Onur Baştürk: Sayıda orantısızlık var, o yüzden erkekler seçici ve ukala

Onur Baştürk röportajının ikinci kısmını pazartesi yayınlayacağımı söylemiştim.

Haberin Devamı

Onur Baştürk: Sayıda orantısızlık var, o yüzden erkekler seçici ve ukala
Buyurun buradan okuyun. Baştürk, “Uydurukçu” diye bir kitap yazdı, kısa metraj kent hikayeleri. Benden duyurması, okuyup, okumamak size kalmış...

Geceleri daha mı güzel görünür insan?

Kesinlikle evet! Gündüzleri ofislerinde, o koşuşturmacada güzel görünmeyi, haliyle unutuyor insanlar. Ama gece olup da dışarı çıkmaya karar verdiklerinde -olası flörtler adına- kendilerine daha çok özen gösteriyorlar. Bir de gece ışığı insanı zaten güzel gösteriyor.

Peki en çok yalan, gece mi söylenir?

Ona da evet. Gece, herkes birer çizgi roman karakteri gibi çünkü. Kendini öyle hissediyor, davranıyor. Daha esnek, daha çocuksu, daha çok süper güçleri varmış gibi...

Gece hayatındaki kadınların şu andaki yaş ortalaması kaç?

Gittiğin mekana bağlı. Anjelique’e git 18-25, Bird’e git 30-45.

Güzel adamların birçoğunun gay olduğu doğru mu?

Şehir efsanesi! “Çirkin gay” de olabilir pekâlâ.

Gerçekten çorap giymiyor mu artık kadınlar İstanbul’da?

Valla giymiyorlar! Kaç kere gördüm. Buz gibi havaya da aldırmıyorlar. Üzerlerine bir şey de almıyorlar. Sırf stilleri tam olsun, göz doldursunlar diye. 

“Geceye akmazsak, bunalımdayız!” Sürekli akmak mı gerekiyor gerçekten geceye... Ak, ak, ak nereye kadar!

Aka aka okyanus olur demişler! Galiba bir gün gerçekten ama gerçekten sıkılıp bir sahil kasabasına yerleşene kadar. Şahsen bir zamanların meşhur gece adamı Tefo gibi seksen yaşımda barlarda dolaşmayı pek gözüm yemez. İstemem de...

“Ev mutsuzdur. Ev garantidir. Ev heyecansızdır. Ev düzenlidir. Ev hep aynıdır. Sokak ise tam tersine, tutkuludur. İnsana iyi gelir...” Bu mudur?

Budur, ötesi var mı? O yüzden hem evin şeklini şemalini hem de kendisini değiştirmek arada sırada, en güzelidir. Sokak ise risktir. Seçim senin...

Kitaptan bir alıntı: “Gece hayatında eğer karşındaki bayarsa, yapılacak şey, gökyüzüne bakmaktır. Acımasız ama etkili bir yöntem...” Sizin hiç böyle yaptığınız oldu mu?

Yaptım birkaç kez! Bazen teklifsiz bir şekilde gelip en son projesini anlatıyor insanlar mesela. Tüm detaylarıyla. Yahu bi dur, gecenin bir yarısı, eğleniyoruz, içiyoruz; şimdi bu kadar şeyi niye anlatıyorsun? Karşıdaki anlamıyorsa sıkıldığını, en iyisi bunu yapmak. Gökyüzüne bakmak!

Gece hayatı diyalogları neler?

O kadar çok ki! Ama en çok kullanılanlar şunlar: “Kanka nerelerdesin?”, “Canımsın ya!”, “Çok iyi gördüm seni!”, “Keyifler nasıl?” Kitapta bu diyaloglar üzerinden ilerleyen bir hikaye var zaten. Benim en sinir olduğum ise “Keyifler nasıl?” “İyi” diyorsun karşındakine, ama bir türlü tatmin olmuyor. İki saniye sonra bir kez daha soruyor. Bu kez “Süper” diyorsun, “Süper, süper!”

Gece hayatının fetiş sözcükler hangileri?

İşte bu: “Süper”! Her şeye süper deniyor, Bir “süper”dir gidiyor!

Şöyle erkek tipleri çok mu: Şahane bir bedene sahip, çünkü gündüz sürekli spor yapıyor, sonra işe gidiyor, babasının işine, çalışıyor, ona çalışmak denirse tabii, derken kendini gece hayatına atıyor. Spor, gece hayatı ve seks. Ama bağlanmak yok, sorumluluk yok...

Var, var. 25-35 yaş arası, kendini manyaklar gibi beğenen, malum filmdekinden daha zengin ve gösterişli ıssız adamlar...

