Kadın hayranlarım barlarda karımın saçını çekip mıncıklıyor

Murat Yıldırım ilginç bir adam, zeki bir adam, tanıdıkça derinleşen bir adam, güzel bakan bir adam. Gerçi o, ‘iyi oyuncu’ sıfatının peşinde. Yıldız Teknik Üniversitesi i Tiyatro Kulübü’nde başlayan oyunculuk hayatı, şu aralar, ‘Suskunlar’ dizisinin beğenilen oyuncusu olarak sürekli yukarıya, zirveye doğru tırmanıyor. Eşi Burçin Terzioğlu’na dolu dolu âşık olduğunu söyleyen Yıldırım, dizilerden iyi para kazanıp, çok para kazanmayacağı sinema projelerinin planlarını yapıyor. Birlikte hayatını bir kez daha gözden geçirdik sizin için. Röportajın devamı bu ayki Elele dergisinde.

Haberin Devamı

* Hikâyen Mardin’de başlıyor...
- Doğru, annem 16 yaşındayken babamla görücü usulü evleniyor. Babam edebiyat öğretmeni. Kadro saçmalıkları yüzünden ilkokul öğretmenliği yapıyor. Tayini çıkınca Mardin’den Konya’ya gidiyorlar. Onların arkasından da bütün akrabalar. 25 yıl orada yaşıyorlar. İşte o aralarda bir yerde de ben doğuyorum.
* Başka kardeşin var mı?
- Koç Üniversitesi’nde okuyan bir kardeşim var, bir de öğretmen ablam.../images/100/0x0/55eac258f018fbb8f894e237
* Ortanca olmak nasıl bir duygu?
- Ablam aslında ikinci annem. Annemin olmadığı zamanlarda, ben İstanbul’da okurken hep o yanımdaydı. Benden sadece üç yaş büyük ama erken olgunlaştı. Abla-kardeş ya da arkadaştan çok anne-oğul ilişkisi var aramızda.
* Konya’da büyümüşsün. Şimdi o şehirden ne kaldı aklında?
- Ne mi kaldı? Ortaokulda beş arkadaştık. Büyürken, hayatı tanırken, olgunlaşmaya başlarken hep beraber beş arkadaş. Onlarla hâlâ görüşüyorum.
* Kopmadınız demek...
- Sadece biriyle kopmuştuk, ‘Suskunlar’da görmüş beni, aradı. “Hapishanede gardiyan oldum” dedi. ‘Suskunlar’ da beş arkadaşın çocukluklarında yaşadıkları bir hapishane hikâyesi olduğu için enteresan bir durum. Çekimler sırasında bazen Konya’daki arkadaşlarımı dizideki tiplerin yerine koyuyorum.
* Bünyende kimin genleri daha baskın?
- Daha çok annemin. Kavga etmeyi seviyorum. Ama kavganın değerini bileceksin. Niye kavga ettiğinin farkında olacaksın. Annemde vardı bu özellik. Bir de tartıştıktan sonra mutlaka karşısındakinin gönlünü alırdı.
* Konya’dan Adana’ya ne münasebetle geçtiniz?
- Tayin münasebetiyle. Annemle babam hâlâ Adana’da yaşıyor. Ben de lise çağlarımda Adana’daydım. 12 yıl Konya’da, beş yıl Adana’da geçti.
TEMBEL BİR ÖĞRENCİYDİM
* Nerede okudun, Adana’da?
- Öğrencilerin öğretmenleri hemen önündeki kanala attığı okul: Baraj Lisesi. Bıçaklı kavgasız gün geçmezdi. Annem, okuyup üfleyip, “Hava kararmadan mutlaka evde ol oğlum” diye tembihleyerek gönderirdi beni okula. Oysa lisenin psikopatları, ağır abileri yakın arkadaşımdı, ben de kavga etmeyi çok seviyordum çünkü.
/images/100/0x0/55eac258f018fbb8f894e239* Senin böyle bir delikanlı tarafın var...
- Eğlenceli bir şey bu ama... Arkadaşınızla birlikte bir barda önce kavga edip sonra da kavga ettiğiniz o insanlarla güle oynaya oradan ayrılmak hayatın içindeki bir keyif. Tabii artık bıraktık bu işleri. Ama şu var: Hayatımı tam anlamıyla özgürce yaşamak isterim. Hiçbir şey beni engellememeli. İnsanın büyümesini, gelişmesini engelleyen kısıtlamalardan nefret ediyorum.
