Hayvanlara hiçbir ceza sökmüyor

Dilek dileyecekse insan, dikkat etmeli. Çünkü ağır sonuçları olabilir. Çünkü gerçekleşebilir! Kalbinin temiz bir anına denk düşebilir; o dileği kabul olabilir.

Alın size, Talat Gülbay örneği. Kısa pantolonlar giydiği yıllarda, televizyondaki çizgi film şeker kız Candy’nin sevgilisi Anthony’e bakıp bakıp ‘Allah’ım, ben de bir gün onun gibi olayım’ dedi. Ve birkaç küçük ayrıntı hariç, işte oldu. Candy’in sevgilisi Anthony ormanda yaralı hayvanları iyileştiren bir veteriner hekimdi. Talat Gülbay da aynı işi yapıyor. Ama ormanda değil. Şehirde, kendi kliniğinde. Daha sonra Daktari dizindeki veteriner hekim ve şaşı aslan Clarence, Gülbay’daki havyan sevgisini daha üst noktalara, tutkuya doğru taşıdı. Zaten öyle bir dönemdi ki, Dandi çikletlerinden futbol yıldızları değil, hayvan resimleri çıkıyordu. Bu kadar işaret onun için yeterliydi. Kaderi artık belliydi. Yolunu çizdi. Ve Türkiye’nin önde giden veteriner hekimlerinden biri oldu.

HAMİŞ: Her şey bir tarafa, bir veteriner hekimle röportaj yaparken neye dikkat etmek gerektiğini doğrusu bilmiyordum. Ama kedimin onun aura’sına kapılıp usulca gidip hemen yanına kıvrılmasına, uyuyakalmasına ve hatta röportaj sırasında horlamasına hayret ettiğimi de sizden saklayacak değilim! Ben Talat Gülbay’la konuşurken beynimden gizlice ona ‘Hayvanların efendisi’ sıfatını yakıştırdığımı fark ettim.

HAMİŞ 2: Gülbay, aynı zamanda bir Hürriyet yazarıdır.

Kedileri nasıl tanımlarsınız?

- Kediler, kendilerini çok özgür yaşayan canlılar. Tabiattaki diğer akrabalarından çok da farklı değiller. Kaplanlardan yani. Sadece biraz daha küçükler. Bir de yiyecek ihtiyaçları karşılandığı için o düzeyde vahşi değiller. Ama onun dışında doğaları hemen hemen aynı. Belli oyun ritüelleri var. Bunların gerçekleştirilmesi, avlanma içgüdülerinin tatmin edilmesi gerekiyor...

Ayıptır sorması evde nasıl avlanıyorlar?

- Hayali düşmanları var. Bazen fark edersiniz, yengeç gibi yan yan dururlar, sonra pata-küte, pata- küte koşmaya başlarlar, oysa ortada hiçbir şey yoktur.

Benimki bazen gözünü bir yere dikiyor, yemin edebilirim orada bir şey gördüğüne, ‘Acaba benim göremediğim bedensiz varlıklar var da, onları mı görüyor’ diye düşünüyorum...

- Çok ezotorik bir şey. Hekimlikle alakalı değil ama benzer şeyden bazen benim de şüphelendiğim oluyor.

KEDİ ZAPTURAPTI SEVMEZ

Kedi-insan ilişkisinde, dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?

- Çoğu insan, egoist olarak tanımlar kediyi. Aslında öyle değildir. Kendi başının çaresine bakabilen bir canlıdır kedi. Müdahaleyi ve zapturaptı sevmez. Bir şey kendi istediği zamanda ve kendi istediği yerde olsun ister. Yaşamsal olarak da bağımsızdır. Evi zaten kendi alanı olarak kabul eder. Kedi geldikten sonra, siz misafir olursunuz! Ev, onun evi olur....

İletişim açısından dikkat edilmesi gereken hususlar...

- Oyun oynarken, kedinin de kazanma ihtimalini göz önünde bulundurmanız gerekiyor. Kedi için o bir mücadele ve kazanmak tahmin edemeyeceğiniz kadar önemli. Dolayısıyla, zaferi ona bırakmalısınız. Ama biz oyun oynarken genellikle kendimizi kaybediyoruz, toplar-moplar onun asla yakalayamayacağı yüksekliklere çıkıyor. Farkında olmadan onun sinir sistemini ciddi anlamda bozabiliriz. Arada onun da kazanmasına izin vermek lazım. Hatta çoğu kez! Bir de elleri, oyuncak olarak oynatmamak lazım...

O ne demek?

- Birçok insan, kedilerinin karnını sıkıyor, suratını sallıyor, patilerine vurup, kediyle o şekilde oynuyor...

Ben de bazen yapıyorum... Ne sakıncası var?

