Ne yani... Transseksüelsem atom mühendisi olamaz mıyım?

Aman yanlış anlamayın, atom mühendisi filan değil Handan Altoğlu. O bir aşçı, o bir şef. 29 yaşında cinsiyet değiştirme operasyonu geçiriyor. 3 yıl sonra da yaşadığı İzmir’den, aşık olup evlendiği kocasıyla birlikte Kanada’ya gidiyor.

Onun hikayesi biraz farklı. Bir kere ailesi yoksul değil. İkincisi, çocuklarına destek oluyorlar. Üçüncüsü, Handan eğitimli, kendisini gayet iyi yetiştirmiş. Beni mahvetti bu röportajı yapıncaya kadar. Çok dişli, her şey için mücadele ediyor, hiç vazgeçmiyor. İtiraf etmem gerekiyor ki, soruları sorarken, benim bile bu konuda önyargılı olabileceğimi anladım. Hemen dikenlerini çıkardı ve dişe diş, göze göz haklarını savundu. Yine itiraf etmem gerekir ki, Handan, benim kafamdaki travesti ve transseksüel imajlarını bir hayli değiştirdi. Bu konuşmalar sırasında fark ettim ki, herkes onu tanımalı. Bu röportajın yapılma sebebi de bu. Farklı bir transseksüelle sizi tanıştırmak.

Sizin hikayeniz nerede, nasıl başladı?

- İzmir’de. 1967 doğumluyum. Orta halli bir ailenin en küçük çocuğuyum. Lise mezunuyum. Benimki kız çocuğu /images/100/0x0/55eaf436f018fbb8f8a16abaolmayan bir ailenin psikolojik yönlendirmesi değil, genetik ve hormonal bir gerçek. Öyle kız elbiseleri filan giydirmediler bana. Ben hep farklıydım.

Farklılığınızın farkına ne zaman vardınız?

- Cinselliğim şekillenmeye başladığında, bluğ çağında.

O zaman mı başladınız kendinize sormaya "Ben eşcinsel miyim?" diye

- Ben hiç öyle sormadım kendime. Çünkü değildim. O çocuk kafamla bile, erkek bedeniyle erkekleri arzulamanın eşcinsellik olduğunu biliyordum. Benim meselem ise çok farklıydı...

ERKEK BEDENİNE HAPSOLMUŞ BİR KIZ ÇOCUĞUYDUM

Neydi meselesiniz?


- Ben erkek bedeni içine hapsolmuş bir kız çocuğuydum. Benim savaşım kendi bedenimleydi. Sahip olduğum beden, bana ait değildi. Kadın ruhumun benim bedenimi yeniden şekillendirmesi gerekiyordu...

Evdekilere sordunuz mu "Benim neyim var?" diye, yoksa arkadaşlarınızla mı dertleştiniz, konuştunuz? Yoksa, farklılığınızla baş başa mı kaldınız?

- Söz konusu ülke Türkiye, haliyle bunları kimseyle konuşamıyorsunuz. Yapayalnız bir savaşın, kumandanı da, ordusu da, silahı da sizsiniz. Saçma sapan kimlik sorgulamaları içinde boğuşuyorsunuz: "Ben kimim? Neden böyleyim? Neden abim değil?"

Peki ya sonra?

- Kapan içinde kapan, tuzak içinde tuzak... Önce öfke, herkesi suçlama, kendine kin ve nefret duyma, neden /images/100/0x0/55eaf436f018fbb8f8a16abcdünyaya geldim diye kendini suçlama. Korkunç bir kaos. Neyin ne olduğunu çözememe... Hele o dönemde gay’lerin şimdiki gibi göz önünde olmadıklarını düşünürsek. Tek figür Bülent Ersoy. Zirvede bir transseksüel sanatçı. O, "Yalnız değilsin" hissini biraz olsun verse bile, yetmiyor. Bütün dünya sanki sana karşı...

Ya çevreyle ilişkiler? İnsanlar size nasıl davranıyordu?

