Babam artık büyüdün ‘‘Hadi biberonu çöpe atalım’’, dediğinden beri maalesef bu böyle.
Çöpe giden sadece biberon olmamış... Süte olan tutkum da 5 yaşında aynı hızla buharlaşmış. Türkçesi 27 yıldır süt içmiyorum.
En az zeytin çekirdekleri kadar sütten nefret ediyorum.
Dum yani.
*
O ise Müsli'yi sütle yiyor.
Du yani.
Şundan biliyorum: Çünkü biz tanıştıktan sonra buzdolaplarımız da tanıştı. Benimki genelde tam takırdır ama diyet yoğurt hep olur, sabahları Müsli yiyorum ya, hem tok tutuyor hem şişmanlatmıyor ya, a ne güzel, o da yiyor, bir ortak nokta daha...
Ne var ki sütle yiyor!
Yoğurt-müsli kombinasyonundan hiç ama hiç hoşlanmıyor.
Olsun.
Onun evi, benim evim...
Onun sütü, benim yoğurdum derken...
Aylar geçti, ilişkimiz ilerledi.
Bazı zamanlarda ikimizin evinde de birinden biri bitti.
Sonunda n'oldu dersiniz?
Ben Müsli'yi artık sütle yiyorum.
O ise yoğurtla!
*
İnanın ilişkimizin geldiği nokta beni de şaşırtıyor.
Evde süt varsa bile, o, ‘‘Yoğurt yok mu?’’ diye soruyor.
Ben?
Müsli'yi eski günlerde olduğu gibi yoğurtla yemek artık beni hasta ediyor.
''Süt yokmu'' diyorum.
Çok saçma ama durum bu.
Yani insanlar değişiyor.
Her insan, bir başkasıyla başka biri haline gelebiliyor.
Hatta aynı insanla bile bu olabiliyor...
*
O pek dans etmezmiş mesela.
İnanmakta zorluk çekiyorum, çünkü şimdi kapı tıkırtısı duysa bedeni harekete geçiyor. Ve Allah için iyi dans ediyor. Ölüyorum seyretmeye. Ben ise dans edemem, bir erkeğin, eski usul beni kendine çekip itmesi lazım ki, o şeyin adı ‘‘dans’’ olsun. Haliyle karşımdaki bu kadar güzel dans edince hem çok gurur duyuyorum hem de mutlaka birşeyden dolayı o gece arıza çıkarıyorum.
Çünkü kıskanıyorum.
Söylüyorum fena halde değişiyor insanlar...
Ben kıskaçlık nedir pek bilmezdim de!
*
Tüm bunları havaalanına giderken düşünüyorum.
Ağzımı çıt açmıyor.
İçimden de gizlice ‘‘Kim hangi konularda ne kadar değişti’’nin listesini yapıyorum.
Liste gittikçe uzuyor.
Hepsi sabahın köründe oluyor.
İşte o değişmedi!
Sabahın 7'sinde hala çekilmezim ben!
Birazdan çekilir olacağım, etrafa tatil tatil bakacağım, ama şimdi değil.
Birdenbire, arabanın içini öyle bir ses dolduruyor ki...
- Yok artık bir insanın müzik zevki de bu kadar değişemez! diyorum.
- Niye Müslüm Baba'yı sevmiyor musun? diyor.
Dehşet içinde şoför mahallindeki Musli'yi artık yoğurtla yiyen adama bakıyorum.
O ise gülümseyerek ‘‘Bak dinle gerçekten şahane’’ diyor.
*
O arada Müslüm Baba anlatıyor:
- Madem ki şu anda sesimi duyuyorsun, o zaman bu yolculuğa birlikte çıkıyoruz demektir...
Bu bir şaka değil mi! diyorum.
- Yooo Müslüm Baba da bize eşlik edecek seyahat boyunca diyor, Musli'yi artık yoğurtla yiyen adam.
- Onu da götürüyoruz Yunan Adaları'na!
Müslüm Baba, o farklı, tuhaf ama güven veren sesiyle devam ediyor konuşmaya:
- Farzet ki yanındaki koltukta ben oturuyorum. Haydi şimdi kemerini tak, çevir kontağı, koyulalım yola. Kulağın bende, gözün yolda olsun. Ama önce bir türküye kulak verelim. Muhabbetimize sonra devam edelim...
- Bu ne! diyorum.
- BP Vanellus Super V için promosyon diyor.
- O ne! diyorum.
Sanki şimdiye kadar ‘‘yağcı’’ sevgilim oldu!
Ben nereden bileyim Vanellus Super V'nin kim ya da ne olduğunu!
- Ağır vasıtalar için dizel motor yağı diyor.
Ağzımdan ‘‘Aman ne romantik!’’ gibi bir laf çıkacakken, anında yutuyorum söyleyeceklerimi, şimdi arıza çıkarmanın manası yok, önümüz tatil, sonra Müslüm Baba'yı severim, saygımız sossuzdur, ayrıca Paramparça yorumuna da bayıldım. Sevdiği adamın yaptığı işle alakalı görünmeye çalışan bütün uyanık kadınlar gibi sabah sevimsizliğimden acilen kurtulup en şefkatli halimle:
- Anlatsana bana o dizel motor yağını diyorum.
Birdenbire yanımdaki şortlu adam gaza geliyor, laciler içinde bir genel müdüre dönüşüveriyor.
- Yıllardır pazar lideri bir ürün bu , gibi inanılmaz ciddi laflar ediyor.
- Peki, Müslüm Baba ne alaka, diyorum.
- O, temiz kalpli, saf, harbi ve delikanlı aynen bizim Super V kullanıcıları gibi. Biz ne yaptık? Marka bağımlılığını arttırmak için böyle bir kampanya düzenledik. Bir teneke yağ alana bu kaseti hediye ediyoruz. Ama çok istersen sana torpil geçerim, yağ almasan da bir kaset veririm!
Yaşasın! yüzüme perde mi indi nedir ?
O ne anlatsa bana romantik geliyor.
Kurduğu cümlelerin içide ağır vasıta, kamyon, otobüs, dizel yağ, teknoloji, viskozite, yol güvenliği, emniyet kemeri gibi sıkıcı kelimeler geçse de!
*
Ama bu haber!
Adam belki Müsli'yi yoğurtla yiyen sevgilim ama ne fark eder, cidden farklı ve yaratıcı bir promosyondan sizi haberdar etmek de benim görevim.
Ama bu, tatilden önce bir gazeteci olarak size yapacağım son kıyaktır bilesiniz.
İnanmayacaksınız hálá Müslüm Baba'nın seçtiği o türküler kulağımda.
Çok iyi güneşleniliyor onlarla!
Açıkhava'daki konserine de gideceğim.
Kendimi ciletlemeyeceğim ama Paramparça'yı söyleyeceğim.
Konserden sonra da hem Müslüm Gürses'i hem de Mustafa Oğuz'u tebrik edeceğim.
Ama önce bir denize gireceğim.
Baaay.
HAMİŞ: Ben yokken fevkalade önemli bir şey olmuş hayatta. Çok çok sevdigim ve bu ülkenin en sıkı gazetecilerinden biri olduğuna inandığım Nurcan Akad, Akşam Gazetesi'ne transfer olmuş. Hem de Yayın Yönetmeni olarak. Boru değil arkadaşlar bugüne kadar gazete yayın yönetmeni kadın yoktu Türkiye'de. Bir ilke imza atıyor. Ona da bu yakışırdı. Ama biraz öksüz kalmış hissettim kendimi. Ama ben. Başkalarını bilemem. Yolun açık olsun Nurcan...