Kendi şarkısını söyleyen çocuk

Pop müzik dendi mi, kitle sanatıdır. Büyük çoğunluğu birbirine benzer. Arada bir, farklı bir şey çıktı mı, hemen kulaklar dikilir. Bir de Keremcem gibilerin durumu var tabii. Onlar, daha baştan seçimlerini farklılıktan yana yaparlar.

Türk pop müziği içinde böyle bir yüzde 10 da var. Ne yazık ki, hangi kapıyı çalsalar aynı lafı duyarlar: ‘İş yapmaz!’ Geniş kitleler için yetersiz bulunurlar. Çünkü farklı bir ‘sound’ peşindedirler. Aslında öyle bile değildirler. Biraz benim durumum gibi. Başka türlü yapamadıkları için öyledirler. Ama bu yüzde 10’luk alanda azmederek, direnerek kendini kabul ettiren, sevdiren, hatta çok sevdiren bir dolu ünlü müzisyen de var. Ben albümü dinledim, Keremcem de onlardan biri olabilir. Yumuşak,

romantik bir sesi var. İnsanın kulağında kalabilir. Hatta, insan zaman zaman ‘kendi şarkısını söyleyen bu çocuk’tan bir parça dinlemeyi bile özleyebilir. Bana kimleri hatırlattı derseniz: Mesela Bülent Ortaçgil’i, mesela Mazhar Alanson’u, mesela Norah Jones’u. Ama tabii önemli olan size kimi hatırlatacağı. Sadece sevgiliniz bile olsa yeter! Müzik dışında başka bir özelliği daha var: Pek yakışıklı. Bir dirhem yakışıklılık, bin ayıp örter demişler! Ama Keremcem, şarkıları gibi yakışıklı. Sakin, kibar ve uyumlu bir yakışıklı. Bir edepsizliği, bir çıkıntılığı yok. Bu, onun hayatında ilk yaptığı röportaj. İnşallah son olmaz! Bugün diğerlerinin kopyası olmayan birini dinlemek istiyorsanız, gidip Keremcem’in ‘Eylül’ünü alıverin bir zahmet...

D İ K K A T! Albümü bugün çıktı

Keremcem çok sık rastlanan bir isim değil. Ben ilk kez duyuyorum. Var mı adınızın bir hikayesi?

- Var tabii... Aşk!

Nasıl yani?

- Cem, benim babamın ismi. Annem, çok aşıkmış babama, hálá öyledir, ‘Oğlumuz olursa ismi Cem olsun’ demiş. Babam da ‘Olur mu canım!’ demiş, ama içten içe pek hoşuna gitmiş. Dışından ise Kerem’de ısrar etmiş, annem ‘Cem’den vazgeçmem!’ diye tutturunca ben Keremcem olmuşum!

Nasıl bir çocukluk sizinki?

- Avukat bir babayla, resim öğretmeni bir annenin oğluyum. Bodrum Milas’ta geçti çocukluğum. Daha çok ev çocukluğu. Güzel hatırlıyorum. Benden 4 yaş büyük bir ablam var. Adı Beste...

Belli ki, aileniz müziğe meraklı...

- Evet. Kız olsaymışım adım Güfte olacakmış!

Allah’tan olmamışsınız!

- Evet ya, köfte gibi bir şey...

Peki şarkıcı olmak nereden aklınıza geldi?

- İyi bir rock dinleyicisiydim. Gitar çalmaya başladım. Sonra bir baktım, şarkı söylemeye başlamışım... Üstelik ben şarkı söyleyince, millet susuyordu. O zaman anladım ki, sesim hiç de fena değil, bunlar beni dinliyor!

Daha dün annenizin kollarındayken şarkıcı olacağınızı bilmiyordunuz yani!

- Yok canım. Nerde? Takdir edile edile sesimin güzel olduğuna ve müzik kulağım olduğuna karar verdim.

Gitar, çaldığınız tek enstrüman mı?

- Ne yazık ki hayır! Annem piyano dersleri aldırdı bana. İlkokul 4’tüm...

Çok mü küfrettiniz piyano dersleri alırken annenize?

- Küfür etmemişimdir ama sinir olmuşumdur. Bir çizgi film vardı: Şirinler. Pazartesi saat 5’te aldığım piyano dersleri Şirinler’le çakışıyordu.

Ege Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler okudunuz ama uluslararası ilişkiler yapmadınız...

- Çünkü hayatım buydu. Ben hayatımda hiçbir şeyde ısrarcı olmadım. Hayatımda tek inat ettiğim şey şarkıcı olmak ve böyle bir albüm çıkarmaktı. Üç sene önce İstanbul’a geldim. Çok uğraştım, çok tırmaladım. Ama bir türlü olmadı. En sonunda tam pes edecekken.... Aykut Gürel’le tanıştım...

EVLADIM SENİN MÜZİĞİN BU PİYASAYA UYGUN DEĞİL!

Nerede tam çöktünüz ve ‘Lanet olsun!’ dediniz...

