Paylaş
“8 ay olmuştur” dedim bilmiş bilmiş, “Daha fazla ihmal etmiş olamam”.
“Öyle mi?” dedi Benhabip elindeki dosyaya bakarak, “En son iki yıl üç ay önce yaptırmışsınız Ayşe!”
Nasıl utandım anlatamam.
Bir de kendimi her şeyin farkında biri zannediyorum, böyle şeyleri ihmal etmem, unutmam diye hava atmaya çalışıyorum.
Mosmor oldum.
Oysa sağlık bu! Kendi sağlığım!
Unutmanın, ihmal etmenin bedeli ağır.
Nasıl bir şeyse, nasıl bir hızsa, hep bir yere yetişmek, hep bir şeyler yetiştirmek, zamanla yarışmak, deadline’larla yaşamak...
Böyle bir manyaklık hali!
Geçen gün de, Alya’ya bir şey söyleyecektim, bir an adı bile uçtu gitti aklımdan kendi çocuğumun! “Neydi senin adın?” dedim, “Anneeeee, dalga mı geçiyorsun?” dedi.
Espriye vurdum ama yemin ederim, birkaç saniye adı aklıma gelmedi.
*
Beni rahatlatan aynı durumda olmamız.
Bir şey yazıp, sizlerden de benzer hikâyeler yağınca, “Oh be!” diyorum, “yalnız değilim!”
Hepinize, unutma hikâyelerinizi benimle paylaştığınız için teşekkür ederim.
Kadınlar, lütfen “smear testi”nizi ihmal etmeyin!
Ben de söz Haşmet’e “mamografi”ye gideceğim, Cihangir’e “tiroid ultrasonu”mu çektireceğim, Ertuğrul’a omzum için fizik tedaviye gideceğim, dişlerim için de Seyhan’a...
Söz verip yapamadığım daha bir sürü iş var, ama bir şekilde yapacağım, aklımı kaçırmadan...
Sakin ol Ayşe, sakin ol, hepsini yaparsın, yaparsın...
*
Kitap diye ajandamı göndermişim
- İşyerinde bütün gün boyunca ajandamı aradım, yok yok. O masa senin, bu masa benim baktım durdum. Ertesi gün gözümün önüne bir sahne geldi. En baba müşterimize, numune kitap gönderiyorum diye, onlarla ilgili kararların bulunduğu ajandamı göndermiştim! Allah’tan postam açılmadan yakaladım! (Sevi.)
Kızım, Müşerref nerede!
- Babam eve geliyor zili çalıyor, tanımadığı bir genç kız açıyor kapıyı. Büyük bir ihtimalle komşulardan birinin kızıdır diye geçip salona oturuyor, birkaç dakika sonra odaya aynı kız girerek ne içmek istediğini soruyor. “Bir orta kahve” diyor. Gelen kahveyi içip, bitiriyor. Üç-beş dakika sonra boş fincanı almaya gelen kıza, “Kızım Müşerref nerede?” diye annemi soruyor. Aldığı yanıt şöyle: “Kemal amca, siz bu evden taşınalı 6 ay oldu!” (C. Y.)
Adımı unuttum
- Üniversitedeyken bir gün, aynı gün içinde 3 final sınavına girmiştim. Son sınavda, sınav kâğıdına adımı soyadımı yazacaktım ama bir türlü hatırlayamadım. Bir süre sonra adım aklıma geldi ama soyadım gelmedi. Allah’tan bir süre sonra hatırladım. İşin en fena kısmı, sınava girerken kimliklerimizin sıranın üzerinde durması gerekiyordu, benim kimliğim de duruyordu, ama “Adım neydi benim!” diye kıvranırken ona bakmak aklıma bile gelmemişti! (Gülden T.)
Saçmalama sen Engin’sin!
- İnanılmaz yoğun çalışan birisi olarak, bende de benzer hikâye çok, ama bir tanesi artık rezillik ötesi bir durum oldu. Şirkette müdürüm, ofisten biriyle yazışıyordu ama henüz yüz yüze tanışmıyorlardı. Bana ne oluyorsa, bir gün müdürüm de yanımdayken, ofisteki o arkadaşı görünce onları tanıştırmak için atladım, “Ahmet Bey, bakın bu da Engin!” dedim.
Engin, “Yoo ben Engin değilim, ne alaka?” diyor, ben ısrar ediyorum, “Saçmalama sen Engin’sin!” diye. Çocuk en sonunda bana kartını uzattı, kartta “Mehmet Sami” yazıyor.
Nasıl utandığımı anlatamam. (Bilge Onur G.)
Parayı bankamatikte unuttum
- Bankamatiğe para çekmeye gittim, kartı taktım para geldi hatırlıyorum. Sonra mağazaya girdim, para ödeyeceğim para yok, neden? Çünkü para çekmek için bankamatiğe giden ben, kartı alıp parayı makinede bırakmışım! Merak edenlere, bankamatik para alınmazsa, parayı geri alıyormuş, bir dilekçeyle hesabınıza yatırabiliyorsunuz.
Bu arada, daha fena unutkanlıkların önüne geçebilmek için B12 içmeye başladım. (Canan K.)
Kocamla dalga geçiyorlar
- Eşimin saç tıraşını ben yapıyorum. Önce tüm kafayı tıraş makinesinin 3 numara ayarıyla bir güzel kısaltıyorum. Ardından makinenin ayarını 1 numaraya getirip ense tıraşını yapıyorum. Geçen gün kafam meşguldü galiba, enseden kafasının üst kısmına 1 numarayla geçtim. Aman Allah’ım!
