Küstüm, rapor veriyorum

BUGÜN küskün çiçeğim...

Haberin Devamı

Evet, küstüm...

Ve bozuldum.

Söyler misiniz nasıl bozulmayayım?

Hayatım boyunca en gurur duyduğum şeyi yapıyorum ve mükafatım eleştiri.

Neymiş, onun bunun reklamını yapıyormuşum.

Çüş demek istiyorum sevgili okurlar, çüş!

*


Bir okur, beni okur temsilcimize şikâyet ediyor, Özsüt yazımı kastederek.

“Nedir bu? Reklam mı yazı mı?” diyor.

Faruk Bildirici de, “Bir cevap yazarsan sevinirim” diye mail atmış.

Sonra düşündüm ki, beni bir okur kesmez...

Herkesi aydınlatayım...

Evet, size şu anda rapor veriyorum arkadaşlar...

*


Doğrudur, Yarım Kalan Hayatlar diye bir şeye sardırdım.

Bir iş yapıyorum, karşılığında 20 bin lira kazanıyorum.

O paranın da, ihtiyacı olan birinin hesabına yatırılmasını sağlıyorum.

Birincisi, Güneydoğu’da yüzünde mayın patlayan, elleri kopan bir yüzbaşıydı: Bedri Aluçlu.

Akmerkez, “Alya, sevgilim ve ben” kitabına bir imza günü düzenlendi. Bu etkinlik için 20 bin lira verdi. Para, direkt yüzbaşının hesabına yatırıldı.

Bedri Aluçlu, dibine kadar haberdi. Müthiş bir adam, keşke her ay elime 20 bin lira geçse ve onun hesabına yatırabilsem.

Tanıdığım en onurlu, en cesur askerlerden biri.

*

Haberin Devamı


İkincisi, kör dağcı Necdet Turhan’dı. O da çok acayip biriydi. Görmek için gözlere ihtiyaç olmadığını savunan, hayata müthiş bağlı bir kişi. ODTÜ mezunu, onur derecesiyle mezun olmuş ve dağcılık sporunu seviyor, önündeki arkadaşının çantasına taktığı zil ile, gözleri gören insanlar gibi zirvelere tırmanıyor. Adam bize, hayatta imkansızın olmadığını anlatıyor.

Benim için bu da haberdi.

Böyle bir insanı tanıdığıma ayrıca mutlu oldum.

Mont Blanc’a tırmanabilmesi için kolon kanseriyle ilgili düzenlenen bir basın toplantısının moderatörlüğünü yaptım.

Ben moderatörlükten filan anlamam, soru sormayı bilirim.

Zaten öyle yaptım, basının önünde konunun uzmanlarına ve bizzat yaşayanlara sorular sordum. 20 bin lira Turhan’ın hesabına yatırıldı.

Bu arada, o büyük gün yaklaşıyor, Necdet Turhan Ağustos’un 15’inde Mont Blanc’a tırmanıyor.

*


Üçüncüsü, Robert Kolej’de okuyan, maddi durumu yeterli olmayan, adının açıklanmasını da istemeyen bir kız öğrenciye burstu.

Bana bizzat başvurdu, dünyanın en tatlı ve onurlu mail’ini atmıştı.

Hem dershaneye gidebilmesi için gerekli bir paradan söz ediyordu hem de bunu talep ettiği için utanıyordu. Biliyorum insan Robert Kolej’e giden herkesi varlıklı zannediyor. Ama öyle değil. Harvey Nichols’ta styling yaptım, kıyafet seçtim, Feryal Gülman ve Ayşe Küçüroğlu’yla bir sürü izleyicinin önünde canlı söyleşi yaptım.

Feryal Gülman, fotoğrafları çok yayınlanan ama kendisi konuşmayan biriydi, o da Ayşe de ilginç şeyler anlattı.

Karşılığında kazandığım para, o kız öğrencinin hesabına yatırıldı.

*

Haberin Devamı


Dördüncüsü, doğumda doktor hatası yüzünden çocuğu sakat kalan İkbal Şen’di. Oğlu Uğurcan’ın hali acıklıydı. Konuşamıyor, oturamıyor, yiyemiyor, yalnızca yemek borusuna sokulan bir boruyla beslenebiliyordu.

İkbal Hanım’ın 20 bin lirası da Prima’dan geldi.

