Paylaş
19 Mayıs kaçaklarındanım.
Uzaylılar diyarına, perilerin ülkesine geldim.
Anladınız, Kapadokya’dayım!
30 sene önce gelmişliğim, vadilerini, peri bacalarını, yeraltı şehirlerini gezmişliğim var.
Zihnimde hep güzeldi.
Ama bu kadar değil.
Yıkılıyor burası!!!
Uçmuş, gitmiş yemin ederim.
Bu yaşımda yeniden görünce çarpıldım.
Mutlaka sevgilinizi, çoluğunuzu çocuğunuz kapıp gelin.
Sadece sevgilinizle gelseniz de olur!
Anneler-babalar da bazen bencillik yapabilir, yapmalı...
Müthiş güzel butik oteller var, fena mı olur, gelip bir-iki gün kalsanız, romantizm yapsanız, hem şarapları da çok güzel ve keşfedecek harika güzellikleri var...
Bu satırları da Uçhisar Museum Hotel’den yazıyorum, 30 odalı butik bir otel, her odası farklı, son derece sürprizli, seksi bir otel. Otelin seksisi olur mu demeyin, oluyor işte, yolunuz düşerse gelin kendi gözlerinizle görün.
Bu yazının ayrıntılarını hurriyet/kelebek/ yarimkalanhayatlar’a yazacağım.
Evet, bu aynı zamanda Hürriyet ile Miles and Smiles kredi kartının gerçekleştirdiği bir “sosyal proje”. Yine, hayatı yarım kalan birine destek olunuyor.
Üstelik bir festival var burada.
Cappadox.
İlki bu yıl kutlanıyor.
Pozitifçiler’in organize ettiği bir festival.
Öyle manyak bir coğrafya ki, Pozitifçiler de bu coğrafyadan ilham alıp mekânlarla bütünleşen müzik, çağdaş sanat, açık hava ve gastronomi etkinlikleriyle dolu bir festival düzenlemiş.
Başka bir Kapadokya yaşıyorsunuz!
Hiç dönesim yok yani!
Bu festivalin gelenekselleşeceğine hiç şüphe yok.
Neler mi var?
Bir kere açık hava etkinlikleri var.
Sessiz Yürüyüş gibi.
Aşk Vadisi Platosu’nda sabahın 6’sında yürüyorsun. Etkilenmeyecek insan olamaz! Şartı, adından da anlayacağınız gibi sessizlik. Konuşmuyorsun, tadını çıkarıyorsun. Toprağın, bitkinin, rüzgârın, güneşin ve o büyülü peri bacalarının...
Dibine kadar!
İnsan mutluluktan ağlayacak gibi oluyor.
Sonra üstüne bir de “gün doğumu konseri”.
Mercan Dede ve Hugh Marsh.
Yetmezmiş gibi meditasyon!
Kendini Peter Pan gibi Kapadokya’nın üzerinde uçacak gibi hissediyorsun. Kesin bilgi, yayabilirsiniz!
Ben balon yapmamıştım.
Kısmet bugüneymiş.
O da eşsiz bir deneyim.
Yılın 300 günü uçuyor bu balonlar. Ama tecrübe ve güvenlik çok önemli. Bazen hava koşulları yüzünden uçuşlara izin verilmiyormuş, bu sabah uygundu, 90 dakika Kapadokya semalarında dolaştık.
Bu balon işi de almış başını gitmiş, millet balonda evleniyor, balayı turları düzenleniyor.
Kalkışta bir tırstım ben, ama sonra harika hissettim kendimi, kuşbakışı Kapadokya on numara, inişte geyik bir madalya veriyorlar ve şampanya içiyorsunuz.
Çok eğlenceli.
Tabii ki Göreme Açık Hava Müzesi’ni gezdik, kiliselere girdik. Şahane bir rehberimiz var, Olcay Karalarlı; ondan da bir sürü değerli bilgi öğreniyoruz.
Bir de Ayşe Erkmen imzalı çağdaş sanat etkinliği var. Cappodox’a katılan Türk ve yabancı 15 sanatçıdan biri o.
Birçok projesinde olduğu gibi gündelik hayatta sıklıkla gördüğümüz renkli küreleri, topları farklı biçimlerde kullanarak, doğanın etkilerini, formun ve mimarının özelliklerini görünür kılıyor.
Kapadokya’nın her yerinde görünebilen en büyük ve en etkileyici peri bacasına, yani Uçhisar Kalesi’nde üç renkli plastik top yerleştirmiş.
Dev pilates topları gibi.
Birazdan gidip yakından bakacağım, ben pek anlayamadım ama anlayanlar için herhalde önemli bir yapıt.
Fakat benim acele etmem lazım, önce Muti’ye gideceğim. (Muhittin Ürçü)
Buraya gelip orada yemek yemeyeni dövüyorlar!
O kadar ünlü, o kadar güzel, o kadar vazgeçilmez... Bir de Şapel Argos in Capadacia’da bir gastronomi etkinliği var. Şarabın doğduğu topraklar bu bölge. Şaraplık üzümler buradan yayılmış Avrupa’ya. Bunu dünyadaki bütün şarapseverler bilirmiş. Bu yüzden de Kapadokya’ya California’dan bile ziyaretçi geliyormuş. İşte Cappadox’un gastronomi etkinliklerinden biri de bu şarap ve peynir tadımı...
O tadım da Kapadokya’nın bir başka seksi otelinde Argos’ta gerçekleşiyor.
Sahibi Gökşin Ilıcalı, yıllar önce Kapadokya’ya gelip Uçhisar’ın değişimine öncülük edenlerden...
Akşam da konserler var. Argos sadece bir otel değil. İçinde bir bezirhane de var. 1500 yıl önce keşişlere ev sahipliği yapan, ardından İpek Yolu üzerindeki deve kervanlarını ağırlayan ve yüz yıl öncesine kadar beziryağı üretilen o mekân şu anda bir konser salonu...
Josef Van Wissem’in ut tınıları o mistik atmosferde bakalım bizi nasıl büyüleyecek?
Siz beni anladınız, program çok dolu, gitmem gerekiyor, sizi öpüyorummm...
HAMİŞ:
Hepinizin 19 Mayıs Gençlik Bayramı’nı kutluyorum.
Paylaş