- Yakın çevre nasıl olsa alışıyor. Kız arkadaşlarınızla iyi ilişkiler kurabilirken, erkek çocuklarıyla asla. Maçta yoksun, sokak savaşlarına katılmıyorsun, sert oyunlar oynamıyorsun. Tersine, en sevdiğin oyun sokakta kızlarla sek sek oynamak. Tabii ki yadırganıyorsun, yadırganmaman mümkün mü? İçindeki kadın, dışarıya ipucu verdikçe, insanlar onlardan biri olmadığını anlıyorlar. Farklı olan, her zaman dışlanır. Yine yalnızlık, yine bana esmer günler...

Ne yapmaya karar veriyorsunuz?

- Hem her şeyi yapmaya karar verebilecek kadar güçlü hem de hiçbir şey yapamayacak kadar çaresiz bir durumdaydım. İnsanın bir yanlışla göz göre göre yaşayabilmesi mümkün mü? Hayır. Ama o kadının özgürlüğe kavuşmasının bedeli ne olacaktı? Ne yapabileceğimin kafamda şekillenmeye başlamasıyla beraber, daha ağır bir suçluluk duygusu. Tüm yadırganmalara ve yıpratılmama rağmen ilk önce eğitimli olmalıydım. Tek başıma da olsam, eğitimle pek çok şeyi çözebilecek, yapılmayanı başaracaktım. Amacım belliydi, eğitimli, bilgili, saygın bir kadın olarak toplumun içinde yer alabilmek. Hep bunun için uğraştım.

Peki çevre değiştirmek aklınıza geldi mi?

- Hayır. Ne yazık ki tebdili mekanda ferahlık yok. Gittiğin her yere kendini de götürüyorsun. Bir de kendini ne kadar değiştirirsen değiştir, toplumun sana bakışını farklılaştıramıyorsun. Elimde imkan olsaydı da, toplumsal bakış açısına cerrahi müdahalede bulunabilseydim. Önceleri yaşadığım çevrede kabul edilme savaşı verdim. Kendimi anlatmak, kabul ettirmek. Onlardan bir farkım olmadığına, onları da inandırma savaşı. Savaşın bu kısmı hálá sürüyor.

Eşcinsel olmadığınızın ayrımına nasıl vardınız?

- Eşcinsellik, erkek bedeniyle mutlu olup, başka erkekleri sevebilen erkeklerin meselesi. Eşcinsel olmak, yani gay olmak başka bir şey. Kadın değilsiniz, erkeksiniz, erkek kimliğinizle, sahip olduğunuz erkek bedeniyle barışıksınız. Oysa transseksüellik tamamen farklı, içinizdeki kadına uymayan bedeninizi yeniden tasarlamak zorundasınız. Bu bir mecburiyet. Ben erkek bedenimle, bir erkekle beraber olamazdım. Ruhum kadındı, bedenim de kadın olmalıydı...

Travesti olmayı da mı içinize sindiremediniz?

- Evet. Travestilik, yaşamımdaki en zor süreçti. Böyle hissederken, ameliyat olmadan yaşamak, kendim için kesinlikle onaylamadığım bir yaşam şekliydi. Kadın elbisesi giyerek ya da kadın gibi gözükerek kadın olunmayacağını bilecek kadar durumun ayrımındayım. Dişilik, kadınlık sonradan kazanılamaz, edinilemez. Ya vardır ya yoktur. Bedeninize kadın kıyafeti giydirip, ruhunuzu kandıramazsınız...

Peki o dönemde "Crying Game" sendromu yaşadınız mı hiç? Biri sizinle kadın olarak sevişmeye başlayıp, erkek olduğunuzu anlayınca tepki gösterdi mi?

- Aldatmacalar, kandırmacalar yok benim yaşamımda. Yapabilseydim ilk önce kendimi kandırırdım. Bedenim erkekken, hiçbir erkeğin kadını olmadım. Ben kendime bile ait değildim, o bedenle. Ameliyat olduktan sonra ancak kendimi buldum...

