Paylaş
O müthiş bir kadın... Müthiş şeyler yapıyor. Kadınları harekete geçiyor. Onları hayata katıyor. Ülkemizin geleceğinde kadınların da yer alması gerektiğini her fırsatta hatırlatıyor. 66 doğumlu. 17 yıl köy ilkokullarında matematik öğretmenliği yaptı. Dillere destan Sığacık Pazarı’nın kurucularından biri. Tohum Takas Şenliği’nin de yaratıcılarından. Kooperatifçilik onun için fevkalade önemli. 2016’da İzmir KöyKoop Birliği’ne “ilk kadın başkan” olarak seçiliyor, ertesi yıl da “ilk kadın Türkiye genel başkanı” oluyor. İl il, ilçe ilçe, köy köy dolaşarak özellikle de kadınlara kooperatifçiliği, birlik beraberliği, bir arada çalışmanın önemini ve tarımın bizim için kurtuluş olacağını anlatmaya çalışıyor. Yeni kurdukları “İzmir Kadifekale Pagos Üretici Pazarı” sebebiyle buluştuk, konuştuk. Onunla Tunç Soyer’in eşi olarak değil, kadınlara müthiş bir ilham kaynağı olan biri olarak röportaj yaptım. Tabii ki sığmadı, yarın da devam edecek...
- İsminiz şahane: Neptün...
Teşekkür ederim.
- En uzak gezegenlerden biri ama siz insanlara, özellikle kadınlara inanılmaz yakınsınız! Kim koymuş isminizi?
Babam. Neptün’ün Yunan mitolojisindeki karşılığı da deniz tanrısı olan Poseidon! Çocukken zorlanırdım ama ismim hep çok sevildi, beğenildi. Babam, Harp Okulu’nda iken kimya dersinde Neptünyum elementi başına bela olmuş. Bir soruyu bilemediği için kalmış. Artık oradan mı esinlendi bilmiyorum. “Baba ismimi neden Neptün koydun? Doğrusunu anlat” diyorum. Bu yaşıma geldim, hâlâ net bir hikâye yok! Bildiğim tek şey, ismimi çok sevdiğim...
- Peki zorluk yaşadınız mı?
(Gülüyor) Yaşamaz mıyım? Babam asker olduğu için farklı farklı şehirlerde yaşadık. Yeni bir yere tayin olduğunda, okula gittiğim ilk gün öğretmen kaldırıp, “Kendini tanıt!” dediğinde, başımdan aşağı kaynar sular dökülürdü. Çünkü adım “Neptün”, kızlık soyadım da “Aşık”.
- İyiymiş...
Evet! “Neptün Aşık” dediğimde, bütün sınıf gülmekten yerlere yatardı. Okulun ilk günü hep travma yaratmıştır bu bende. Şu an ise sosyalleşmem için en güzel başlangıç!
- Siz Tunç Soyer’in eşisiniz ve iki muhteşem genç kadının annesisiniz ama benim için aynı zamanda kadınlar için eşsiz bir ilham kaynağısınız! Yaptıklarınız say say bitmez. En son İzmir’de “Pagos Üretici Pazarı”nı hayata geçirdiniz...
Teşekkür ederim. Kadınlara ilham olmak çok güzel ama aynı zamanda ağır bir sorumluluk. İzmir, bir amfitiyatro gibidir. Körfez, sahnedir. Karşıyaka’dan Balçova’ya kadar olan hattı düşünürseniz, arkadaki ilçeler de dahil olmak üzere o sahneye bakar. Ama merkez ilçelerin, yani bu anfi tiyatronun bir de “arka sıraları” var. Bu arka sıralardan biri de Kadifekale. Oradaki kadınların hem ekonomik hem de sosyal olarak güçlenmesi için desteğe ihtiyacı vardı. O yüzden bizim oradaki kadınları İzmirlilerle, aynı zamanda İzmir’in üreticileriyle buluşturmalıydık. Üretici pazarına, Kadifekale’nin antik dönemdeki adını olan “Pagos” verdik.
- Siz Kadifakele’deki kadınların da kooperatifleşmesi için mi çalışıyorsunuz?
