İleride çocuğum şöyle düşünecek: Ben o bankaya bırakılmış bir spermdim, cenin bile değil Annem beni istedi, çok istedi, bana hayat verdi...

Leyla Kömürcü bende iki temel duygu uyandırdı:
a) Erkek olsam bu kadınla evlenirdim.

b) Onun durumunda olsam, onun yaptığı şeyin aynısını yapardım.

Bebeğini sahiplenmesine bayıldım.

Ve gelebilecek eleştirileri göğüslemesine de...

Sevdiğim röportajlardan biri oldu, bazı şeyleri anlatırken o ağladı, bazı anlattıklarını dinlerken de ben ağladım. Burada her gün okumaya alışık olmadığınız bir konuyla karşı karşıya kalacaksınız. Aynı zamanda alışılmadık bir karar veren /images/100/0x0/55eb228af018fbb8f8ad78bebir kadınla da tanışacaksınız. Sizden ricam, günün moda deyimiyle empati yaparak okuyun. Önyargısız yaklaşın...

Bu yaşınıza kadar hiç mi sevgiliniz olmadı?

- Olmaz mı, oldu...

Peki sürmedi mi o ilişkiler?

- Sürdü. İlk sevgilimle iki buçuk yıl birlikteydik, hatta beraber yaşadık. Sonra 3 yıl 8 ay süren başka bir ilişkim oldu. İkisini de güzel hatırlarım. Bir buçuk yıldır ise, hayatımda kimse yok.

Birlikte olduğunuz bu adamlardan, çocuk yapmayı hiç düşünmediniz mi?

- Hayır. İlk ilişkimde zaten çok gençtim, 23 yaşındaydım. İnsan kariyer diyor, başarı diyor, dur biraz daha para kazanayım diyor, önceliklerin farklı oluyor. Tabii karşındakilerin de...

Şimdi kaç yaşındasınız?

- 29.

E hálá çok gençsiniz! Niye koştura koştura sperm bankasına gittiniz?

- 30’a yaklaşınca kadınlar, anne olamamaktan korkuyor. Ben de korktum. Ama daha önemli bir sebebim vardı. Birtakım rahatsızlıklarım ayyuka çıktı...

Nasıl yani?

- "Kadın kafasına esti, çocuk yaptı" sanıyorlar, oysa bu doğru değil. Bende tiroid var. Ameliyatla beş tane nodül alındı. Son check-up’ta, yeni bir nodül daha çıktı. Doktorum, ilerlerse ve tekrar bir ameliyat icap ederse, bunun birtakım riskleri olduğunu söyledi.

Ne gibi?

- Hayatım boyunca çocuk sahibi olamayabilirmişim. Tiroid bela bir şey, her sabah ilaç içmen gerekiyor. Yoksa tırnakların, saçların, kaşların dökülüyor, diş etlerin zarar görüyor. Eksikliğinde, çocuk sahibi olman çok zor... Sonra, sağ yumurtalığımda üç kist vardı, o yüzden de ameliyat olmak zorunda kaldım. Operasyon sırasında, rahmimde de bir kist görüldü. "Alalım, almayalım..." diye tartışırken, şimdiye kadar doğum yapmadığım için, bıçak atmaktan vazgeçmişler... Dur, duuur, bitmedi, göğüslerimde de sorun var. Kimse silikonsuz olduğuma inanmıyor, oysa yok. Buluğ çağından itibaren, her regl sonrasında, süt kanallarım sanki bebeğim olmuş gibi açılıyor ve regl bittikten sonra da düğümleniyor. O yüzden de üç ameliyat geçirmem gerekti. Gençliğimden beri kadın hastalıkları peşimi bırakmadı. Nasıl düzelirmiş? Çocuk doğurmam gerekirmiş, asıl önemlisi emzirmem gerekirmiş.

Yani bir an önce hamile kalmanız mı gerekiyordu...

- Aynen. Bana, "Bir yıl içinde hamile kalmazsanız, giderek zorlaşacak. Hatta şu anda bile hamile kalmanız zor" dediler. Gerçekten de, bugüne kadar birtakım ilişkilerim oldu ama hiç hamile kalmadım.

Tamam olabilir ama bir sürü kadın, "Bir ilişkim yok, aşk yok, n’apalım kısmet değilmiş" diyor, çocuksuz bir hayatı kabulleniyor. Sizin onlardan ne farkınız vardı ki, bu işin peşine düştünüz?