- O zaman hayvan, sizin elinizi oyuncak olarak görüyor. Sonra siz aynı elle, onu sevmeye kalkıyorsunuz... Ve ‘Şşşşt ısırma!’ diyorsunuz. O aradaki farkı bilmiyor ki: ‘Oyun mu oynayacağız, beni sevecek mi?’ O yüzden, daha en başta, oyunla ilgili tecrübelerini kazanırken, kediye, insan elinin oyuncak olmadığını öğretmek lazım. Bir de ceza yöntemlerinden hayvanların neredeyse hiçbiri anlamıyor. Poposuna, burnuna, kulağına vurmak... Bunlar kedilerin de köpeklerin de hiç tanımlamadığı şeyler. Onların tek öğrendiği ceza, annelerinin enselerinden tutup bir kenara atması. Başka da bir ceza bilmiyor.

İyi de bir şeyin yapılmaması gerektiğini nasıl anlatacağız? Mesela masaya çıkmamasını...

- Öğretmeniz gerekiyor. Masaya çıkmadığı anı keyifli hale getirmeniz... Onu masadan indirip, aşağıda bir ödül verdiğinizde, aşağıyı daha çok sevecek. Yapmasını istemediğiniz şeyin tam tersini ödülle yaptırmanız gerekiyor. Sesinizi yükselttiğinizde kızdığınızı biliyor ama neden kızdığınızı tam olarak bilmiyor. Gerçi, kediler algı konusunda diğer hayvanlara göre gerçekten çok ileri. Sizin dikkatinizi nasıl çekeceğini gayet iyi biliyor. Onunla ilgilenmiyorsanız, önce oyuncaklarını pata küte yuvarlayarak yanınıza getiriyor, gazete okuyorsanız üzerine oturuyor, ayağınıza pati atıyor, ‘Hadi oyun oynayalım’ diyor, oralı değil misiniz, en sevdiğiniz bibloları gözünüzün içine bakarak patisiyle bir bir yere atıyor...

Bir keresinde benimki, sevgilimle çekilmiş fotoğrafların üzerine çiş yapmıştı. Kedilerin kafası bu kadar çalışıyor mu, biz mi olmadık anlamlar yüklüyoruz...

- Yok, enteresan hareket ediyorlar. Sevgi duyduğumuz şeyleri hissediyorlar ve inceliyorlar. Genellikle dostlarımızla iyi geçiniyorlar. Ama bazen kıskandıkları da oluyor...

Kim kedicidir, kim köpekçidir, siz hemen anlıyor musunuz?

- Evet. Köpek sahipleri biraz daha outdoor insanlar. Kedi sahipleri ise evde vakit geçirmeyi seven biraz daha içe kapalı insanlar. Kediciler biraz daha titiz. Kedi sahibi ve köpek sahibinin evleri bile farklıdır. Hatta kılık kıyafetleri...

KEDİ VE KÖPEK BİRBİRLERİNİN KUYRUK HAREKETLERİNİ YANLIŞ DEĞERLENDİRİR

Şöyle bir komedi var: Kedi ve köpek ilk kez karşılaştıklarında, köpek ne yapar? Kuyruğunu sallar. ‘Ben dostum... Ve seni sevdim’ gibisinden. Kediler ise kuyruklarını dikkatleri başka bir yere çekmek için sallarlar. Kedi, köpekteki bu hareketi görünce ‘Bu, bana düşman! Kuyruğunu sallayıp, benim dikkatimi dağıtmak istiyor. Önlem almalıyım’ diye düşünür, o da kuyruğunu sallamaya başlar. Köpek, bunu görünce, ‘Aaaa o da sevdi beni. Dur, biraz daha yaklaşayım!’ der, kedi rahatsız olur: ‘Bu alenen saldıracak bana!’ Halbuki, köpek kımıl kımıl kendini sevdirmenin derdinde! Ama işte o arada, kedi, kendini savunmak adına saldırmış bulunur. Biri ‘Merhaba’ derken; öbürü, mesajı yanlış aldığı için küfürü basıyor yani. Ama ilk iletişimde problem yaşıyorlar. O kavga gürültü engellenirse, iki tarafın birbirine zarar vermeyeceği anlaşılıyor. Geçenlerde bir otobüs durağında uyuyan bir köpeğin üzerinde tırnaklarını bileyen kedi gördüm. Olağanüstü güzel bir görüntüydü. Birbirlerine alıştılar ve şehri paylaştılar.

İŞTE KEDİ KÖPEK FARKI

Bizim kedileri değerlendirmemiz nankör, atak, oyuncu, tembel, aptal vesaire... Onlar bizi nasıl değerlendirir?

- Güzel bir espri var bu konuda. Köpekler genelde şöyle düşünürlermiş: ‘Bu insan, bana bakıyor, yemeğimi veriyor, karnımı doyuruyor, hastalığımla ilgileniyor, sıcacık evinde oturtuyor. Demek ki, bu adam Tanrı! Tanrı olmalı ki, beni bu kadar seviyor!’ Aynı koşullardaki bir kedi ise, ‘Bu insan bana bakıyor, karnımı doyuruyor, hastalığımla ilgileniyor, sıcacık evinde oturtuyor, ne istersem yapıyor. Demek ki ben Tanrıyım! Ben Tanrı olmalıyım ki, beni bu kadar seviyor!’
Yazarın Tüm Yazıları