TIRTILDAN KELEBEĞE DÖNÜŞMEK GİBİ

Kolay değildi herhalde cinsiyet değiştirme operasyonuna karar vermek.
..

- Evet değildi tabii. Ama içimdeki kadını öldürmezdim ki. Seçme şansım olsaydı, bu kadar zor bir yaşamı kim seçer? Kim, toplumla, ailesiyle tersleşmek, bu kadar çok acı çekmek ister? Mecburiyet, insanı bu noktaya getiriyor. Benim için tek yol vardı. En akıllıca olanı da, en az yara alarak, o yolda ilerlemekti. Sakat bir bedeni düzeltmek... Bu, tıbbi bir tedavi. Pek çok uzman bana bu konuda katılacaktır: Transseksüel birey, hastadır. Tedavisi, cerrahi yöntemdir.

Psikiyatrlarla hazırlanan var mıdır cinsiyet değiştirme operasyonuna?

- Var tabii. Yurtdışında insanlar uzun bir terapi ve psikolojik destekle bu ameliyatlara hazırlanıyorlar. Doğrusu da bu. Tamam, siz "Benim ruhum, bu bedeni istemiyor" diyorsunuz ama bilim adamlarının bunu onaylaması gerekiyor, "Ruhsal olarak tamamen kadındır" raporu almanız gerekiyor. Ama Türkiye’de böyle psikolojik destek ve raporlar olmaksızın bu ameliyatlar yapılıyor...

İçinizdeki kadının, erkek bedenini yeniden tasarlaması nasıl bir süreçti?

- Korkunç zor ve meşakkatli. Tırtıldan kelebeğe dönüşmek gibi... Adım adım kat edilmeye çalışılan inanılmaz bir yol. Allah düşmanıma vermesin. Ruhunuz ne olursa olsun, biyolojik yapınız erkek. Öncelikle erkek olan biyolojik yapınız durduruluyor. Vücudunuzdaki testesteron hormonu yerine dışarıdan östrojen veriliyor. Hormonlarınızla oynanıyor. Psikolojik olarak fevkalade zor bir süreç. Hormon dalgalanmaları davranışlarınızı ve psikolojinizi etkiliyor. Dışardan alınan kanser yapma riski yüksek olan östrojenle tanışıyorsunuz, bluğ çağında, genç kızlığa geçişte yaşanılan şeyleri yaşıyorsunuz, göğüs uçları büyüyor, ten dokusu yumuşuyor, ses inceliyor, basenler genişliyor, östrojen sonucunda depresyon riskiniz hep oluyor. Östrojen almak, biyolojik yapısı erkek olan biri için, kor halindeki bir taşı, buz gibi suya fırlatmak gibi bir şey. Ama ne olursa olsun, bu şekilde yaşamaktansa, ölümü bile göze alıp, durmaksızın inandığınızın ardından yürüyorsunuz. Bunca çekilen ve yaşanan zorluğun ardından hálá erkek olarak algılanmak, en zor olanı. Sizce de bunun bedelini ben zaten kendime ödememiş miyim?

Tanrısal dizaynı bozmak, insanda nasıl bir inanç sorunu yaratıyor?

- Günümüzde bu sorunun gideceği çok yer var. Plastik cerrahi her konuda hizmette. Hepsi tanrısal dizaynla oynamak bence. Ama burun ameliyatı olmak zorundaysanız, olursunuz. Bunun inançla ne alakası olabilir? İnanmak içimde, kalbimde. Hiçbir sorun yok Tanrı’yla aramda. Eğer verilecek bir hesap var ise, bu da tamamen bana ait bir hesap. Alın yazısına, kadere inanıyorum. Planlanan hayatları yaşadığımıza da inanıyorum. Ama beden şeklimdeki değişiklikle Tanrı’ya olan inancımın alakasını bağdaştıramıyorum.

ÊCinsiyet değiştirme ameliyatından sonra gerçek kadın oluyor mu insan? Hiç mi yok şimdi birbirimizden farkımız?

