Alya, Pırıl ve Deniz...
Heyecan içinde...
Bugünü bekliyor...
Mickey ile buluşacaklar!
Hazırlandılar, prenses kıyafetlerini giydiler.
Bana “Mickey gerçek değil mi?” diye soruyor Alya.
“Evet” diyorum.
“İçinde insan var ama gerçek?..”
“Evet öyle Alyacım” diyorum.
“Nereden geliyor?”
“Madrid’den.”
“Ne yapıyormuş orada?”
“Şova çıkıyor. Birkaç hafta sonra da İstanbul’a gelecek. Ama önce size bugün merhaba diyecek...”
“Yaşasıııııınnnn!”
Hürriyet’in fotoğraf stüdyosundayız...
Etrafımız çocuklarla dolu.
Hepsi nefesini tutmuş bekliyor.
Ve işte Mickey geliyor!
Dünyanın en sempatik yaratığı.
Ona bakıp gülümsememek mümkün değil.
Ben zannettim ki, o Mickey’nin kostümünün içinde herhangi biri var.
Hayır efendim öyle değilmiş, şovdaki kimse, buradaki Mickey’nin içinde de o varmış.
Yalçın Balcı, bu haber için özel olarak getirtti.
Ben de Alya’yı aldım İstanbul’a geldim.
Yakın arkadaşları Pırıl ve Deniz’le koştuk gazeteye.
Orada başka çocuklarla da buluştular.
Ve işte şimdi Mickey karşılarında.
Tuhaf bir şey oluyor, kimi nefesini tutuyor, kimi dokunuyor, kimi kahkahalar atıyor, kimine kal geliyor.
Alya da biraz şok geçirdi.
Mickey de o kostümün içinde sadece 21 dakika duruyor, sonra bir dinlenme molası.
Acayip profesyoneller, yanında iki tane PR menajeri vardı.
Çocuklarla olduğu zaman fonda Mickey müzikleri çalıyor.
O kadar tatlılardı ki, görülmeye değerdi.
Yalçın Balcı ve ortağı Kemal Gürkaynak, çocukları sadece Mickey ile bir araya getirmekle bu kadar mutlu ettilerse...
Kim bilir şubat tatilindeki gösterilerde neler olacak...
Ben size söyleyeyim: Kıyamet kopacak!
Nereden esti bu Disney?- 93 yılıydı, oğlum küçüktü ve ben fark ettim ki bu ülkede çocuklar için doğru düzgün bir şey yok. Adam gibi dergi yok, kitap yok, hiçbir şey yok. Her şeyi yurtdışından taşımak gerekiyordu. Disney de bu alandaki dünyadaki en büyük markalardan biri. Düşün, 70-80 sene önce yaratılan bir Mickey’nin etrafında bugün 36 milyar dolarlık bir dünya kurulmuş, müthiş bir endüstri...
Siz de gidip Disney’e başvurdunuz öyle mi?- Yok canım, nerede? O yıllarda Disney’le ilişki kurmak mümkün değildi. Kimseyi muhatap bile almazlardı, “Ne yapayım ne yapayım?” derken, Disney’le iş yapan Egmont şirketiyle bağlantıya geçtim. Egmont, çocuk yayıncılığı konusunda dünyada bir numara, 24 ülkede Disney’in en büyük partneri. Atladım Danimarka’ya gittim. “Ne istiyorsun?” dediler, dedim ki “Çocuk yayıncılığını Türkiye’ye getirmek.” “Ne materyal istiyorsan al, yap. Bir sene sonra da görüşürüz” dediler.
Ve başladınız...- Tam gaz. Yalvaç Ural’ın da tecrübelerinden çok faydalandım, onu da söyleyeyim. Egmont, bir sene sonra rakamları görünce, “Vayyy, sizin ülkenizde acayip istikbal var!” dedi. Ki o yıllarda Türkiye’de Disney’in ofisi bile yoktu. Ben lisans almak için başvuran ilk kişiyim, bana zaten “A bir numara geldi!” diyorlar. Sonradan tabii oyuncak yapımından çarşafa kadar herkes lisans aldı...