* Babandan ne öğrendin?
- “Sen doğru adam ol. Karşındaki yanlış yerde durduğunu anlamasa bile günün birinde sen anlarsın!”
* Nasıl bir öğrenciydin?
- Aşırı tembeldim. Çalışmaya üşenirdim. Matematiğim çok iyiydi o ayrı. O yüzden bizimkiler beni mühendisliğe yönlendirdi. Sonuçta mühendisliği bitirdim ama tembellikten sekiz senede...
* Niye tembeldin?
- Çünkü akşam beşe kadar uyuyordum, yataktan çıkmak istemiyordum. Bazen sadece boş boş tavana bakmak çok hoşuma gidiyordu. Hayatta bir şeyi yapabilmem için birilerinin ya da bir şeylerin beni zorlaması gerekiyor.
* O dönem hayatta ne yapmak istediğini bilemediğin bir dönem. Oyunculuk da yok kafanda...
- Evet, ama mühendislik de yok. Mühendisliği zamanında bitirseydim inanıyorum ki şimdi oyunculuk
yapıyor olmayacaktım.
LARS ULRICH GİBİ ÇALMAK İSTEDİM/images/100/0x0/55eac258f018fbb8f894e23b
* O yıllarda hiç kurduğun bir hayal yok muydu?
- Yoktu. Bir ara müzikle çok ilgilendim, çok seviyordum. Oyunculuk gelince müzik arka planda kaldı. Onun dışında bağlandığım hiçbir şey olmadı hayatta.
* Kahramanın kimdi o yaşlarda?
- Müzikle uğraştığım dönemde Metallica grubunun bateristi Lars Ulrich gibi olmak istiyordum. Bateri çalarken kendimi oymuşum gibi hissediyordum. İstanbul’a yeni gelmiştim ve 18 yaşındaydım.
* İstanbul’a geldin çünkü Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği’ni kazandın. Şimdi ne düşünüyorsun, iyi mi etmişsin, kötü mü?
- Süper oldu diyorum, çünkü buraya bir geldim, tonla rock bar var. Ben de her gün o barlardayım. Girdiğimde 18’dim, çıktığımda 27. Şimdi nefret ediyorum öyle yerlerden.
* Sonra ne münasebetle tiyatroya başlıyorsun? Kim vesile oluyor?
- Üniversite tiyatrosunda başladım. Bir gün okulun terasında otururken güzel bir kız geldi, “Bugün oyunumuz var, izlemek ister misin?” dedi. “Sen de oynuyor musun?” diye sordum, “Evet” dedi. Kız hoşuma gitti, oyunu izledim. Oyun da hoşuma gitti. Ertesi yıl ben de tiyatro kulübüne girdim. Tabii o zamanlar, yıllar sonra dizilerde oynayacağımız, bu paraları kazanacağımız asla aklıma gelmemişti./images/100/0x0/55eac258f018fbb8f894e23d
* Seni tiyatroya çeken ne? Nesine tav oluyorsun tiyatronun?
- Herhalde bir şeyler anlatıyor olmak, derdini başka türlü, zekice anlatmak... Kendimi tanıdığım yer sahne oldu. Birini sahnede izlediğiniz zaman, onun okuduğu kitabı da, dinlediği müziği de anlayabilirsiniz. Sahnedeki hali onu bir şekilde yansıtır. Ben de kendimi o şekilde ifade edebildiğime inanıyordum demek ki.
* Peki, sonraki profesyonel hayata sıçrama? Şans mı, tesadüf mü?
- Yazar bir arkadaşım bir komedide izlemişti beni, BKM’ye önermiş. Yılmaz Erdoğan’ın yazdığı ‘Ölümsüz Aşk’ dizisinde oynamaya başladım. Arkası da geldi.
* Eminim işini yaparken eğleniyorsundur ama sürekli disiplinli çalışman da gerekiyor. O arada
hayat nasıl geçiyor?
- Ne yapalım, şu an için dizi
işinin gerçeği bu. Haftada altı-yedi
gün setteyiz. Buraya kadar anlattıklarıma, yaşadığım hayata
bir bak, bir de şimdikine bak!