- Başkasını bilemem, ben ömrümü çocuksuz tamamlamak istemeyenlerdenim. Hayatta en çok istediğim şey anne olmaktı. Evlenmem de gerekmiyordu, ama anne olmadan yapamazdım. Ve madem ki, hamile kalmam sağlık açısından da gerekiyordu, o zaman bu iş buraya kadar dedim, sperm bankasına gittim ve hamile kaldım. Ama bu, benim kendi doğrum. Doğrusu budur demiyorum. "Bundan sonra kadınlar böyle yapsınlar" da demiyorum.

Siz nesiniz? a) Cesur b) Deli c) Öncü d) Sorumsuz e) Doğuştan anne

- Yanlış olan bir tek sıfat var, sorumsuz. Çünkü inanılmaz sorumluluk sahibi biriyim. Bütün hayatım boyunca sorumluluk üstlendim.

Peki hiç düşünmediniz mi, ya çocuğunuz babasını merak ederse...

- Düşünmez olur muyum? Böyle bir karar kolay verilmiyor. Günlerce uyumadım. Önce kendimi ikna ettim, sonra sevdiklerimi. Babama telefon edip anlattım mesela...

Nasıl tepki gösterdi?

- Yanlış anlaşılmasın, izin istemedim, "Böyle bir şey yapıyorum babacığım, haber veriyorum" dedim. Ne şekilde çocuk sahibi olacağımı izah ettim. Beni dinledi, "Sen bilirsin kızım" dedi, "senin hayatın..."

Tamam babaya izah ettiniz de, çocuğunuza nasıl edeceksiniz?

- Çocuğuma iyi bir anne olacağıma inanıyorum, hayırlı da bir evlat olursa, gerisi benim için zor olmayacak. Kesinlikle yalan söylemeyeceğim, açık olacağım, ona anlatacağım. Ama ne şekilde anlatacağımı şimdi bilmiyorum. Pedagoglardan yardım alarak yapacağım. Doğru yetiştirilirse, kendisiyle barışık, pozitif bir çocuk olursa şöyle düşünmemesi için bir sebep yok: "Ben, o bankaya bırakılmış bir spermdim. Cenin bile değil. Orada duruyordum. Annem beni zorla almadı. Bir adamı kandırarak bana hamile kalmadı, bir gecelik sarhoşlukla yapıp, çaresizlikle de beni doğurmadı. Beni istedi, çok ama çok istedi..." Kim bilir belki de çocuğum, insanların ima ettiği gibi bana hesap sormaz ileride. "İyi ki de beni doğurmuşsun" der, "İyi ki senin çocuğun olmuşum" der. Çünkü ben almasaydım onu, başkası alacaktı ve onda hayat bulacaktı...

Ne kadar korkuyorsunuz?

- Çok. Ama sadece insanlardan. (Ağlıyor) Çocuğumla alakalı sorun yaşayacakmışım gibi hissetmiyorum ama "İnsanlar acaba onu incitir mi?" diye korkuyorum.

"Sperm çocuğu!" diye üzerine gelmelerinden mi?

- Evet, çünkü insanlar çok acımasız.../images/100/0x0/55eb228af018fbb8f8ad78c0

Tamam, her şeyi, her söylediğinizi kabul ediyorum ama babasız çocuk yetiştirmek bu kadar kolay verilecek bir karar mıdır?

- (Ağlıyor...) Değildir... Şimdi söyleyeceklerime tepki gelebilir ama olsun... Etrafımda o kadar mutsuz anneler görüyorum ki, ya da hamileyken aldatılan kadınlar, anlatabiliyor muyum... Kimin ailesi kusursuz ki... Açın televizyondaki gündüz programlarını, evladını görmeyen pek çok anne, babası tarafından kaçırılan ya da anne-baba arasında kullanılan o kadar çocuk var ki... Kim bilebilir ki, belki de benim çocuğum, o çocuklara bakıp, "Allah’tan annemle mutlu bir aileyiz" diyecek...

Tamam ABD’li oyuncu Jodie Foster yaptı ama yine de, bu olayda size tuhaf gelen bir şey yok mu? "Benim etim budum ne?" demiyor musunuz?

- Hayır. Jodie Foster olmam gerekmiyor. Benim de kapılarım hiç kapanmadı şimdiye kadar. Hep kendime inanarak, ayakta kalan bir kız oldum. Kendi gücümle.