Ben doğru mu anlıyorum: 90’ların başında Disney karakterlerini, şovlarını getirmek mümkün değildi, siz de yayıncılığa daldınız...- Aynen öyle. Önce o insanları bu ülkede bir potansiyel olduğuna ikna etmeliydim. Hâlâ o kadar büyük bir potansiyel var ki, tahmin bile edemezsiniz. TRT ŞEŞ açıldığında, Diyarbakır’da bir eve giriyorlar, babaya soruyorlar: “Siz ne bekliyorsunuz bu kanaldan?” Bir şeyler söylüyor, anneye soruyorlar, o da bir şeyler sölüyor, sonra 8-10 yaşlarındaki oğullarına soruyorlar, ne dese beğenirsiniz? “Ben Mickey filmleri bekliyorum” diyor. Mickey böyle bir marka. Dünyada bu kadar güçlü başka bir marka yok. Bugün Türkiye’de senede 250’nin üzerinde dergi-kitap yayınlıyor, çoğu da Disney’in çıkarttığı filmlerin karakteriyle ilgili...
Peki şimdi bu Disney gösterileri nasıl devreye girdi... - 1.5 yıl önce, “Kendimizi kanıtladık, artık zamanıdır!” dedim, hırs yaptım. Çünkü bu gösteriler Atina’ya geliyor oradan dönüyor, Sofya’ya geliyor oradan dönüyor, bir türlü Türkiye’ye ulaşamıyordu. İki nedenden ötürü... Bir, Disney’in kiminle iş yapacağı çok önemli, ince eleyip sık dokuyorlar, her niyetlenene “Buyur yap” demiyorlar... İki, bu iş göründüğünün çok ötesinde maddi kaynak istiyor.
SİGORTASI 3.2 MİLYON DOLAR
Ve siz arkadaşınız Kemal Gürkaynak’la bu işe girdiniz?- Evet, önce İstanbul Çocuk Tiyatrosu (ICT) diye bir şirket kurduk. Toplam 2 milyon dolara hallederiz zannediyorduk, işin içine girince sadece oyunu Londra’da sigortalamak için 3.2 milyon dolara gerektiğini fark ettik. İlk defa Türkiye’de bir şov için kadar yüksek meblağlı bir sigorta yapıldı. Fi tarihinde Michael Jackson konseri için yapılmış, başka da örneği yok.
Peki ne kadar heyecanlısınız?- Çok. Çünkü acayip bir işe kalkıştık. Sadece 2-12 yaş arasındaki çocuklar değil, onların aileleri de eğlenecek bu gösterilerde. İstanbul Çocuk Tiyatrosu, bundan böyle Disney’in bir sürü şovunu getirecek. Disney, her sene iki tane önemli prodüksiyon sahneye koyar. Önümüzdeki 10 sene hiçbir prodüksiyon koymasa bile, biz eldekileri burada bitiremeyiz. Önümüzdeki 5 sene içinde yaklaşık 12 ile 15 arası gösteri getireceğiz, Hannah Montana’dan tut High School Musical’a kadar...
Şu an esas olarak Disney Life ve Disney on Ice değil mi?- Evet, Disney Life’ın altında beş, Disney on Ice’ın altında sekiz gösteri var. Biz ilk önce “Mickey’nin Masal Dünyası”yla başlıyoruz. 55 kişilik bir ekip, 8 konteynırla 12 Ocak’ta Madrid’den geliyor, 20 Ocak’ta Türk izleyicisiyle buluşuyor. Şubat tatili boyunca 48 gösteri sunacaklar. Bu şovlar, gerek kostüm, gerek dekor, gerek kullandığı ışıkla, sadece çocuklar için değil, büyükler için de gelmiş geçmiş en kapsamlı şov.
Bu işin para kazanmak dışında sağladığı başka bir tatmin var mı?- Olmaz mı? Bir çocuğu mutlu etmekten daha önemli ne olabilir bu hayatta? Bu şovu Kemal’le 4 ayrı dilde izledik, Amerika’da İngilizce, İspanya’da İspanyolca, İtalya’da İtalyanca, Yunanistan’da Yunanca ve her seferinde kendimizden geçtik, çocukları görmeniz gerekiyor, hangi lisanda olduğunun hiç bir önemi yok, belli sahnelerde tepkiler hep aynı. Cadı, prensese zehirli elmayı verirken, bütün salon “Nooooooo!” diye bağırıyor, ikinci ısırıkta küçük olanlar ağlamaya başlıyor.
ÜÇ TİYATRO BİR ARADA
E madem girdik bu kadar, konusunu da söyleyin Mickey’nin Masal Dünyası’nın?- Mickey ve arkadaşları, tavan arasında dolaşırken bir sihirli kitap buluyorlar. Kitabı açıp, masalları okumaya başlıyorlar ve birdenbire o masallar canlanıyor. Temelde üç tiyatro üzerine kurulu: Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler, Sindrella, Güzel ve Çirkin...
