Paylaş
Sorun uzun zamandır var ve ne yazık ki şimdilik çözümsüz.
Evet, anladınız...
Sokaktaki sahipsiz, başıboş köpekler. İnsanların bir kısmı “ısırırlar” diye o köpeklerden korkuyorlar, sokaklarda dolaşıp durmalarından hoşlanmıyorlar.
N’apıyorlar?
Belediyelerin başında boza pişiriyorlar.
“Bizi bunlardan kurtarın!” diye...
Şu sıralar, benim de yaşadığım Göktürk’te olduğu gibi, Eyüp Belediyesi şikâyetçilerin taleplerini gerçekleştirmeye başladığında da...
Bu sefer, hayvanseverler ayağa kalkıyor, “Bu ne rezillik! Siz köpeklere zulmediyorsunuz!” diye...
Haksız da sayılmazlar çünkü bu “köpek toplama” faaliyeti, maalesef ülkemizde pek insaflıca yapılmıyor!!!
VETERİNERSİZ TOPLAMA YAPILMASIN!
Ne yazık ki, bizde, geçerli olan, “vur deyince öldürmek.”
O köpeklerle iyi geçinen, barış içinde bir arada yaşamayı beceren, bir anlamda “sahiplenen” yöre ahalisinin gözleri önünde öldürülen köpekler var. Uyuşturucu iğnedeki doz fazla kaçınca mesela, köpekler oracıkta ölüp gidiyorlar.
Ben bu durumdan, o toplama ekiplerinin yanında, veterinerlerin olmadığı sonucunu çıkarıyorum.
Veterinerlerin olduğu bir yerde, toplama faaliyeti de insaflı olur, en azından hayvanlar telef olup gitmez diye düşünüyorum.
Bilmem yanılıyor muyum?
O canı, onlara biz vermedik, bizim almaya hakkımız var mı?
Elle Dergisi’nin her şeyi arkadaşım Işın Görmüş anlattı. Çok sıkı bir hayvansever olduğu için yöre halkı onu arayıp, rapor veriyormuş, “Şu canı da kurtardık, bu canı da kurtardık” diye... Katliamdan insan kurtarıyorlar sanki... Öyle bir hava.
Şimdi bunları yazınca, hayvanseverler seviniyor ama kızanlar da var...
O köpekler tarafından ısırılan, sokaklarda rahat yürüyemeyen, korkan ve belediyelere koşup şikâyet üstüne şikâyet yağdıranlar...
Onların hakkı, canı yok mu?
Tabii ki var.
Onların korkuları da ciddiye alınmalı. Bir şeyler yapılmalı ama ne?
N’oluyor biliyor musunuz?
Tartışma her konuda her zaman olduğu gibi abuk bir yere geliyor.
“İnsanlar mı, köpekler mi?” noktasına. Yanlış! İnsan da canlı, köpek de canlı... Hangisi daha kıymetli diye bir kıyaslamaya giremeyiz.
ÇÖZÜM, KÖPEKLERE ZULMETMEK OLMAMALI
Biz gerçekten medeniyetten söz ediyorsak...
Bu meseleyi oturup, kafa patlatıp, insani şartlarda çözmemiz gerekiyor.
Oysa, mevcut şartlarda ne yapılıyor? Şikâyet geliyor, haydaaa köpek toplama ekipleri sokaklara çıkıyor, bin bir eziyetle, hatta bazen ölümlerine sebep vererek, kamyonlara dolduruyor, doğruuuu, efendim, Göktürk mü olur, Pirinççiköy mü ya da Çatalca civarıyla Şile çöplüğü arasında seçim yaparak bir yere atıyorlar hayvanları. Ormanlara postalananlar daha feci durumda kalıyor tabii.
Hayvanlar aç sefil, bazı bölgelerde hayvanseverler gidip besliyorlar ama her yerde böyle bir imkan olmuyor.