Erkekler mi artık kadınları seçiyor? Bir arkadaşım, hüzünlü bir İstanbul portresi çizdi, doğru olabilir mi: “Gecenin ilerleyen saatlerine kalıyorsan, ‘müsait’ olarak algılanıyorsun. Erkekler de en sarhoş ve en problem çıkarmayanı alıp götürüyorlar. Artık daha az erkek olduğu için pek revaçtalar. Gece hayatının hakimi onlar...”

Doğru tespit! Mekanlarda kadın sayısı, erkeklerden daha fazla. Kadın kadına çıkanların sayısı o kadar çok ki... Bazı mekanlarda sanırsın kadınlar matinesi düzenleniyor. Sayıda bir orantısızlık var, böyle olunca da erkekler daha seçici ve ukala davranabiliyor. Yanı sıra, kadınların çok fazla Türk tipi naz yapmasından da sıkıldı Türk erkeği.

“Temiz seks” ne demek?

Hap gibi. Tesirinin nasıl olacağını bildiğin, sonuçlarını önceden görebildiğin, sürprizsiz ama karnını doyuran seks...

İstanbul gece hayatında “görünmek” ne kadar önemli? Az göründüğü zaman bunalıma giren kadınlar çok mu?

Çok! Bu işi mesai edinenler var. Fotoğrafı dergilerde çıksın diye delirenler de. Bunu cool bir şekilde kotarıp, şahane bir şekilde “çevre” yapanlar da. Görünmek, çevreni genişletiyor. Çevren genişse, güçlüsün her zaman.

“Fuad, gay değildi ama heteroseksüel de değildi...” Neydi peki: Aseksüel mi, biseksüel mi?

Bir şey olmayı tam beceremiyordu desek? Fuad, kendisi gibiydi bence. Kategorisiz.

“Kesin gay’lerle yatıp, kendini hâlâ heteroseksüel zannedebilen adamlardan biriydi” diyor bir karakterin. Ne demek istiyor?

Açık değil mi? Karakterim tam teşhisi koymuş. Yataktaki rolü “aktif” olduğu için kendini hâlâ “full-time hetero” olarak görme hezeyanı.

Aktifi de pasifi de gay, öyle mi?

E tabii ki.

Bir erkek, bir başka erkekle yatınca, artık gay midir? Denemiş ama beğenmemiş ve tekrar eski konumuna dönmüş olamaz mı?

Bir-iki kez tamam da, devamı geliyorsa gürül gürül, o zaman su akmış, yolunu bulmuş demektir.

Şimdi bu kitabı yazdığınız için kendinle gizli gizli gurur duyuyor musun?

Yalan yok, duyuyorum! Ama ah işte, aile terbiyesi, göstermemeye gayret ediyorum.

Ne zaman çoluk çocuğa karışmayı düşünüyorsunuz?

Düşünmedim hiç, herkesin de çoluk çocuğa karışması gerekmiyor bu hayatta. Olacaksa oluyor.

Anneniz, size helal süt emmiş bir kız bulsa, ay parçası gibi ve evlendirmek istese ne yaparsınız?

Nasıl bir fantezi bu Ayşe! Ay parçası, helal süt filan... Ne yaparım? Herhalde evde oturur bu kez “kısa metraj taşra hikayeleri”ni filan yazarım!

MEKANLAR GERÇEK
Onur Baştürk: Sayıda orantısızlık var, o yüzden erkekler seçici ve ukala
 


Bir sürü mekan geçiyor kitapta. Hepsi gerçek... Bu da gerçeklik hissini artıyor... Özellikle mi yaptınız?

Yani mekan ismi uydurmam saçma olacaktı! Bir de mekanlar başrolde değil zaten, arka plandalar. Sadece o mekanların ambiyansları ve hissettirdikleri önemli. Xlarge’ın ortaya karışık kalabalığı, Blackk’in seksi tuvaleti, Scotch’un aynı anda hep sevilen hem de küçümsenen bir yer oluşu, Piyasa’nın Türkçe popu, Reina’nın görkemli yüzeyselliği filan...

GENÇ KANI SEVEN VAMPİRLER

Alaçatı hikayesinde, karı koca aynı adama aşık oluyor. Var mı gerçekten böyle öyküler?

- Evet hepsi var Ayşe, hayat bu, tüm kombinasyonları bize yaşatıyor! Aslında o hikayede tam aşık oluyorlar mı emin değilim. O çift, daha çok çocuğun genç kanını emiyor sanki, vampir gibi!

 

 

Yazarın Tüm Yazıları