Evet. Orada halı dokuma tezgâhları var. Müthiş halılar ve kilimler dokuyorlar. Onları ön plana çıkarmamız gerekiyor. Midyeyi daha sağlıklı mekânlarda sunmalarını sağlamamız gerekiyor. Ayrıca oradaki kadınların bundan para kazanması lazım. Ama pazarlar sadece para kazanma yerleri de değil bu arada. Üreticilerin, birbirlerini tanımaları ve sosyalleşmeleri için de önemli. Her hafta, orada çocuk etkinlikleri ve konserler yapacağız.
- Ne güzel bu anlattıklarınız! Peki geçen cumartesi ilki kurulan Pagos nasıl geçti?
Müthişti! İzmir’in üretici kadınları, dönem dönem bazı yerlerde buluşsalar da artık sabit bir yerde her cumartesi bir araya gelebilecekler. İzmirlilerin artık çok da gitmediği ama tarihi açıdan çok önemli olan Kadifekale’de böyle bir pazarın kurulması herkesi çok heyecanlandırdı. İzmir’deki tüm tarımsal kalkınma kooperatifleri, kadın kooperatifleri ve Kadifekale’nin üretici kadınları bir araya geldi. Bir gün önce hazırlıklar için alandayken “Bu gece uyuyamayacağız, çok heyecanlıyız!” demişlerdi. Bir işin heyecanı varsa, bereketi daha bol oluyor. O gün herkes çok mutluydu!
- Ana hedef ne?
Bir ülkede sadece erkeklerin ekonomik ve sosyal olarak güçlenmesi adına bir anlayış olamaz! Dünyanın yarısı kadın, yarısı erkek. Ancak erkeği ve kadını eşit güçlendirdiğinizde, ülke olarak ileriye gidebilirsiniz. İşte biz, “arka sıradaki kadınlar”ın yanına giderek, onları kooperatif çatısı altında buluşturarak, 1 olan sermayelerini kooperatifleşme sayesinde 100’e çıkartmaları, güçlenmeleri için uğraşıyoruz!
TÜRKİYE’DE KOOPERATİFÇİLİK NEDEN Mİ ÖNEMLİ?
“TÜRKİYE’de ‘küçük aile çiftçiliği’ var. Bizim arazilerimiz küçük parçalı araziler. Örneğin kestane üreten küçük aile çiftçilerinin bir araya gelmeden kazanç sağlamaları pek mümkün olmuyor. Ama siz, bir kestane ağacını o köydeki diğer kestane ağaçlarıyla bir araya getirip bin tane ağaca ulaştığınızda fabrika kurup, kestane unu yaparak ‘çölyak hastaları’na ekmek sunabilirsiniz. O yüzden kooperatifçilik önemli.”
15 YIL KÖY OKULLARINDA MATEMATİK ÖĞRETMENLİĞİ YAPTIM
- Matematik okumuş olmanın faydaları neler? Hayatta insana ne gibi kolaylıklar sağlıyor?
Matematik, analitik bir bakış kazandırıyor. Çözüm odaklı oluyorsunuz. Eğitim hayatım, teorem ve ispatla geçti. Teoremi ispatlamak zorundasınız. Yanlış ispatlayabiliriz, olsun, tekrar elinizdekileri kontrol eder, çalışır, doğru sonuca ulaşırsınız. Bu analitik yaklaşım, hayatta bana müthiş bir kolaylık sağlıyor. Vazgeçmiyorum! Duvara tosluyorum ama kalkıyorum, tekrar çalışmaya devam ediyorum...
- Peki 15 yıl köy okullarında matematik öğretmenliği yapmış olmak insana neler kazandırıyor?
Köy okulları benim tercihim oldu. Ben sadece bir matematik öğretmeni de değildim. Şehirdeki kalabalık okullarda kooperatifçiliği anlatmanız, okulun kooperatifini kurmanız kolay olmazdı. Matematik, hayatın ta kendisidir. O köydeki çocukların hayatlarına dokunabilme şansını yakaladım. Çünkü bir çocuğun sadece sınıfa girdiği anda değil, sınıftan çıktığı anda da öğretmeni olmalısınız. Hayat, dışarıda da devam ediyor. Öğretmenliği çok sevdiğim için, hiç iş gibi de bakmadım...
Paylaş