O köpekler de çevrede ne bulurlarsa yiyorlar ya da saldırganlaşıyorlar.
Aslında onlar arasında bir doğal katliam yaşanıyor zaten. Hastalıktan, açlıktan ölüp gidiyor birçoğu. Yavrular daha doğar doğmaz beslenemedikleri için telef oluyor.
Yani bilinmeli ki, “Şu köpekleri alın” dendiğinde o köpekler barınaklara götürülmüyor. Ya ölüme terk ediliyor, ya yanlışlıkla bile olsa aşırı doz uyuşturucuyla öldürülüyor ya da en iyi ihtimalle açlığa, hastalığa, çaresizliğe, sonuçta da saldırganlığa terk ediliyor.
LÜTFEN BU SORUNA MAKUL BİR ÇÖZÜM BULUN
Bu da bu şehrin bir sorunu!
Bu da diğer sorunlar gibi çözülmeli. Medeni, makul bir çözüm bulunmalı.
Köpekleri gizli gizli toplayıp, geceleri belirli bölgelere atmak, sorunu başka semtlerin, başka insanların, başka belediyelerin üzerine yıkmaktan başka bir anlama gelmez...
Artık bu kolaycılıktan vazgeçilsin.
Büyükşehir Belediyesi, bütün şehir için bir plan geliştirsin ve uygulasın.
Hem köpeklerden korkanların ve hoşlanmayanların hem de hayvanseverlerin memnun kalabileceği ortak bir çözüm mutlaka vardır.
O çözüm devreye konsun ve herkes rahatlasın.
VETERİNER HAKAN UYGUR’UN GÖRÜŞÜ
KÖPEKLERİN SÜRÜLEŞMELERİNE İZİN VERİLMEMELİ
Köpekler yırtıcı hayvanlar. Köpek nüfusunun artması, doğadaki diğer canlıları fazlaca yemesi anlamına gelir. Gerçek bir hayvansever sadece köpek sevmez, doğada var olan diğer hayvanları ve doğanın dengesini de sever.
Ortada büyük bir sorun var.
Tabii ki köpekler, teknik bakımdan iyi projelendirilmiş köpek yaşam merkezlerinde, doğru gruplandırılarak, sağlıklı ve konforlu bir yaşam sürmeliler. Tabii ki her türlü tıbbi desteği almalılar, asla aç bırakılmamalılar. Ve bu tesisler, sivil hayvansever örgüt gözlemcileri tarafından sürekli denetlenmeliler.
Hasdal otoyolunda, her Allah’ın günü arabaların çarptığı ölü köpeklere rastlamak, köpeklerin serbestçe ortalıkta gezmesinin bir sonucu değil mi? Doğada, ormanda, köpek olmaz; kurt olur, çakal olur, tilki olur, yaban kedisi olur, vaşak olur...
Ama doğaya çıktığınızda, bunları değil de, sadece köpekleri görüyorsanız, ortada bir sorun var demektir.
Şehrin hemen çevresindeki ormanlarda ve otoban çevresinde çok büyük bir köpek nüfusu var.
Bu sorun, İstanbul şehrinin ve şehircilik anlayışımızın, daha doğrusu, plansız şehirciliğimizin bir ürünü.
Köpekler, psikolojileri gereği avlanan, kovalayan, gruplar halinde yaşayan, grup içi hiyerarşileri olan ve zaman zaman sertleşebilen hayvanlar.
Afrika’da yaban köpeklerinin bir antilobu kovaladığı gibi, onlar da, bisikletli bir çocuğu ya da geçen bir otomobili kovalayabilirler.
Sürüleri güçlendikçe, korkan ve nasıl davranacağını bilemeyen bir insanı zarar verebilirler.
Köpekler konusunda İstanbul’a yapılacak iyileştirme, köpekleri getirip Göktürk’e atmak olmamalı.
Planlama şehir genelinde olmalı. Medeni ülkelerde bu böyle.
Paylaş