- Tek farkımız, siz buna sahip olarak dünyaya geldiniz. Ben mücadeleler sonrasında elde ettim. Cinsiyet değiştirme operasyonu beyninize değil, bedeninize yapılıyor. Tabii ki gerçek kadınım. Her zaman öyleydim. Ama zaman içinde anlıyorsunuz ki, insanlar cinsiyetinize bir ibare yapıştırıyor: Transseksüel kadın. Artık aldırmıyorum. Hatta kendimle gurur bile duyuyorum.

YAŞAMIN HER ALANINDA VARIM

Türkiye’de ne yazık ki tehlikeye en açık yaşayan grup travestiler ve transseksüeller. Azınlık olarak hiçbir hakları yok. Yaşamak için fahişelik yapmak zorunda bırakılıyorlar. Oysa, Kanada’da yaşamın her alanında transseksüel kadınlara rastlamak mevcut: Bankada memur, devlet dairesinde görevli, metroda bilet satıcısı, mağazada tezgahtar, St.Michaels Hastanesi’nde doktor, South West Hava Yolları’nda pilot. Bunun haber değeri bile yok. Benim cinsiyet değiştirme operasyonu geçirmiş olmam, atom mühendisi olmamı etkiler mi? Etkilemez. Bu kadınlar iş ve beyin güçleriyle varlıklarını kanıtlayabilmiş kadınlar. Ben de kendi çapımda onlardan biriyim. Şef olarak bir restoranda çalışıyorum. Altımda ve üstümde çalışanlar, cinsel kimliğimi biliyorlar ama ilgilenmiyorlar bile. Onları ilgilendiren çalışma düzenim ve işteki başarım. Bunun dışında fahişelik yapan insanlara yardım eden bir dernekte gönüllü olarak çalışıyorum. Aynı zamanda uyuşturucu bağımlılarının tedavisi yapılan bir hastanede gönüllü olarak yemek pişiriyorum. Yaşamın her alanında varım. Ben özel değilim sadece şanslıyım ve donanımlıyım.

DUALARIM KABUL OLDU

Küçük bir çocukken, sürekli Tanrı’yla konuşup, onu ikna etmeye çalışırdım: "Madem bu kadar güçlüsün, her şeyi sen yarattın, yarın sabah uyandığımda kukum olsun, annemle babam "Günaydın kızım" desin, şu anda bir pipim olduğunu kimse bilmesin, bu ikimizin arasında bir sır olarak kalsın!" Her geceki klasik duamdı. Biraz salak bir çocukmuşum, her sabah bir umut bakardım, değişen hiçbir şey olmazdı. Sonra, yıllar sonra, Tanrı dualarımı kabul ediyor, bir mart sabahı uyanıyorum, "Yaşasın kadınım!" Her şey muhteşem. Mutluluğum anlatılamaz. İnsan kendi doğum gününü hatırlar mı? İşte benim doğduğum gün. Tüm savaşlar, acılar bitti. Zafer benim. Galip gelen benim. Bugüne uyanmak için ne acılar çektim. Günaydın, gerçek ben!

SİZ NE YAPARDINIZ?

Beden ve ruhtan bahsediyorum sürekli, ikisini arasında yaşanan savaştan, bu meselelerden bihaber olanlar neden söz ettiğimi anlayamayacak bile. Siz kendinizi benim yerime koyun, siz bir kadınsınız ama adınız Mehmet ve sıfatınız bey. Sahip olduğunuz ruh, Mehmet Bey’in bedeninde. Ne yapardınız?

KİM DAHA İKİYÜZLÜ?

Türkiye’deki ikiyüzlülüğün haddi hesabı yok. Allah aşkına kim daha ikiyüzlü, travestiler mi yoksa onlara müşteri olan iyi aile babaları mı? Tabii ki içinde yaşadığımız toplumun kuralları var. Ama transseksüellik ahlaksızlık değil, toplum kurallarını hiçe saymak da değil. Asla ve asla suç da değil.

İHANETİN ADI YOK

Kanada’ya neden gittiniz?

