Kırık Çiçekler

Kim olduğunuz hiç önemli değil.

Herhangi bir erkeksiniz diyelim.

Evinizde oturuyorsunuz.

Kapınızın altından bırakılan zarflardan bir tanesini açıyorsunuz...

Ve şu satırları okuyorsunuz:

‘Görüşmeyeli çok uzun zaman oldu. Umarım iyisindir ve her şey yolundadır. Bunca zaman sonra ortaya çıkmamın bir nedeni var: 20 yıl önce biz ayrıldığımızda ben hamileydim, sana söyleyemedim. 20 yıl sonra kendimden söz etmem biraz tuhaf oluyor farkındayım ama mecburum. Çünkü 19 yaşında olan bir oğlun var. Gerçek bu. Sen istesen de istemesen de, kabul etsen de etmesen de. Yanlış anlama, senden herhangi bir talebim yok. Fakat önümüzdeki günlerde oğlun kapına dikilirse, sakın şaşırma. Babasını araştırıp bulmak üzere evden ayrılmış durumda. Sana ulaşabilir diye korktum, o yüzden haber vermek istedim. Sevgiler...’

***

İnsan ne hisseder?

Sanırım şok!

Bir asır kadar uzun zaman önce sevgilin olan kadın mektup yazıyor, ‘Ya kusura bakma’ diyor, ‘Sen aslında babasın. Haber veremedim ama 19 yaşında bir çocuğun var!’

Bundan daha absürd ne olabilir?

Şu: Mektubun imzasız ve adressiz oluşu!

Kim bu kadın ya...

Yani hangisi...

20 yıl öncesinin hangisi?

Aynı şey sizin başınıza gelse siz ne yapardınız bilmiyorum ama Kırık Çiçekler filmindeki Bill Murray, biraz da özel dedektif olan yan komşusunun (Jeffrey Wright) zoruyla bir liste çıkarıyor. Dönemin sevgili listesi. Onların adreslerini bulmak da komşunun işi oluyor...

Murray yollara düşüyor.

Farklı eyaletlerde yaşayan 3 kadını ziyaret ediyor:

Sharon Stone, Jessica Lange, Tilda Swinton.

Her birinin kapısını çalarken elinde bir buket çiçek var. Hayat hepsini başka başka yerlere fırlatmış.

Bill Murray da tam bir 21. yüzyıl erkeği.

Yalnız, fazla konuşmayan, internet işinden para yapmış, güzel bir ev almış, minimalist döşemiş, içine kapanmış, öylece salonda oturan bir adam. Çalışması bile gerekmiyor. Şu anki sevgilisinin ayrılma gerekçesi ‘Kendimi senin metresin gibi hissediyorum’ demesi, ‘Üstelik sen evli bile değilsin!’ Ruhsuz adamın teki yani. Yaşam gayesi dahi yok. Nasıl dişlerin siniri alınır, bunun da duyguların çekip alınmış gibi. İşte bu yüzden, 20 yıl önceki sevgilisinin 19 yaşında bir oğlu olduğunu söylemesi muazzam bir şey.

Nihayet hayatta bir amacı oluyor...

***

Sinemanın önde gelen isimlerinden Jim Jarmusch’un son filmi bu:

Kırık Çiçekler (Broken Flowers).

Hollywood’un tam zıddı bir film.

Zaten adam ‘Benim filmlerin el yapımı gibidir’ diyor, ‘Parlatılmamış, süslenmemiş. Sanki evin arka bahçesinde ya da garajda çekilmiş. Ama gerçek sanat da böyle bir şeydir!’

Anlayacağınız, oyuncaklı hiçbir şey yok. Köşeden-bacadan hiçbir şey çıkmıyor. Uzun uzun planlar, ağır ağır çekilmiş. Bazen insan içinden ‘Hadi artık, bir sonraki sahneye geç’ diyor. ‘Entelektüel Jarmusch’un son filmini görelim’ diye gittik. Daha doğrusu sevgilimi ben zorladım: ‘Nasıl olsa şahanedir, hadi girelim’ diye.

Nasıl bir hayal kırıklığı anlatamam!

Film o kadar ağırdı ki, kare geçiş aralarında o kadar vaktimiz vardı ki, iki sevgili değerlendirdik: Öpüştük durduk.

En son kaç yıl önce bir sinemada öpüşmüştük hatırlamıyorum.

Ve bu arada ne oldu biliyor musunuz?

Birden bitti.

Bizim öpüşmemiz bitmemişti, film bitti.

Allah Allah, herhangi bir finali olmadan.

O üç kadının Murray’dan bir oğlu olmuş olabilir, olmayabilir de. Biri dalga geçmek için öyle bir mektup göndermiş olabilir, olmayabilir de.

Film öylece havada asılı kalarak bitiyor.

Yönetmen bir şeyler anlatmaya çalışıyor ama ne?

Eğer biri Jarmusch’un son filmini izler, bana da anlatırsa çok sevinirim.

İyi ki çok paramız yok

‘Paranla rezil olmak!’ tam da budur.

Son okuduğum magazin haberi aynen bu durumun tescili.

Ortada birbirine girmiş bir aile var.

Ve bir de havada uçuşan haberler:

‘Yok, oğlum askerlik yapmak istemiyor, problem bu!’

‘Yok, kocam mutluluk çubuğu taktırdı, serveti olan paradan bizi mahrum edeceğini söylüyor!’

‘Yok, karım, kızım ve oğlum benim 10 milyon dolarımı istiyor, her şey para yüzden!’

Belli ki, tartışmalar daha da uzayacak, iyice rezili çıkacak.

Dalmazlar herkesin ağzına sakız olacak.

Ortada para -ama çok para- olmasa ne böyle haberler çıkar ne de böyle olaylar olur. Günümüzde, artık kavgası yapılabilecek somut bir değer yoksa, kimse kimse ile uğraşmıyor, ‘Değmez!’ diyor. Artık öyle bir çağda yaşıyoruz. Halkın da son derece isabetli bir biçimde tespit ettiği şekliyle: ‘Nerede çokluk, orada bokluk!’

Dedikodusuz, kavgasız bir bayram diler, yanaklarınızdan öperim.
Yazarın Tüm Yazıları