Haberin Devamı

KENDİSİNİ ÇOK SEVEN BİR DOMUZ İLE AŞIRI MÜTEVAZI BİR PISIRIK

Haberin Devamı

* Hayatından oyunculuğu çekip alsam ne olur?/images/100/0x0/55eac258f018fbb8f894e23f
- Daha narsist biri olurum herhalde. Üzerimden tevazuumu çekip almış olursun. Dengenin bir tarafında kendisini çok seven bir domuz olmak var, öbür tarafında aşırı mütevazı bir pısırık. Oyunculuk bu ikisini dengede tutmamı sağlıyor.
* Sana söylenen her şeyi uslu uslu kabul edecek birine benzemiyorsun...
- Tartışmayı seviyorum evet, ama anlamak için... Okuldayken de böyleydim, matematikten bir soru soracağım mesela, problemi inandığım gibi ortaya koyup çürütüldüğünü görmek hoşuma gidiyordu.
* Kıvanç Tatlıtuğ ve Nejat İşler ile kıyaslanıyorsun. Ne yapıyorsun bunları duyunca?
- Hepimiz işimizi iyi yapıyoruz. Bu bir yarış değil!
* Kadınların yakışıklı ve seksi bulması seni rahatsız ediyor mu?
- Hayır, ne münasebet! Çok güzel bir şey, sadece bu aralar oyunculuğa daha fazla takılmış durumdayım. O yüzden yakışıklı, seksi sıfatları beni heyecanlandırmıyor. Zaten iyi bir oyuncuysan ekranda acayip yakışıklı görünürsün.
* Kıskanır mı karın seni?
- Kıskanıyorsa da çok belli etmiyor. Ben de onu yaptığı işlerden değil, başka insanlardan kıskanırım.
* Nasıl bir hayatınız var?
- Eve ancak sabah geliyorum çünkü çekimler uzun sürüyor. Anahtarı bilerek mi almıyorum çünkü kapıyı karımın açması hoşuma gidiyor. Oyalanmadan yatıyorum, kalkınca önce duş, derken kahvaltı, sonra da yeniden set. Haftanın sadece bir günü birbirimize vakit ayırabiliyoruz.
* Kendinle ilgili bilmediğimiz bir şey söyle?
- İnsanlar beni hemen hemen hiç
tanımıyor. Bu röportajlar hayatımın binde /images/100/0x0/55eac258f018fbb8f894e241
birlik kısmı bile değil.

Haberin Devamı

KAVGA SIRASINDA EVLENME TEKLİF ETTİM

* Evlilik?
- ‘Fırtına’ dizisi dönemi. Burçin’le birlikte yaşıyorduk. Bir kavgada, “Ne istiyorsun benden?” diye patladığı bir anda, “Evlenmek istiyorum!” dedim.
* O ne yaptı öyle deyince?
- Durdu birden. Kavga da durdu. Bir anda başka bir mod’a geçildi. Ve başka bir hayat düzenine. Evli olmaktan memnunuz. Hayatı paylaşıyoruz ama herkes kendisi gibi ve birlikte çok eğleniyoruz.
* Aşık mısın ona?
- Evet, aşığım./images/100/0x0/55eac258f018fbb8f894e243
* Aşkı nasıl tanımlıyorsun? Senin için ne ifade ediyor?
- Burçin’i tanımadan önce hayatta gelişmemi, büyümemi önleyecek her şeyden nefret ederdim. Evlilik de onlardan biriydi. Ama artık öyle hissetmiyorum.
* Bir sürü kadın Burçin’i kıskanıyor anladığım kadarıyla...
- Evet, barlarda bazen karımın saçını çekerlerken, mıncıklarlarken, köşeye sıkıştırırlarken görüyorum onları. O çok aldırmıyor, eğleniyor.
* Arada sırada, “Genç bir adamım. Artık başka kadınlarla sevişemeyecek miyim?” diye geçiyor mu aklından?
- Her erkeğin aklından geçer, geçmiştir. “Hayır” diyen yalan söylüyordur.
* Birlikte en çok ne zaman, ne yaparken eğleniyorsunuz?
- Yurtdışında tatil yaparken... Uzakdoğu, Avrupa... Sürekli tatil yapmam ama uzakta, başka bir yerde olmak hoşuma gidiyor.
* Çocuk?
- İstiyoruz tabii. Daha vakti
var. Bazı arkadaşlarım,
“Çalışmalara başladık, şu gün şu saatlerde sevişilirse çocuk oluyormuş” diyor. Hiç öyle kaygımız yok. Sevgilimle, karımla aşk yaşıyorum ben, çocuk da geleceği zaman gelir nasıl olsa!

Haberin Devamı

SENARYO HAYATIN PARÇASI

* Bütün kadınlar hemfikir: Çok güzel bakıyorsun! Nasıl oluyor, doğal bakışın mı, çalışıyor musun?
 - Oynadığımız senaryo sonuçta hayatın bir parçası. Âşık olduğumda nasıl baktığım da aklımın bir kenarında duruyor. Öyle bakıyorum.

Yazarın Tüm Yazıları