Psikolojik destek aldınız mı?

- Hayır almadım.

Neden şöyle demediniz: "Birinden hamile kaldım, kim olduğunu açıklamak istemiyorum..."

- Çünkü bu yalan. Belki hayatımı daha kolaylaştırabilirdi. Bir sürü de böyle insan var, kim ne isterse yaşar, asla eleştirmiyorum. Ama hayatımı yalanlar üzerine kuramam... Ama tabii dürüst olmak adına ortalığı çıkıp, "Amerika’daki bir bankadan sperm aldım ve hamile kaldım" demedim.

Peki nasıl da oldu da basın yazdı?

- İnsan hamile olunca, paylaşmak istiyor, bütün anneler bilir bunu, "Biliyor musun ben hamileyim" demek istiyor. Çünkü doktora gidiyorsun, bir mucizeye tanık oluyorsun, karnında bebeğinin hareket ettiği görüyorsun, kalp atışlarını dinliyorsun. Müthiş bir şey. Yoldan geçen alakasız insanlara bile söylemek istiyordum. Ama sustum. Sonra bir kız arkadaşıma söyledim. O da bir anne. Beni anlar zannettim. Söylemez olaydım, hemen gazetecileri aramış...

Nasıl anladınız?

- Anladım işte. Telefonda biri soruyor, "Böyle bir şey duyduk, doğru mu?" Ne diyeceğimi bilemedim, sadece "Evet, doğru" dedim. Sonra sessizliğe gömüldüm, her kafadan bir ses çıktı. En ağrıma giden de, beni reklam yapmakla suçlamaları. Öyle olsa, kanal kanal dolaşırdım. Ben sustum, bugüne kadar hiç konuşmadım.

Çocuğunuzu yalnız büyütebilecek enerjiye sahip olduğunuza inanıyor musunuz? Yoksa, her şeyi kadere mi bıraktınız?

- Kendimi hiçbir zaman kadere bırakmadım. Tabii ki enerjim var. Ama açık söyleyeyim, aman aman parası olan biri değilim. Diyorlar ki, 25 bin dolar harcamışım. Doğru değil. O kadar param yok. Ama para da her şey değil. Gencim, üstesinden gelirim, daha fazla çalışırım. Güveniyorum yani kendime.
/images/100/0x0/55eb228af018fbb8f8ad78c2
"Çocuk annenindir" diye düşünenlerden misiniz, "Baba olmasa da olur..."

- Aslında öyle düşünmüyorum, baba çok gerekli. Hep pozitif bakmak istiyorum hayata, kim bilir, belli mi olur, belki bebeğim ve ben biriyle tanışacağız, hep birlikte aile olacağız. Bebeğim gözünü açtığında onu yanında bulacak ve ondan çok şey öğrenecek.

"Amerika’dan sperm ithal etti", "Amerikan malı spermi tercih etti", "Amerika spermi geri isteyecek" bu tür yorumlar yapıldı. Ne diyorsunuz?

- Sizce de çok acımasız değil mi?

Türkiye’de olamıyor anladım, ama Kıbrıs var...

- Bir sürü Avrupa ülkesinde de var. Ama ben tercih etmedim. Kıbrıs’ı özellikle istemedim.

Neden?

- Bu işi çok araştırdım, öyle pat diye gidip yapmadım. Pek çok insanla görüştüm. Onları dinledim. Ölçtüm, biçtim sonunda New York’taki kliniği seçtim.

Ve New York’a gittiniz...

- Evet, internette araştırdığım yeri bizzat kendi gözlerimle görmek için. Bakalım, güven duyacak mıyım? Eğer duyarsam, bir sonraki gidişimde böyle bir şey yaparım diye düşünüyordum. Beni muayeneden geçirdiklerinde dediler ki, "İsterseniz işlemi hemen yapabiliriz, çünkü zamanı..." Birden ellerim terlemeye, kulaklarım zonklamaya başladı, sanki dünyayla temasım kesildi, öylece duruyorum, çok garip bir histi, hayatım boyunca unutmayacağım bir an, birden "Evet istiyorum" dedim. Arkadaşım "Bana bak Leyla, emin misin?" dedi, "Evet" dedim, ister inanın ister inanmayın, bunun son sansım olduğunu biliyordum, ya o anda olacaktı ya da hiçbir zaman. Hissettim. "Evet yapalım" demesem, çocuk kapısı kapanacaktı, belki de hiçbir zaman kucağıma çocuğumu alamayacaktım...

