Kameraları görünce çözüldüm. "Madem talep var, neden değerlendirmeyeyim?" dedim. O dergi, bu dergi röportaj verdim. Fotoğraflar çektirdim.
Sonra da o fotoğrafları görünce, "Amma da kendini ciddiye almışsın! Ne bu manken, model pozları. Yakışıyor mu sana?" dedim.
Mesele şu aslında: Ruhumun bir tarafı, ilgiden, fotoğraf çektirmekten, poz vermekten hoşlanıyor. Diğer tarafı ise, sürekli onun eline vuruyor: "Sen gazetecisin, ne işin var manken pozlarıyla..."
Bir de tabii, bu aralar gaza geldim.
Sağda, solda hakkımda çirkin olduğuma dair yorumlar okudum.
Ben ciddiye almadım zannediyordum.
Meğer almışım, alınmış, kompleks yapmışım...
Bugün çıkan Hello Dergisi’ni görünce fark ettim ki, yemeyip içmeyip gidip, "Efendim, ben çirkin değilim!" pozları vermişim.
Güzel kadın gibi görünmek için çaba sarf etmişim.
Biraz utanç içindeyim anlayacağınız, sizinle paylaşmak istedim.
Emeği geçenleri yine de, tebrik ediyorum.
Ama kendime, "Kendine gel!" diyorum.
Geleceğim inşallah.
Tasımızı tarağımızı toplayıp Dubai’ye dönüyoruz.
Ben de normal hayatıma dönüyorum...
OĞULCAN’IN ŞUBAT RAPORU
"Bu işin takipçisi olacağım" demiştim, oluyorum. Hatırlayın, hani bir Oğulcan vardı, doğum esnasında hastane mikrobu kaptığı için defalarca beyin ameliyatı geçirmiş, şu anda yüzde 100 özürlü durumdaydı, annesi Tijen acıklı ve çaresiz hikayelerini detaylı bir şekilde anlatmıştı. Herkes ilgilenmiş, bir şeyler yapmak istediği açıklamıştı, bakan dahil. Ama sonra ne oldu, olay nasıl şekillendi, annesi Tijen’in ağzından okuyalım bakalım. Bu arada Tijen Güden’e ulaşmak için:
gudentijen@hotmail.com
Sevgili Ayşe, bizimle ilgili yazından sonra, Devlet Bakanımız Nimet Çubukçu’nun konuyla ilgilenmesi beni inanılmaz mutlu etti.
"Budur" dedim, "Devletimiz bizi ve bizim gibileri önemsiyor."
Şimdi olan biteni anlatayım da, öyle mi değil mi, siz karar verin...
1 Şubat Perşembe günü, İstanbul Sosyal Hizmetler’den 2 görevli bizim eve geldi, incelemeye.
Tam 1 saat kaldılar.
O esnada Oğulcan çıldırdı.
Bana inanılmaz bir şiddet.
Tekme, tokat, tırmalama, kafa atma ne hüneri varsa gösterdi.
Sevinmedim desem yalan olur.
İçimden "Gördüler işte" dedim, "Ne oluyor, ne bitiyor anladılar, artık bize yardım ederler."
Peki ne oldu dersiniz?
"Maalesef, size uygun kurumumuz yok" dediler, "Ama artık aklımızdasınız, böyle bir kurum olursa, haber veririz. Size bir sürü önerimiz vardı ama siz zaten, bunları fazlasıyla yapmışsınız..."
Ve bombayı konuşmanın en sonunda patlattılar:
"Evinizde müsait bir odayı yalıtın ona göre hazırlayın. Öfke anlarında oraya kapatın."
Sonra da gittiler.
Biz çaresizliğimizle baş başa kalmıştık.
Aradan zaman geçti, 14 Şubat Çarşamba günü, gözüm bir televizyon programına takıldı.
Oğucan’ın kız versiyonu var ekranda. Adı Filiz. 34 yaşında. Bir odaya kapatılmış. Belli ki, biri de ihbar etmiş. Muhabir, odayı basmış, garibimin ağzına mikrofon dayıyor, "Filiz, seni kim kapattı buraya? Neden kapattı?" diyor, "Söyle, ne zamandır buradasın?"
Zavallının ağzından, sadece "Ihgg", "Aghh" gibi sesler çıkıyor.
Babaya soruyorlar ama konuşmasına bile fırsat vermiyorlar.
Anne, üvey zaten, ipini çekmek için nedenler hazır.
Bu insanları, anlamaya ya da kendini onların yerine koymaya gerek var mı?
Ne münasebet!
Ne olduğu ortada...
Zeka özürlü bir kızı odaya kapatarak insanlık dışı davranmış oluyorlar...
Mı acaba?
Filiz, bir anda Oğulcan oluveriyor gözümde, ağlıyorum ama üzüntüden değil öfkeden.
Telefona sarılıyorum, uzun bir uğraştan sonra haber ekibine ulaşıyorum. "Sizi kınıyorum!" diyorum, "Bu işler, sizin ekrana yansıttığınız gibi yaşanmıyor. O aileyi canavar gibi göstererek, asıl insanlık ayıbı siz yapıyorsunuz..." Daha bir sürü şey söylüyorum kalbimdeki kırıklıkla. "Mutlaka aryacağız sizi, şu an çok meşgulüz..." diyorlar ama ne arayan var ne soran. Durumumuz bundan ibarettir Ayşeciğim...
(Tijen Güden.)
Koca Kafalar Buz Ayşe
Ayşe Hanım merhaba. Ben ve ekibim, tamamen kendi yarattığımız "Koca Kafalar" tiplemelerini, her gün Kanal D’de "Dobra Dobra" programında yayınlıyoruz. "Koca Kafalar", bugün artık bir çok ana haberde, gazetelerde ve internet sitelerinde konu edilen, gün geçtikçe izleyicisi artan ciddi bir mizah malzemesi haline geldi. Ben. özünde inşaat mühendisi ama neredeyse doğduğu günden beri karikatür çizen ve karikatür ile animasyonun, televizyon dünyasında hak ettiği yeri bulması için uğraşan biriyim. Bugüne kadar "Koca Kafalar"ın pek çok konuğu oldu. Sizinle ilgili olan bölümü ise, son bir haftadır internet sitelerinde, televizyon programları ve haberlerde fazlasıyla beğeni topladı. Bu anlamda sizin yaklaşımınız ve fikriniz bizim için çok önemliydi. Beğenmeniz ve bunu dile getirmeniz, bizi çok mutlu etti. Teşekkür ederiz. (Varol Yaşaroğlu.)
www.grafi2000.com
- Beğenmek ne kelime, bayıldım! İnanılmaz yaratıcı. Ve çok komik. Kendimi, gözümden yaş gelerek izledim. Yani utanmasam herkese, "Bak benimle ilgili böyle bir şey yapmışlar" diye yollayacağım. E madem siz bana mail attınız, altına da sitenizin adresini koydunuz, o zaman Koca Kafalar Buz Ayşe’yi izlememiş olanlar da, izlesinler bari... Son olarak, sizin için bir mahzuru yoksa, içinde benim geçtiğim bir tane daha film yapabilir misiniz?