- Tam böyle demeye hazırlanıyordum ki, hayatım değişti, filmlerde olduğu gibi... Piyasada o kadar çok benim gibi insan var ki. İstanbul’a taşradan ya da Doğu’dan gelmiş, şarkıcı olmayı hayal ediyor, kendine güveniyor ama bir çıkış yolu bulamıyor ve çaresizlikten kıvranıyor... Bizzat benim tanıdığım tonla insan var. Ve aralarında gerçekten yetenekli olanlar da var. Hazırladıkları o demo kasetleri prodüktörlere ulaştırıyorlar, belki birer cevher onlar ama kimse dinlemiyor...

Siz neden daha şanslı çıktınız? Albümünüzü yapmaya karar veren prodüktörle nasıl çarpıştınız?

- Üç senenin sonunda ben midemi kaybetmek üzereyken, kendime olan güvenimi tamamen yitirmişken, ‘Demek ki, ben de gerçekleşmeyecek hayaller kurmuşum, kös kös dönerim artık evime’ demeye başlamışken...

Nerelere gittiniz de reddedildiniz?

- Nereye gittiysem reddedildim! Genel olarak söylenen hep aynıydı: ‘Yetersiz!’ Ben de soruyorum tabii, anlamaya çalıyorum: ‘Neyim yetersiz? Sesim mi şarkılarım mı?’ ‘Evladım, senin müziğin bu piyasaya uygun değil!’ ‘İyi ya, farklı bir şey yapalım.’ ‘Deli misin niye böyle bir şeye kalkışalım...’

Ve gelelim kaderinizi değiştirecek prodüktörle tanışmanıza...

- Aykut Gürel o. Tam artık ‘Buraya kadarmış’ derken, bir arkadaşım ‘Kimdir bu işlerin bu ülkede en iyi adamı. Türkiye’nin en iyi prodüktörleri kimse, onlara git’ dedi. ‘Şaşırdın galiba, beni niye ciddiye alsınlar? Onlar büyük adamlar’ dedim. ‘Saysana şunların isimlerini’ dedi. ‘Herkes bilir onları dedim. Aykut Gürel, Ozan Doğulu, Ozan Çolakoğlu...’ ‘Ulaşabilecek olsan hangisine ulaşmak istersin?’ ‘Aykut Gürel’e.’ ‘Ne duruyorsun ara o zaman’ dedi. ‘Sarı çizmeli Mehmet Ağa olarak mı?’ ‘Evet.’ Valla, aradım. ‘Böyle, böyle’ dedim. ‘Gel stüdyoya konuşalım’ dedi. Daha doğrusu, üç tane şarkımı dinledi. ‘Tamam’ dedi, ‘İnandım ben sana, yaparım.’

Sizce, size neden inandı?

- ‘Sen kendi türkünü söylüyorsun!’ dedi, ‘Başkaları gibi olmaya çalışmıyorsun.’ Bir de eklemesin mi: ‘Haberin olsun her şeyi canlı kaydetmeyi hayal ediyorum. Bilgisayarla bir şey yapmak istemiyorum.’ Mutluluktan ağlayacaktım. Üç yıldır hayalimdi bu benim ama hangi prodüktöre söyleyeceksin. Kafanı kırarlar. Sen kendini ne sanıyorsun ki böyle bir şey talep ediyorsun derler.

BENDEN BU ÇIKIYOR BAŞKA BİR ŞEY YAPMAYA ÇALIŞINCA YALAN OLUYOR

Neden insanlar sizin albümünüzü alsınlar? Siz ne vaat ediyorsunuz?

- İyi müzik. Güzel şarkılar. Doğru duygular. Yumuşak bir ses. ‘Ne kadar dinlendirici. Piyasadakilerden farklı’ dedirten romantik bir ses.

Neden farklı bir tür seçtiniz? Çok ‘niş’ kalmaktan, sadece belli bir kesime hitap etmekten korkmuyor musunuz?

- Çok da umurumda değil. Ben farklı olmak için farklı bir tarz seçmedim. Benden bu çıkıyor. Başka bir şey yapmaya çalışınca yalan oluyor! Büyük kitlelere hitap etmek isterim ama olmazsa da ölmem. Sonuçta, benim tarzımda müzik yapıp büyük kitlelere ulaşmış çok insan var. Norah Jones var mesela.

Siz kendinizi bir popçu olarak değerlendiriyor musunuz?

- Yok, hayır.

Peki necisiniz? Sizin şarkılarınızı nasıl sınıflandırmak gerekiyor?

- Şarkılar pop şarkıları. Ama nispeten daha yavaş. Düzenlemelere gelince, pop düzenlemeleri değil. Şu anda piyasadaki bütün albümleri toplasanız, yüzde 90’ının düzenlemeleri birbirine benziyor. Zaten, bence insanların sıkıldığı şey de bu. Oysa, bizim albümün düzenlemesi tamamen farklı.
Yazarın Tüm Yazıları