Paylaş
112 santim.
Doğuştan akondroplazi’li.
Yani “cüce”.
Alay maksatlı söylenmediğinde, küçümseme içermediğinde, “cüce” sözcüğü, Merve’nin umurumda bile değil; alınmıyor, üzülmüyor, “Hayatta zaten yeterince dert edecek şey var!” diyor, gülüyor geçiyor.
Şahane bir kız o. İnanılmaz komplekssiz. Mesleği için ölüp biten bir veteriner hekim aynı zamanda.
Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nden mezun olan Merve, devlet memuru olmak istiyor. Fakat engelli raporu alamadığı için, devletin sağladığı engelli memuru kontenjanından faydalanamıyor.
O yüzden change.org’da onun adına bir kampanya başlatılmış durumda.
Çalışkanlığı ve azmiyle, engelleri bir bir aşıp veteriner olan Merve’nin tek arzusu, akondroplazi “ırsi cücelik” hastalığının Sağlık Bakanlığı’nın özürlü oranları cetveline girmesi.
Ben imzamı attım bile, sıra sizde...
Onun durumundaki erkekler, engelli kabul edilip askerlikten muaf tutuluyorsa, Merve’nin de engelli kontenjanından faydalanıp devlet memuru olabilmesi gerekiyor.
Lütfen siz de kampanyaya destek olun, imzalayıp paylaşın, Merve ve onun durumundakilerin hayalleri gerçek olsun...
Change.org/ Merve yazınca çıkıyor kampanya: “1 metrelik boyuyla bütün zorlukları aşıp veteriner oldu ama kanunu aşamadı...”
Hadi hep birlikte, kanunu aşmasına yardımcı olalım...
Şu anda 2035 destekçisi var, sizlerle çığ gibi büyür.
Belki Sağlık Bakanı Müezzinoğlu, Merve’nin sesini duyar ve bu zor durumdaki insanlara hakları verilir.
Ben Merve’yle konuşuncaya kadar ne tür sorunlarla mücadele ettiklerini bilmiyordum...
Boyum mesleğime engel değil
Merve seni tanıyalım...
- 25 yaşındayım. Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi mezunuyum. Bir hayvan delisiyim. Ne mutlu bana ki, kişiliğime uygun bir meslek yapıyorum...
Yapabiliyorsun yani mesleğini...
- Tabii tabii! 112 santim olmam mesleğimi yapmama engel değil ki. Veterinerlik zaten zorlu bir meslek grubu. Tüm arkadaşlarım zorlanırken, ben boyumdan ötürü bir tık daha fazla zorlanıyorum, hepsi bu. Kedi-köpek muayene ederken, ben o sedyeye yetişemediğim için kendime bir tabure aldım; onun üzerine çıkıp hayvanları muayene ediyorum. Büyükbaş hayvanlarla uğraşırken biraz daha fazla zorlanıyorum. Ama iyi bir veterinerim ben. Hayvanlarla çok iyi anlaşıyorum. Bilgiliyim de. Tutkuyla bağlı olduğum bir işi yapıyorum.
Senin adına bir kampanya başlatılmış...
- Evet. Ben devletin engelliler için yapmakta olduğu e-kpps’ye giremiyorum. Kampanyayı başlatmamın sebeplerinden biri bu. Yurtdışında benim durumumda olanlar gereken oranlarda sağlık raporu alabiliyorlar. Ama Türkiye’de maalesef, sahip olduğum bu hastalık “Özür Oran Cetveli”nde yer almıyor. Bütün istediğim, devletin engellilere sağladığı bu haktan yararlanmak...
Engelliler kadar zorlanıyorum ama haktan yararlanamıyorum
“Akondroplazi” nedir?
- FGFR3 genindeki mutasyondan kaynaklanan, kalıtsal bir cücelik tipi.
“Cüce” tabiri hakaret gibi mi geliyor?
- Alay amaçlı söylenildiğinde hoşuma gitmiyor. Ama hayatta bu kadar sorun varken de bunlara kafayı takmak saçma. Gülüp geçiyorum.
Bu toplumda cücelik nasıl algılanıyor?
- Maalesef çok bilinçsiziz! Bütün engelliler konusunda.... Ben sokağa çıkınca mesela, insanlar birbirlerini dürtüp beni gösteriyor. Ben çok takmıyorum da bu tür sebeplerden dolayı psikolojik destek alanlar var. Ben bana hayretle bakanlara gülümsüyorum, “Size yardımcı olabilir miyim?” diyorum.
Gündelik hayatta en sık ne tür problemlerle karşılaşıyorsun?
- Ooooo çok, hangi birini anlatayım. En başta yürürken. Normal bir insanla yürüdüğümde, o 1 adım atarken, ben ona yetişebilmek için en az 2 adım atmak zorunda kalıyorum. Doğal olarak harcadığım efor çok fazla oluyor, nefes nefese kalıyorum. Evde 1 bardak su içmek için bile epey çaba sarf etmem gerekiyor.
Neden mi? Mutfak dolapları ve mutfak tezgâhı hep normal standartlarda. Bir bardak almak için, benim sandalyeye ya da tabureye tırmanman gerekiyor.
Ama normal biri elini uzatarak bardağını alıp gayet rahat bir biçimde suyunu içebiliyor. Lavabolarda elimi yıkamak istediğim zaman da bir macera yaşamam gerekiyor, çoğunlukla musluklara yetişemiyorum. Resmi kurumlardaki bankolar, normal insan boyuna göre ayarlandığı için hiçbir görevliyle düzgün bir iletişim kuramıyorum. Toplu taşıma araçlarına binip inmek de felaket! Kalabalıkta sokaklarda gezerken ezilme korkusu yaşıyorum.
Sandalyeye, koltuğa rahat bir şekilde oturmak nedir hiç bilmiyorum! İnsanların rahatsız edici bakışları ve davranışlarını saymıyorum bile.
Bir de dışarda gezerken her daim düşmanım olan o kol çantaları yok mu? O çantalardan korunmak için şekilden şekle giriyorum! Kıyafet bulmakta çektiğim sıkıntıyı hiç anlatmayayım...
Paylaş