Okurların hürriyeti

DUVARA NE OLDU?

Ben seni kime benzetiyorum biliyor musun? Hani Ayşegül adlı bir kitap serisi vardır ya, işte ona!

Bu Ayşegül hiç yerinde durmaz. Bir bakarsın Ayşegül okulda, bir bakarsın tatilde, piknikte, köyde. Bu böyle uzar gider işte. Sen benim gözümde Ayşegül'ün Ayşecik versiyonusun. O çocuklar için anlatıyor, sen yetişkinler için. Bir bakıyoruz, Ayşecik New York'ta, başka bir gün Prag'da, Ağva'da, Yunan Adaları'nda, sevgilisinin evinde, röportajda, babaocağında, teknede. Sayende biz de gittiğin tüm yerleri gezmiş oluyoruz. Teşekkürler. Bu arada merak ediyorum, hani sevgilin sana kendi evinde bir duvar vermişti. İstediğin fotoğrafları asman için. Sonra çerçevlerin çokluğunu görünce kıyameti koparmıştı. Ne oldu o duvara? Yoksa hala boş mu duruyor? (Duygu B.)

- Tabii ki hayır. 9 taneyi astım bile. Pek hoş oldu. Ama itiraf ediyorum, o çerçeveler uzun süre yerlerde süründü. Sonra bir gün sevgilim ‘‘Hadi, asmayacak mısın?’’ dedi. Kös, kös ‘‘32 tane sığmıyor’’ dedim. ‘‘E sığdığı kadarıyla’’ dedi. Ve Ayşecik o işi de halletti. Gözünü evin diğer duvarlarına dikti. Sizin de merak duygunuzun gelişmişlik derecesine hayret etti. Kulağıma gizlice ‘‘Ondan iyi gazeteci olur’’ dedi.

KARIM VE AHMET ALTAN

30 yaşındayım. Bir şirkette yönetici mühendis olarak çalışıyorum. Bir metal-rock grubum var. Ne olursa olsun hayallerimin peşini bırakmıyorum. Ben aşığım şu anda. Yeni evlendim. Eşim de benim gibi İzmirli, çılgın, sıradışı biri. Ona farklı bir doğum günü hediyesi yapmak istiyorum. Onu hayran olduğu Ahmet Altan üstadla tanıştırmak istiyorum. 10 dakika bile olsa, onunla karşılıklı konuşmak en büyük hayali. Yardımcı olabilir misiniz? (E.)

- Duyduğum en şahane doğum günü hediyelerinden biri! Eğer Ahmet Altan kabul ederse, ben de büyük bir zevkle katılmak isterim, olur mu? Bir masada eşinizle onlar oturur, bir masada sizle ben. Bir ses çıkarsa sizi arayacağım.

2 AYRI EV ŞART

Evet iki ayrı ev şartmış. Ah kafam ah! Kendi ellerimle aşkı öldürdüm. Kesinlikle bu aşkın katili benim. Oysa, her şey ne kadar güzel gidiyordu. Yeryüzünde kimsenin kimseye duyamayacağı kadar büyük bir aşkla seviyorduk birbirimizi. Ayrı evlerde yaşamak mı? Saçmalıktı. Nereden bilebilirdim ki, bu aşk denilen muhteşem duygunun uzun sürebilmesi için fazla iç içe olmamak gerektiğini. Bir zamanlar evde başbaşa yiyeceğimiz bir akşam yemeği için, dünya mutfaklarından yemekler ve mezeler hazırlayan bir adamın, birlikte yaşamaya başladıktan sonra her şeyi ayağına bekleyecek kadar öküzleşeceğini. Allah beni kahretsin, şimdi kaçacak yer arıyorum. Bu lafı söylemekten nefret ediyorum ama sen haklıymışsın. (Derin)

- Hayat ne tuhaf. Şimdi de ben çark ediyorum. İki ayrı evimiz var ama gerçekten gerekli mi diye düşünüyorum. Hepimiz yaşadığımız pratik hayatı teorize ediyoruz ve ahkam kesiyoruz. Oysa her insanla başka birine dönüşüyoruz. Sen ne beni ne başka birini gereğinden fazla ciddiye al. İçinden nasıl geliyorsa öyle davran.

SEN KİMSİN?

Zaman zaman Nazlı Ilıcak, Mehmet Barlas, zaman zaman feminist, zaman zaman anarşist, zaman zaman çocuksu bir kadın, zaman zaman goygoycu ve nihayet şeriatçılığı legal hale getirmek için uğraşanlara yalakalık yapan birisin. Eğer şeriatçılarla bir hesaplaşma olursa emin ol ki, beynine ilk kurşun sıkılacaklar senin gibiler olacaktır. Diyorsun ki, ben gazeteciyim, herkesle röportaj yaparım. Bana bak, sen orada laik düşünceli insanların ödediği para karşılığında çalışıyorsun! (Kadri Y.)

- Bugün çok neşeliyim, sizinle uğraşmak istemiyorum. Siz ne diyorsanız öyledir. Ayrıca ahlaksız, teşhirci, egosantrik, memleketin bunca sorunu varken salak şeylerle uğraşan biriyim. Vardır mutlaka başka şeyler de aklıma gelmedi... Ha bir de televoleciyim, sığ ve yüzeyselim!

KİMSEYE YARANAMIYORSUN

Eşimle tanışma yıl dönümümüzdü. Onu Ağva'ya götürdüm. Akşam yemeğinde, yan masada oturan hanımlardan biri, gazetede önerdiğin motelin sahibi Galip Bey'e, ‘‘Ne kadar feci bir yazıydı. Abuk sabuk döşenmiş!’’ dedi. Senin Galip Bey de, ‘‘N'apalım, aklına eseni yazıyor. Tanımam etmem zaten’dedi. Ben atladım, ‘‘Pardon sözünü ettiğiniz Ayşe Arman mı?’’ Galip Bey ‘‘Evet’’ dedi. ‘‘Ben o yazı yüzünden buradayım!’’ dedim. Neye üzüldüm biliyor musun: Sen kimseye yaranamıyorsun, ne okurlara ne de mekan sahiplerine. Olumlu şeyler yazdığın insanlar bile arkandan konuşuyor. Tanımadığın insanlar hakkında yazı yazarken isim filan verme, yemin ederim onlara değmiyor. (Gül B. K.)

- Boş ver be Gül. Halimden şikayetçi değilim. Ağva güzel yer, Galip Bey de iyi adam. Öyle demek zorunda kalmıştır. Çok üzerinde durmuyorum. Kendine ve kocana iyi bak.
Yazarın Tüm Yazıları