Sonra...

- Beni bir sürü testten geçirdiler. Alkolik miyim, uyuşturucu kullanıyor muyum, kanım temiz mi, AIDS miyim, her şeye bakıyorlar. Onları ilgilendiren kısmı, sağlıksız bebek dünyaya getirmemem.... Sonra da sana uygun olan profil çıkarıyorlar...

O ne demek?

- Tenine, tarzına, hayata bakışına uygun birini seçiyorsun...

Nasıl anlıyorlar?

- Sen anlatıyorsun. Onlar da sana, uygun alternatifleri sıralıyor. Özellikle istemezsen, beyazsan, bir zenci profili getirmiyorlar mesela. Benim anlattıklarımdan sonra 7 profil geldi önüme...

Önüme derken, spermin sahibinin özelliklerinin yazılı olduğu bir katalog filan mı?

- Hayır bilgisayara bakıyorsun. Üstelik üç boyutlu halde onları görüyorsun. Bilim kurgu filmlerinde olur ya, eti yok kemiği yok, içi boş, çizgi çizgi, bastıkça dönüyor ama fiziksel olarak hepsini görüyorsun aslında. Boy, kilo, göz rengi yazıyor. Yakınlaştırabiliyorsun, ağzına burnuna, kemik yapısına bakabiliyorsun...

Peki 7 tane profil geldi önünüze, ne yazıyor o ekranda...

- Ne işle meşgul oldukları, eğitimleri, hatta IQ’ları bile yazıyor. Pek çok bilim adamı, profesör, üniversite öğretim üyesi, araştırmacı oraya gidip sperm vermiş. Önce ben de şaşırdım. Biz ne zannederiz, para kazanmak için birtakım genç erkekler gider sperm verir, öyle değil mi? Hayır bunların bir misyonu var. Hayata başka bakıyorlar, "Dünyada zekası yüksek insanlar çoğalsın, ileride dünyanın bunları ihtiyacı var" diye düşünüyorlar.

Peki nereden biliyoruz o adamların gerçekten profesör olup olmadığını...

- Biliyoruz. O güveni veriyor o kurum. Bir de Amerika orası, her şeyi herkesi dava edebiliyorsun. Öyle bir katakulli yapabileceklerine inanmıyorum.

Ya aldığınız spermin sahibi sabıkalıysa mesela, suça eğilimi varsa...

- Hiç zannetmiyorum. Hatta eminim. Olamaz bu tür şeyler...

Peki o 7 kişiden çocuğunuzun babası olacak erkeği nasıl seçtiniz? Hiç zorlanmadınız mı?

- Hayır, daha görür görmez, "İşte bu!" dedim. Tuhaf bir şekilde içimde bir şey hissettim, bir şey bana "Bu o" dedi. İçim kıpır kıpır oldu. Her bir profil, neden sperm verdiğini, hayata nasıl baktığını, ondan olan çocuğun hayata nasıl bakmasını hayal ettiğini anlatan bir şey yazıyor. Yazdıklarını okuyunca gözlerim doldu, "Tamamdır" dedim. Sanki karşılaşsak, çok güzel şeyler konuşabilirdik, birbirimizle anlaşabilirdik, o an ona o kadar yakındım...

Bize biraz onu anlatın...

- 25 yaşında. Bilim adamı olmak istiyor. Çok iyi bir okulda tıp okuyor, son sınıf öğrencisi. Yüzücü. Spora düşkün. Dipnotunu kimseye söylemedim, bir tek bebeğime söyleyeceğim. Ve tuhaftır, o 7 profil arasında IQ’su daha yüksek biri daha vardı, 37 yaşında, ciddi ödüller almış bir araştırmacı, ben onu seçmedim. Üstelik seçtiğim kişi, belli taleplere kapalıydı...

Ne demek o?

- Sperm veren insanlara soruluyor, "Sperminizle dünyaya gelen çocuk, 18’e girdikten sonra, bize başvurup sizinle irtibat kurmak isteyebilir, ne diyorsunuz? Bu talebi açık bırakalım mı?" Bazıları "Şu anda bu sorunun cevabını bilemiyorum, açık kalsın bu talep, 18 yıl sonra duruma bakarız" diyor. Fakat benimki tamamen bu talebe kapalıydı. Hiçbir ihtimal yok yani...