Türkiye’de nasıl bir ilgi bekliyorsunuz?- Tahmin ediyoruz ki çok büyük bir ilgi olacak ama henüz bilmiyoruz, göreceğiz. Biz 48 gösteri için anlaştık. Haftada 12 gösteri. Pazartesi-salı çalışmıyorlar. Çarşamba- perşembe- cuma ikişer, cumartesi- Pazar üçer gösteri. Saatine kadar her şeyi kendileri tespit ediyorlar. Türkçe oynuyorlar. Bu insanlar inanılmaz profesyonel, 18 ayrı ekip var ve dünyanın 50 ülkesinde yılda 3 bin 500 gösteri sergiliyorlar. 12 milyon seyirciye ulaşıyorlar.
Acayip bir organizasyonmuş! Peki bizde durum ne? Biletler tükendi mi?- Bazı gösterilerinki evet. Ama hepsi değil. Biletler Biletix’te satılıyor. Bu arada sponsorlarımız var, onlardan da söz etmek isterim. Çünkü biz devletten ya da yerel yönetimden destek almadık, Türk Telekom ana sponsorumuz, Linea Dekor, Ford, Toshiba ve Hürriyet Çocuk Kulübü de co-sponsorlarımız. Onlar sayesinde biletler 30 liradan başlıyor. Dünyanın pek çok ülkesinde gösteriler bizden daha pahalı. Hayalimiz, bu şovda Avrupa rekorunu kırmak. 70 binin üzerinde insan tarafından izlenmesini umut ediyoruz. Eğer bu hedefe ulaşırsak, Disney’in Türkiye’ye bakışı değişecek, pek çok şov daha hızlı gelecek.
Nerede olacak bu gösteriler?- Haliç Kongre Merkezi. Yok böyle bir yer, müthiş bir tesis, içinde 5 tane tiyatro salonu var. Bir tanesi de 3 bin kişilik ki gösteriler orada olacak. Bu arada şöyle oluyor, Disney’in ekibi geliyor, siz birtakım yerler gösteriyorsunuz, onlar seçiyor. Ne yazık ki İstanbul’da bu müzikalın oynayabileceği başka bir yer bugün mevcut değil. Belli bir büyüklükte olmalı, ulaşım, teknik kapasite de çok önemli.
3 bin kişilik kocaman bir salonda bütün çocukların bu şovu izleyebileceğine emin misiniz?- Evet. Dünyada da böyle. Fiyatı düşük tutabilmemiz için 2 bin kişinin üzerinde izleyici olması gerekiyordu ama çocukların toleranslarının olmadığını da biliyoruz. Şöyle bir çözüm geliştirdik: Koltuklara 12-13 santim yüksekliğinde oturaklar yapıyoruz. Bütün çocuklar sahneyi görebilecek.
İŞİM PROJE ÜRETİP HAYATA GEÇİRMEK
Ben kendimi bildim bileli siz Doğan Grubu’nda çalışıyorsunuz...- Evet, 20 yıldır.
Siz tam ne iş yapıyorsunuz?- Son 7-8 senedir günlük bir işle uğraşmıyorum. Ben hep 3-5 yıl sonra ne olacağına kafa yoran bir adamım. Dar bir alanda oynarım, her şeye bulaşmam ama esas olarak proje üretip, hayata geçiririm. D&R mesela, tohumlarını atan Mehmet Ali Yalçındağ ile benim. Bugün Türkiye’nin her tarafında 90 küsur mağazası var. Türkiye’de uydudan televizyon izlemek mesela. 2004’te Free TV diye bir şey yaptım, millet güldü bana, “Gülmeyin, birkaç sene sonra Türkiye’nin çoğunluğu uydudan televizyon izleyecek” dedim. Haklı çıktım, şimdi yüzde 70 öyle izliyor. Girişimci bir tarafım var.
Peki neden bu Disney işini Doğan Grubu bünyesi içinde gerçekleştirmediniz?- Kurumsal bir çerçevede yapılacak bir iş değil de ondan, attığın taş ürküttüğün kuşa değmez.