- Eşimle birlikte aldık bu kararı. Transseksüel olarak Türkiye’de yaşarken, aşağılanmaya, ayrımcılığa maruz kalmaya alışıyorsunuz. Ama artık tek kişi değilsiniz, eşiniz de sizinle olan evliliğinden dolayı yıpratılıyor, cinselliği sorgulanıyor. Heteroseksüel olduğu halde transseksüel bir kadınla neden evlendiğini izah etmek zorunda kalıyor. Eşimin bu sıkışmış toplumsal baskılar içinde, üzüntü duymaması ve yıpranmamamız için Kanada’ya geldik. Sokaklarda el ele özgürce dolaşmanın lüksünü burada elde ettik. Ettik de ne oldu?

Aldatılmanızda cinselliğin payı var mı? Sizi bir başka transseksüel kadınla mı aldattı, heteroseksüel bir kadınla mı?

- 6 yıl evli kaldık. Cinsellikle alakalı bir sorun olsaydı, daha önce ayrılırdık. İhanetin adı yok. Kiminle olduğu da çok önemli değil, aldatıldım, hazmedemedim, bitti.

İhanetin hangisi daha zor. Bir kadınla olanı mı, transeksüelle olanı mı?

- Ben bir kadınla aldatıldım. Ama bir transseksüelle de olsa, aynı tepkiyi gösterirdim. Kimse kim? Benden başka biriyle birlikte olabildi. Demek ki, bizim ilişkimizde bir şeyler eksildi. Ya da ben eksiktim, bunu bilemem...

Beraber olduğunuz erkekler sizin eskiden bir erkek olduğunuzu unutabiliyorlar mı?

- Bu soru bana değil de, o beyefendilere sorulmalı. Ama ben daha önce erkek değildim. Sadece erkek bedenine sahiptim.

ÜSTELİK FEMİNİSTİM

Hayat boyu kadınlarla kendinizi rekabet içinde mi hissediyorsunuz?

- En iyi arkadaşlarım kadınlar. Tabii ki çok güzel kadınları kıskanıyorum ama gıptayla karışık kıskanmak. Rekabet yok. Akıllı kadınları severim. Yok ki bir farkımız. Bu arada bir de feministim ben. Buyrun bakalım...

Başa çıkamadığınız bir mesele var mı? "Her şeyi hallettim ama şu meseleyi aşamadım" dediğiniz bir şey...

- Ne yazık ki, Türkiye’deki toplumsal bakış açısı ve kavram karmaşası beni deli ediyor. Çok eğitimli insanlar bile, travesti, transseksüel, gay, vs, vs hepsini birbirine karıştırıyorlar. Halen beni erkek olarak düşünen, bunda da ısrar eden insanlara tahammülüm yok. Bak, bu konuda toleranssızım.

Peki sizin yaptığınızı yapamayanları nasıl değerlendiriyorsunuz? Korkak olarak mı?

- Haddim değil, kimseye böyle bir yafta yapıştıramam. Beden ve yaşam bize ait. "Ben yaptım, koşun siz de yapın" demem, diyemem. Herkes kendinden sorumlu. Herkes kendi içinde kendi ihtilalini yapacaktır elbette. Herkese saygılıyım. O insanları kendi vicdanlarıyla baş başa bırakmak bence en doğrusu. Ben sadece ikiyüzlü yaşayan insanlara karşıyım. Eşcinsel ilişkileri kapı aralığında yaşayıp, eve dönen iyi aile babalarına karşıyım.

KOMİK AMA ÇOCUĞUMA HEM ANNELİK HEM BABALIK YAPABİLİRİM

Bizler anne olamasak da, kadın olmanın getirdiği duyguların -annelik dahil- hepsine sahibiz. Eşimle evliliğim devam etseydi, evlat edinecektik. İlerleyen yıllarda evlat edinmeyi kesinlikle düşünüyorum. Düşünüyorum ancak, aile ortamında, sağlıklı bir şekilde büyümesi için bir de baba lazım. Aslında hem anne hem de baba olabilirim ama...

