir oldum.
Bu “iffet meselesi” bitmedi, bitmeyecek.
Şimdi de TSK’da iffet sorunuyla uğraşıyoruz.
İffetsiz biriyle evlenen TSK’dan ihraç edilebilecekmiş.
Allah aşkına, bu ne saçmalıktır ya!
Bu ne geriliktir, ilkelliktir!
İffet, herkese göre değişebilen, orasından burasından çekilebilen, oraya buraya genişletilebilen bir kavram. Ve hepimiz biliyoruz ki, erkekler istedikleri kadını “iffetli”, istemedikleri kadını “iffetsiz” ilan edebiliyorlar.
Hal böyleyken, iffetimiz neden erkeklerden soruluyor!
*
1- Hem insanların özel hayatını didikleme hakkını kim veriyor ki size, birilerini “iffetli-iffetsiz” diye yargılıyorsunuz?
2- Şimdiye kadar kadınları suçlayan merciler erkek, sorgulayanlar erkek, yargılayanlar erkek. Kim nasıl garanti verebilir ki o erkeklerle, iffetsizlikle suçlanan kadın arasında herhangi bir husumet yok, tartışma yok. O erkeğin, o kadından herhangi bir talebi de yok?
3- Belki de o erkek kadına asıldı, birlikte olmak istedi. Kadın oralı bile olmadı. Biz nereden bilelim bunun bir “intikam operasyonu” olup olmadığını?
4- Ya da o kadınla ilişkisi vardı, kadın ayrıldı. Adamın içine oturdu, eline megafon alıp, “İffetsiz kadın! Zaten onunla bununla da yatıyordu” diye bağırmaya başladı.
*
Bu anlattıklarım size yabancı geldi mi?
Biliyordum “Hayır” diyeceğinizi!
Burası Türkiye.
Örnekleri yok mu?
Çooook.
Ama illa iffet meselesi sorgulanacaksa, sorgulayanların arasında mutlaka kadınların olması gerekiyor.
Ama esas olarak, belirsiz kavramların arkasına sığınıp, insanları harcamaktan vazgeçmemiz gerekiyor.
Oha artık!
İZMİR’de iki kadın ve bir travestiyi öldürmek suçundan tutuklu yargılanan Hamdi Ayrı, cinayetleri neden işlediğini şöyle anlatıyor:
“Biraz da güzel kokulu olursa peşine düşüyordum. Takip ediyordum, tenha bir yere geldiğimizde sessizce arkalarına yaklaşıp kafalarına sıkıyordum.”
Allah rızası için cinayet sebebine bakar mısınız? Güzel kokmak.
Oha yani!
Bir kadın için güzel kokmak, hayatın temel şartlarından biri ve bu yüzden öldürülebilirsiniz. Biri, bu yüzden sizi öldürme hakkını kendinde bulabilir.
Bu ülkede bu hasta ruhlu insanları eğitmek, yönlendirmek, rehabilite etmek -ya da ne yapmak gerekiyorsa- yapılan bir şey var mı?
Yok.
Biz n’apıyoruz Kadın ve Aile Bakanlığı’ndan “kadın”ı atıp Aile Bakanlığı’na dönüştürüyoruz.
Derdimiz bu.
Artık yeter!
Giderek kadınlarla ilgili meselelerin çözüleceğine dair umutlarımızı da kaybediyoruz.
YUH OLSUN BÖYLE DÜŞÜNENLERE
Kadınsan ve tek başınaysan tecavüz de edilebilirsin öldürülebilirsin de...
DÜN Metehan Demir, “Amerikalı kadının tek başına İstanbul’da ne işi var?” diye eleştirenlere cevap verdi.
Yılmaz Özdil son noktayı koydu.
Başkaları da yazdı.
Budur!
Ben de öyle düşünüyorum.
Ne demek “Ne işin var?”
İki çocuğu olan bir kadın, seyahate neden yalnız çıkmış? Neden oralarda bir başına dolaşıyormuş?
Demek istedikleri şu: Kadınsan ve tek başınaysan tecavüz de edilirsin, öldürülebilirsin de, başına her şey gelebilir. Bir erkeğin koruması olmadan kadın hiçbir şeydir.
Nah öyledir!
Yani şimdi, evli iki çocuklu bir Türk kadını New York’a gitse ve Allah korusun New York sokaklarında dolaşırken öldürülürse, “Müstahaktır, hak etti!” mi diyeceksiniz?
İnsanların seyahat özgürlüğüne ne oldu?
Biz hangi zamanda yaşıyoruz?
Amerikalı kadına yöneltilen eleştiriler, iğrençlik. Resmen katilleri savunmak, katilleri haklı çıkarmaya çalışmak.
Böyle düşünen erkeklerin ve kadınların ülkesinde yaşadığım için utanıyorum.
Ama gittikçe böyle düşünenler artıyor.
Yazıklar olsun!
Şansın varsa 3. sayfaya 2 satır haber olursun!
“BİR kadın öldü. Tüm ülke bu ölümün içine gömüldü. Oysa bu ülkede her gün onlarca, tonlarca kadın ölüyordu. Kimsenin sesi bu kadar gür çıkmıyordu.
Şansı varsa, bol tirajlı bir gazetenin 3. sayfasına iki satır haber oluyordu. Tanımadığı birkaç kişiden rahmet duası alıyordu, o kadar.
Herkes kadere, kısmete, kedere bağlıyordu. Belki evladı, anası, kardeşi ağlıyordu ama diğerleri üç gün sonra unutuyordu. Bu defa ölen bir Amerikalı kadın olduğu için midir bilmem, kadının ailesinden özür dileyenini bile gördüm ben. Şimdi ben de özür diliyorum Ayşe’den, Fatma’dan, Leyla’dan, Oya’dan, daha dün gece evinde eski kocası tarafından katledilip haberi manşetleri süslemeyen İrem’den. Aylarca eşi ve ailesinden gördüğü zulüm yüzünden aklını yitirip de ölen ve hikâyesine Ayşe Arman’dan başka kimsenin itibar etmediği Melek’ten ve daha nice, nice, nice, nicelerinden. Diriyken de ölüyken, bir başka ülkenin kadınları gibi itibar göremediğimiz için özür diliyorum.”
(Nurdan C.)
- Güzel yazmışsın, teşekkür ederim. Hem katılıyorum hem katılmıyorum. 1- Melek’le ilgili bir sürü insan yazdı, ben tek değilim. Üzerine yatamayacağım. 2- Ama evet Amerika, bizim kendi vatandaşımıza sahip çıkamayacağımız kadar sahip çıktı. 3- Kadın olarak bu topraklarda itibar görmediğimiz kesin... Aslında Nurdan hak veriyormuşum sana. Öptüm.
Paylaş