Bugüne kadar yaptığınız ve en gurur duyduğunuz iş...- Bu sene benim 20’nci senem. Aslında hayal ettiğim her şeyi, bu grubun içinde yapma şansına erişmiş nadir insanlardan biriyim. Hepsini de heyecanla hayata geçirdim. Benim en büyük özelliğim, güven, bana güvenirler. Ben de bana verilen yetkileri bir başkasına devretmem. Bir sürü iş yaptım, deliyim de biraz... Mesela kafama takılan bir konuyla ilgili dünyanın öbür ucuna giderim. Yeni bir matbaa makinesi alınacaktı, sadece o makineye dokunabilmek için 24 saat yol teptim, Kanada’ya gittim ve ona dokundum, “Tamamdır” dedim, içim rahat İstanbul’a döndüm. Aklıma takılan bir başka konuyla ilgili de Tayvan’daki bir fuara gitmiştim, “Ne o fuara bir daha gidilir ne de Tayvan’a!” dedim.
KADIN SÖZÜ DİNLEYEN WALT DISNEYMickey Mouse 1928’de doğuyor. Yaratıcısı Walt Disney, çizgi film gösterilmeden 2-3 hafta önce eşiyle evde yemek yiyor. Bu küçük farenin adı da o zaman Mortimer Mouse. Karısı birden diyor ki, “Ya Walt, daha akılda kalan bir ismi olsun bu karakterin adı, mesela Mickey Mouse olsun...” Walt Disney de demek ki, kadın sözü dinleyen bir adam, Mortimer’i Mickey’ye çeviriyor. Walt Disney, tam 35 yıl boyunca yarattığı karakteri kendisi seslendiriyor, sonra işi profesyonellere bırakıyor.
KEMAL GÜRKAYNAK
ARTIK YURTDIŞINA GİTMENİZ GEREKMİYOR, DİSNEY’İ AYAĞINIZA GETİRİYORUZPalavra değil, hayat gerçekten bir film şeridi. Ve bu şeridin sonuna doğru yaklaştığınızda, kötü olan birçok şeyi hatırlamıyorsunuz, aklınıza hep sevdiklerinizle geçirdiğiniz o güzel anlar, kahkahalar filan geliyor. Benim tatsız bir anım oldu: Bindiğim uçak 26 bin feet’ten 3.500 feet’e düştü. Size emniyet kemerini açtığımda bedenimdeki morlukları anlatamam, hatırlamak bile istemiyorum, felaketti, üç dakika filan “Tamam buraya kadarmış!” dedim. Gerçekten öleceğimi düşündüm ve o film şeridi denen şeyi gördüm. Bir sürü şey yaşadım hayatta, ama ölüme yaklaştığım o anda, iki kızım var benim, onlar ve eşimle birlikte geçirdiğim anlar, tatillerimiz geldi aklıma. İşte biz Yalçın’la insanların mutlu anlarını çoğaltmak istiyoruz. Disney’i görmek için artık yurtdışına gitmeniz gerekmiyor, ayağınıza getiriyoruz. Bu gösterilerin hepsi, sizi temin ederim, film şeridinizde yerini alacak, her şovu çok güzel hatırlayacaksınız.
HA MICKEY GELMİŞ HA ANGELINA JOLIE44 yaşındayım, Yalçın’la bu şovu Madrid’de izlerken sahneye atlayayım dedim, o kadar etkilendim. Benim için Disney tiplerini Türkiye’ye getirmiş olmak, Angelina Jolie’yi getirmek gibi bir şey. Ama tabii benim Disney merakım ciddi boyutta, 91’de karımla Disneyland’a gittik, kapıda girebilmek için bekliyoruz, zannedersin ki çocuğumuz var... Yoo, o tarihte yoktu. Tüm o yaratıcılık, hayal gücü yetişkin olmama rağmen beni de etkiliyor. Disney karakterleri, filmleri insanlara sevgi, aşk, tolerans ve pozitif enerji aşılıyor.
İKİMİZ DE NORMAL TİPLER DEĞİLİZYalçın da ben de çok normal insanlar değiliz. İçimizdeki çocuğu çıkarmaktan rahatsız olmayan tipleriz. Ben hâlâ kızlarımı korkutmak için yatağın altına filan saklanıyorum.
O KADAR CANLILAR Kİ DOKUNABİLİRSİNİZNoel Baba’nın gerçek olmadığını öğrendiğim gün ilk şokumu yaşadım. 4.5 yaşındaydım. Çok çok fena oldum. Disney karakterleri ise öyle bir şey ki, onları görebiliyorsun, dokunabiliyorsun, canlı olduğuna inanıyorsun...
FAKİR ÇOCUKLARA İZLEME İMKANIBu dört hafta içinde, maddi durumu el vermeyen çocuklarımızı da ağırlayacağız. İstanbul’un çeşitli semtlerindeki okullardan çocuklar hiçbir ücret ödemeden bu gösteriyi izleyebilecekler.