AŞIK OLURUM TERK EDİLİRİM TIPKI SİZİN GİBİ

Önce her şey iyi. İnsanların yaklaşımı gayet olağan ve normal. Ama transseksüel olduğumu öğrendiklerinde kısmi bir şok. Ve saçma sapan binlerce soru: "Şimdi siz kadın mısınız? Regl oluyor musunuz? Çocuk da yapabilir misiniz? Cildiniz nasıl böyle? Neee bir de evli misiniz? Normal bir erkekle mi, Allah Allah?" Ben aslında sıradan bir kadınım. Her kadın gibi kadınım. Kimsenin karşılaşmadığı sorularla karşılaşmak, bana uzaylıymışım hissini veriyor. Ben sizinle aynı planettenim. Kadınım. Yemek yerim. Rejim yaparım. Müzik dinlerim. Örgü örerim. Benim de ailem, kardeşlerim var. Hem halayım, hem teyze. Aşık olurum, terk edilirim, sinemaya giderim, gazete okurum. Tıpkı sizin gibi.

KANADA’DA AİLELER DE TERAPİYE ALINIYOR

Kanada’da bluğ çağındaki çocukların eşcinsel, lezbiyen ya da transseksüel eğilimi fark edildiğinde, onlarla birlikte aileleri de terapiye alınıyor. Aileler, çocuklarının cinsel kimliğine alışmaları ve yardımcı olmaları konusunda yönlendiriliyorlar. En güven duyduğunuz kişilerden oluşan ailenizin sizin düşmanınız değil güvenceniz olması sağlanmaya çalışılıyor.

BİZ UZAYLI DEĞİLİZ

Gönlümde ve bedenimde bütün savaşlar bitti. Şimdi insanlara transseksüellerin de gayet normal yaşamları olabildiğini, sapık olmadığımızı, kimseye zarar vermediğimizi, dışlanmadığımız takdirde toplumun içerisinde hep beraber iç içe yaşayabileceğimizi anlatmak istiyorum. Biz uzaylı değiliz.

TRANSSEKSÜELİZM EŞİTTİR FUHUŞ MU?

Sizden çok hoşlanan biri, cinsiyet değiştirme operasyonu geçirdiğinizi öğrendiğinde, arkasına bakmadan uzaklaşabiliyor. Zamanla alışıyorsunuz bu duruma. Ya da daha fenası direkt seks yapma amaçlı yaklaşımlara ve cinsel tacizlere maruz kalıyorsunuz. Bu tabii Türkiye’de oluyor. Bizim ülkemizde transseksüel eşittir seks yapılan kişi gibi bir mantık söz konusu.

İRAN’DA DEVLET CİNSİYET DEĞİŞTİRME AMELİYATINI DESTEKLİYOR

Burada bir arkadaşım var, o da transseksüel ve tesettürlü: Rabia Hanım. Ne inancı cinselliğini, ne de cinselliği inancını etkiledi. O hep dininde, namazında biriydi. Humeyni rejimi döneminde, mollalar cinsiyet değiştirme operasyonlarını devlet kasasından finanse etmişler. Dini kurallara riayet eden bir kadın olarak yaşadığın sürece hiçbir sorun yokmuş. Türk diyanetinin de transseksüellerle ilgili bir fetvası olmuştu. Rabia Hanım, kendi inandığı din ulemalarından da onay alarak bu operasyonu gerçekleştirdi.

BATI’DA FARKLI ALGILANIYOR

Yeryüzü sadece kadın ve erkek cinsinden ibaret değil, bu iki cins kendi aralarında alt gruplara ayrılıyor. Modern toplumlarda herkes bunun farkında. Kimse kimsenin yaşamına zarar vermemek koşuluyla, herkes özgür ve rahat. Ancak Batılı da olsa kimse "Yaşasın çocuğum gay oldu. Aman ne güzel!" demiyor, ama farklı cinsel kimliklere sahip çocuklar kolundan tutulup sokağa da bırakılmıyor.
Yazarın Tüm Yazıları