Paylaş
Aslında tartışmayı bile abes buluyorum.
Allah aşkına nasıl bir zihniyet, ilkokul 2’den itibaren seçmeli Arapça dersi ister? Niye ister? Ne gibi bir yararı olabilir? Çocuğun Kuran öğrensin istiyorsundur tamam, ezbere öğrenmesin, okuduğunu anlasın diyorsundur, o zaman da imam hatibe yolla...
Ama onun dışında niye
ister insan?
Dünyanın neresinde Arapça konuşuluyor? Gelişmiş Arap ülkelerinde bile İngilizce konuşuluyor. 7 yıl Dubai’de yaşadım, Arapça öğrenmeye niyetlenen hiç kimse görmedim, çünkü mahalle arası bakkallarda bile İngilizce konuşuluyordu.
Arap düşmanlığı filan değil bu, kime ne faydası olacak? Derin Arap kültürü mü öğrenecek? Kesinlikle Melis Alphan gibi düşünüyorum, Ahmet’e katılmıyorum, çocuklara adam gibi İngilizce öğretsinler, Fransızca, Almanca, İspanyolca öğretsinler...
Ne Arapçası ya...
Ortadoğulu mu olsun çocuk!
İşte sonunda gerçek ortaya çıktı!
KABATAŞ yalanı kabak gibi meydanda.
Nasıl yazıldığı anlaşıldı.
Gazetedeki editörlerden biri, gelen metin karşısında şaşırıp Elif Çakır’a, “Bunları kadın mı anlattı?” diye sormuş. O da “Kadın perişan vaziyetteydi. Sustu, ben halinden anladım” demiş.
Böylelikle de bir sürrealist gazetecilik olayı böylece gerçekleşmiş oldu. Elif Çakır’ın fantezi dünyası ortalığı karıştıran ve iktidarı kurtarmak için yapılan ama sonunda zor durumda bırakan bir haber olarak “kötü gazetecilik tarihi”ne geçti.
Başka sinema
“BAŞKA sinema”dan haberiniz var mı?
Alternatif bir sinema. Hiç bitmeyen bir sinema festivali. Amaç, vizyona giren filmlerin çeşitliliğini korumak ve değişik hikâyeleri, filmleri izleyebilmeleri için izleyiciye fırsat tanımak. Üstelik “cırt” diye vizyondan kalkmıyor, “Tüh be kaçırdım!” demeden, filmleri uzun süre izleme şansınız oluyor. Bence müthiş bir şey, emeği geçen herkesi kutluyorum.
“Başka Sinema”nın direktörü İmre Tezel’i yakaladım, sordum.
Sizi tanıyalım...
Ben İmre. “Başka Sinema”nın direktörüyüm. “Başka sinema”, M3 Film’in bir projesi. M3 Film de ağırlıklı olarak sanat filmi dağıtan bir şirket. Bizim hayalimiz, yıl boyu dünyanın dört bir yanından gelen şahane filmleri izleyiciye en az bir ay boyunca görme fırsatı verecek sinema salonları yaratmaktı. “Başka Sinema” projesini Kariyo&Ababay Vakfı’na anlattık, en az bizim kadar heyecan duydular. Ve iki sene önce hayalimiz gerçekleşti. Bugüne kadar 150’den çok başka filmle buluştu seyirci. Film programımız başından beri çok güçlü oldu. Her tür yeni fikre de açık. Seansları da farklı. “Başka Sinema” salonlarında, günde üç farklı filmi art arda izlemek mümkün.
Sistem nasıl işliyor?
Bir aylık program ay başında izleyiciye ulaşıyor. Böylece bir ay boyunca hangi filmi kaçırmadan nasıl izleyebileceğini öğreniyor. “Başka Çarşamba”, “Özel Gösterim”, “Sen Seç”, “Sürpriz Film”, “Kısa Film” ve “Belgesel Film” gibi atraksiyonlarımız da var. İnanamayacağınız kadar da genç izleyicimiz...
Sinema salonlarının son durumu ne?
Bir tıkanma olduğu kesin. Türkiye’de 350 sinema 2000 civarı salon var. Bağımsız salonların sayısı gün geçtikçe azalıyor. Gişe hasılatının da yüzde 60’lık bölümü yerli filmlere ait. Bu yerli filmlerin büyük çoğunluğu ticari filmler, bir kısım da Amerikan. Bu tanımın dışında kalan yerli ve yabancı filmlerin vizyona girmesi gitgide daha zorlaşıyor. Vizyona girseler de çok kısa sürede kalkıyorlar. Başka sinema bu tıkanıklığı açmanın bir yolu oldu. Ekim 2015 itibariyle 8 şehir ve 17 salonda gösterimlerimize devam ediyoruz. Amacımız tüm Türkiye’ye yayılmak...
(Daha ayrıntılı bilgiyi www.baskasinema.com’dan alabilirsiniz...)
Meme muayenesinde değişiklikler
ÖZEL Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Metin Çakmakçı ile önümüzdeki günlerde yayınlanacak bir Yarım Kalan Hayat projesi gerçekleştirdik. İlginç bir şey öğrendim, sizlerle de paylaşmak istedim. Meme sağlığıyla ilgili bakanlığın önerileri şunlar:
20 yaşından itibaren her ay kendi kendine meme muayenesi.
20 yaşından sonra 2 yılda bir meme muayenesi.
40 yaşından sonra, yılda bir meme muayenesi ve iki yılda bir mamografi.
69 yaşına kadar mamografi kontrollerinin sürdürülmesi.
Biz gazeteciler de böyle biliyorduk ve bu doğrultuda yazıp çiziyorduk. Ne var ki Metin Hoca’nın önerileri böyle değil. Nitekim Amerikan sağlık kuruluşlarının önerileri de geçen hafta değişmiş, Batı’daki büyük gazetelere de haber olmuş.
Eğer herhangi bir özel risk faktörü yoksa her kadın için 40 yaşına gelindiğinde meme muayenesi + mamografi + meme ultrasonografisi gerekiyor.
Bu aşamada herhangi bir hastalık saptanmazsa, 45 yaşına kadar isteğe bağlı ya da hekim önerisine uygun aralıklarla kontrol yeterli.
45 yaşından sonra düzenli yıllık mamografi ve olanak varsa ek olarak hekim muayenesi ve ultrasonografi ve bu düzenin en az 55 yaşına kadar sürdürülmesi.
55 yaşından sonra sağlıklı olunduğu sürece yıllık ya da istenirse iki yılda bir mamografi.
Ama tabii bu öneriler, yaşam boyu meme kanseri riskinin yüzde 20’den fazla olduğu kadınlarda ya da gen mutasyonu saptanan kadınlar için geçerli değil. Onlar için önerileri, 30 yaşından itibaren yıllık muayene + ultrasonografi + MR (ancak gerekli olursa mamografi eklenmek üzere).
Böyle bir değişikliğin sebebi ise, sürekli meme kanserinden söz etmenin ve “Mamografinizi ihmal etmeyin!” laflarının kadınları ürkütmesi, strese sokması...
Hoca “Bedeninizin farkında olun” diyor ama ekliyor “Kendinizi strese sokmayın!”
(Dr. Metin Çakmakçı ile yaptığım röportajı yakında Hurriyet/Kelebek/YarımKalanHayatlar’da okuyabilirsiniz...)
Paylaş