Bazı çocuklar sonradan babalarının izini buluyor...

- Evet benim de bildiğim babalarıyla buluşan birkaç çocuk var, tam bu yüzden de, bir sabıkalının ya da suça eğilimli birinin spermini o bankaya koymazlar, korkarlar.

Spermler karıştırılmış olabilir mi diye düşünmediniz mi, ya da bana bütün bu anlatılanlar ya doğru değilse diye...

- Hayır. Ben müthiş güven duydum.

Her şey ne kadara mal oldu?

- Buradan New York’a business class uçtum. 3 bin 700 dolar uçağa para verdim. Arkadaşımın evinde kaldım. Otel motele harcamadım. O kız arkadaşım New York’ta bana hiçbir şey harcatmadı. Bir tek işlem parası 5 bin dolar ödedim. Sperm ve işleme 5 bin dolar, uçağa da 3700 dolar verdim. Hepsi 8700 dolar.

Öncülük yaptığınızı düşünüyor musunuz?

- Valla, öncülük möncülük beni ilgilendirmiyor. Başıma iş de almak istemiyorum. Bir şeyi çok istedim ve gerçekleştirdim. Utanılacak bir şey de yapmadığımı düşünüyorum...

BABASI 25 YAŞINDA BİR BİLİM ADAMI

Nereden buldunuz New York’taki bu kliniği?

- New York’ta okuyan bir arkadaşım var, ismini o verdi, ben de internette ders çalışmaya başladım. Bir sürü şey öğrendim: Mesela, bir erkeğin sperm vermesi en fazla beş kereyle sınırlı kalıyor. Bu gittiğim klinik, diğer ülkelerdeki bankalara, "Bu insan bize sperm vermiştir, sizde de kaydı var mı?" diye soruyor. Müthiş bir denetim söz konusu yani. Bir sürü kural var. Ve inanılmaz etikler.

Nereden biliyorsunuz? Belki de değiller...

- Ama yok, sana yapılan işlemden, ciddiyetlerini anlıyorsun. Önce seni ele alıyorlar. Anne olabilecek bir bedene sahip misin diye bakıyorlar. Her türlü check-up’tan geçiriyorlar.

Bir kadın tanıyorum, bankadan sperm almak yerine, kafasını da çok beğendiği yakın bir arkadaşından tüp bebek yöntemiyle çocuk yapıyor...

- Bana bir sürü kız arkadaşım da söyledi: "Ne gereği var o kadar uzağa gitmenin. Burada bu kadar adam var, baksana hepsi evlenmeden çocuk sahibi olmak için can atıyor. Birinden yapsaydın..." Ukalalık gibi değerlendirmeyin, ben istediğim zaman, istediğim adamla da beraber olabilecek bir kadınım. O fiziğe de, akla da, görüntüye de sahibim. Ama her adamı baba olarak seçemiyorsun. Diyeceksiniz ki, hiç bilmediğin birini nasıl seçtin? Şu var, evet sessiz sedasız bir adamla her şeyi ayarlardım, yatıp kalkardım ya da spermlerini alıp laboratuvarda hamile kalırdım, üstelik "Ben gönüllüyüm, spermlerimi verebilirim" diyenler de vardı...

Eeeeee?

- Ama durum aynı olmayacaktı. Ben farklı hissedecektim. Şimdi, karnımdaki sanki bana Allah tarafından verilmiş bir hediye. Size tuhaf gelebilir ama öyle hissediyorum. Babayı aramıyorum, eksikliğini hissetmiyorum. Çünkü bilmiyorum. Haliyle, bunalıma da girmiyorum. Ama eğer bu şehirde yaşayan biri olsa, tanıdığım biri filan, elim hep telefona gidecekti. Kontrole mi gidiyorum, "Bunun bir babası var, ona da haber vereyim, belki gelmek ister" diyecektim. Ya da "Neden benimle ultrasona gelmiyor?" diye üzülecektim. "Neden yanımda değil? Neden eli karnımda değil?" Eminim, çaktırmasam da, bu psikolojiyle yaşayacaktım. Adam seninle aynı şehirde soluk alıyor, başka türlüsü mümkün mü?

YARIN: Yeryüzünde bir yerlerde çocuğumun 4 sperm kardeşi daha olacak
Yazarın Tüm Yazıları