Kafada bir tren yolu oluştu! E mecbur bütün kafasını 1 numaraya vurdum. Zavallı kocama bütün iş arkadaşları gülüyor şimdi. (Fatma S.)
Taşındığımızı unuttum
- 4 sene oturduğumuz evden üç-dört sokak ileride bir eve taşındık. 3 hafta da yeni evimizde oturduk. Bir pazar günü aceleyle kuaföre gittim, dönüşte nikâha yetişecektik, kuaförden çıktığımda evin yolunu tuttum, o arada da kafamdan bir sürü düşünce geçiyor, çocuklar, eşim, nikâha götüreceğimiz hediye, evimin sokağının olduğu köşeye geldim. Zile basıyorum, “Hadi ama açın” diyorum. O anda uyandım. Eski evime gitmişim. Bir komşumu gördüm o esnada, “Hayrola, memnun musunuz yeni evden?” “Çoook” dedim ama eski evimde ne aradığımı izah edemedim, “Kadın bunamış!” demesinler diye kaçar adımlarla hemen oradan uzaklaştım. (Emine C.)
En son neyi mi unuttum? Tanrı’yı!
- O kadar çok kendime ve yaşamın koşuşturmacasına dalmıştım ki, Tanrı’yı unutmuştum. Benden daha büyük o gücün varlığını. Müthiş bir kaos ve yıkıcı bir stres altında yaşıyoruz hepimiz. Bütün güç ve kontrol bizde sanıyoruz. Bunun böyle olmadığı anımsamak ve her şeyin onun kontrolü altında olduğunu hatırlamak beni inanılmaz rahatlattı. Şimdi, bir yere yetişmem mi gerekiyor? Yetişmek için elimden geleni zaten yapıyorum ama aksilik mi oldu, “Ucunda ölüm yok ya. Aksilik işte!” diyorum, hayatı kendime zehir etmiyorum. Bu, umursamazlık ya da boşvermişlik değil, var oluşun gerçeğini kabul etmek: Teslim olmak. (Şule Ü.)
Hesap makinesine telefon numarası girdim
Üç çocuk, yoğun bir iş hayatı... Herkes gibi benim de saçma sapan şeyler yaptığım oluyor. Geçen gün hesap makinesine telefon numarası girdim ve çalmasını bekledim. Şirket güvenlik kartım da buzdolabından çıktı! (Demet.)
İçimde tampon unuttum
Üç çocuğum var. Ve çok sevdiğim bir eşim. (Ve daha az sevdiğim bir işim.)
Her şeye yetişiyorum bir şekilde, nasıl, ben de bilmiyorum. Bir şirkette yöneticiyim, pek çok yönetici gibi her gün bir sürü insanla uğraşıyorum. Problem
çözüyorum. Mesleğim bu aslında: Problem çözmek. Bakıcı abla ve annem gibi lojistik desteklerim var ama yine de bazen kendimi Amok koşucusu gibi hissediyorum. Geçen ay, yazmaya bile utandığım bir şey başıma geldi. İçimde tampon unuttum! Çıkardığımı hatırlıyorum ama o sırada yine telefonum öttü, tuvalette bile rahat yok, gerisini hatırlamıyorum, o arada yeni bir tane takmışım demek ki. Ama o kare yok zihnimde, hayata devam ettim. Asıl fenası, o akşam, çocuklar babaannelerindeydi, sevgili kocamla seviştik. Birkaç saat sonra nasıl bir ağrı. Ağrı eşiğim de yüksektir oysa. İki büklümdüm. Ayrıntılara girmeyeyim, beni çok iyi tanıyan kocam, bir tuhaflık olduğunu anladı, “Yürü hastaneye” dedi, saatler sonra bendeki anormalliğin sebebi anlaşıldı: İçimde tampon unutmuşum!. (Ceren K.)
Bebeğimi unuttum
4 aylık bir bebekle dışarı çıkacağız. Malum bir dolu hazırlık. Bebek çantasını yap, kendin hazırlan, evi toparla, kontrol et, kapıyı kilitle ve çık! Caddede bir müddet gittikten sonra, “Aaaa!” diyorum “Bir şey eksik!” Çantam, anahtar, bebek çantası tamam... Ama bebek yok! Bebeği evde unutmuşum! Koşarak çıkıyorum, bizim ufaklık kapıda ana kucağında gülümseyerek beni bekliyor. (Meral K.)
Ctrl+Z
Ben yazılım uzmanıyım. Hayatım bilgisayar karşısında geçiyor. Geçenlerde evimize misafir gelecekti. Eşim, yemek masasını hazırlamamı istedi. Bende masayı açtım ve sandalyeleri yerleştirmeye başladım. Son koyduğum sandalyenin yerini beğenmedim ve sandalyeye bakıp aklımdan, “Ctrl+Z” komutunu geçirip durdum. Yaklaşık 10 saniye kadar. “Ctrl+Z”, bilgisayarda yaptığımız bir değişikliği geri almak için kullandığımız bir komut. Biliyorum çok absürd ama gerçek hayatta yapmak istediğim bir değişikliği, bilgisayar komutuyla gerçekleştirmeye çalıştım. (M. D.)
Paylaş