Prima, Şengül Pallı ile doğum fotoğrafları sergisi yaptı. Benim doğum fotoğraflarım da o sergideydi. Serginin açılışında, Prof. Dr. Sabiha Paktuna’yla annelik ve dokunmak üzerine bir söyleşi yaptım.

O kazandığım 20 bin lira da Uğurcan’ın annesi İkbal Şen’in hesabına yatırıldı.

*


Beşincisi, en uzun süren Yarım Kalan Hayatlar oldu: Zehra Sayın. Yani Zehra Teyze. Artık hepimizin teyzesi oldu. İstinye Park’ta Profesör Teksen Çamlıbel’le rahim ağzı kanseriyle ilgili, halka açık röportaj gerçekleştirdik. Oradan gelen 20 bin lira, İstiklal Caddesi’nde mendil satarak hayatını devam ettirmeye çalışan, evinde terlik bile olmayan Zehra Teyze’nin hesabına yatırıldı.

Zehra Teyze’nin hikayesi burada bitmedi, 40 bin liralık diz ameliyatı Florence Nightingale Hastanesi ve Prof. Dr. Işık Akgün tarafından ücretsiz gerçekleştirildi.

Bunu da 32 kısım tekmili birden köşede okuduk.

Şimdi de Zehra Teyze’nin şeker sorunu çıktı, Memorial Sağlık Grubu bu kimsesiz kadına yardım etmek için gönüllü oldu, şimdi orada şeker tedavisi görüyor.

*

Haberin Devamı


Altıncısı, Behiye Buket’ti.

Yarım Kalan Hayatlar’ın en içler acısı vakası. Hayatı paramparça olmuş, eşi tarafından ağzı jiletlenmiş, ayağı sakat bırakılmış, Mor Çatı’ya sığınarak kurtulabilmiş üç çocuklu bir kadın.

Ne mutlu ki, 20 bin lira bile olsa ona yardım edebildim. Hayatına bir nebze olsun dokunabildim.

ETS Tur’un bir yarışmasında jüri üyeliği yaparak kazandığım 20 bin lira Behiye Buket’in hesabına yatırıldı. Pınar ve Miguel’di o yarışmanın kazananı...

Çocuklarımızın büyüdüğünde olmasını isteyeceğimiz türde gençlerdi, özgür, açık fikirli, modern, yaratıcı, girişken, komik ve zeki...

*


Yedincisi, Berrak. Daha hikâyesini okumadınız.

6 yaşında fiziksel engelli, konuşamayan küçük bir kız. Onun için bir araç gerekiyor ki, evde oturabilsin, yemek yiyebilsin, eğitim görebilsin, dışarıda da gezebilsin.

Onun ihtiyacı için de Özsüt’ün pasta yarışmasında jüri üyeliği yaptım.

Çok eğlenceli bir işti, yeni bir pasta yaratımı söz konusuydu, en özgün, en yaratıcı pastayı seçtik.

Tamam bu önemli ama daha da önemlisi, o 20 bin liranın Berrak’ın hayatını devam ettirebilmesi için verilmesi...

Ben sekizinci Yarım Kalan Hayatları da yaptım. Henkel-Ceyda Düvenci işbirliği. Düvenci ile bir röportaj gerçekleştirdim. Oradan gelecek 20 bin lira da Nehir isimli bir başka küçük çocuğa gidecek. Hastalığının adı Neuroblastoma. Yani sempatik sinir sistemi kanseri. Tedavisi de çok zor ve masraflı...

*

Haberin Devamı


Bütün bu insanların hikâyeleri var. İbret veren hikâyeleri... Bizi sarsan hikâyeleri...

Bize aslında ne kadar şanslı olduğumuzu hatırlatan hikâyeleri...

Bu öykülerde, bir sürü duygu var, en önemlisi yardımlaşma var, birileri için topluca seferber olma var... Ben iyi bir iklim yarattığımı düşünüyordum...

Kendimi de, sizi de iyilik yapmak için gaza getirdiğimi düşünüyordum...

Bütün bunlara itirazınız varsa, bunları reklam olarak değerlendiriyorsanız söyleyeceğim hiçbir şey yok. En kolayı, Yarım Kalan Hayatları yarım bırakmak...

En kolayı, eski hayatıma geri dönmek...

Her hafta hiç yarım kalan hayat olmayan röportaj dayayabilirim önünüze...

Daha az yorulacağıma da hiç şüphe yok..!

Yazarın Tüm Yazıları