Geçen Cuma, ’ünlü bir yazarın sevgilisinden olan çocuğunu hiç ziyaret etmemesi’ konulu "Gönülsüz Baba" başlıklı yazıma tonlarca mail geldi. Sağ olun var olun. Buyurun buradan okuyun...
Oyuna getiren kadın
Ben sorumsuzca çocuk yapıp, sonradan kadınını terk eden bir adamdan çok, adamı "oyuna getiren" bir kadın buldum bu hikayede. Yazarın, "Merhaba ben çocuğumu görmeye geldim!" diye kapıya dikilmesini beklemek biraz absürt değil mi? (Duygu S.)
Bağrıma basardım
Hiç kimse benim onayımı almadan, benim çocuğumu doğuramaz. Çocuğu ta en baştan babasız bırakacağını bile bile doğum yapmak da bencilliğin had safhasıdır. Amaaaa kişisel kanım, çocuk doğmuşsa artık yapacak bir şey yoktur. Ben yazarın yerinde olsam, o çocuğu görmeden duramaz, sevgilimle evlenmesem bile çocuğu bağrıma basardım. Çocuk bu, başka şeye benzemez, annenin bencilliğine, babanın gururuna kurban edilemeyecek kadar masumdur... (Abdullah H.)
Bunun adı sperm hırsızlığı
Yazar, önce "İstiyorum" demiş, sonradan kaypaklık etmiş olsa, "Sorumsuz, duyarsız domuzun teki!" diyeceğim. Öyle bir şey yok ki. Baba adayı istemediği halde sperminden çocuk yapmak, alenen sperm hırsızlığıdır. (Kadir K.)
Bu da benim hikayem
Ayrılmak üzere olduğum bir karım, bir kızım ve çok aşık olduğum bir sevgilim var. İşim, iş sonrası kızım, dersleri ve beraber yaşadığım sevgilim arasında bölünen yoğun ama çok mutlu bir periyot geçiriyordum ki... Geçtiğimiz Aralık sevgilim, büyük haberi verdi: Hamileydi, mutluydu ve doğuracaktı. Oysa ben çocuk istemiyordum. Biz korunmuştuk, bu bebeği planlamamıştık. Benim çocuk istemediğimi biliyordu ve buna rağmen doğuracaktı. Kendi menfaati, kendi mutluluğu ve kendi hayatı için benim şiddetle karşı çıktığım, bu hayatta artık taşımak istemediğim bir sorumluluğu bana emrivaki olarak yüklüyordu. Yani sevgilim bana göre, bu hayatta gerçek bir sınavla karşılaştığımızda, beni yarı yolda bırakmıştı. Onu terk ettim. Onu anlıyorum ama affedemiyorum. Kimsenin kimseye böyle bir sorumluluk yüklemeye hakkı yok diye düşünüyorum. Ama bebek doğunca ne mi yapacağım? Şu anda aksini hissetsem de, oyuncak ayıyı alıp kapısına dayanacağım. Sevgilimin bana attığı bu kazığın (başka bir kelime bulamadım) cezası bensiz kalmak olacak. Ama bebeğim beni kaybetmeyecek. (Levent O.)
İyi ki doğurmuşum!
4 yıl önce bir adamı çok sevdim ve ondan hamile kaldım. Bebeği doğurmamı istemedi, "Ya ben ya bebek!" dedi. Onun kararını asla sorgulamadım ama 36 yaşındaydım ve bu bebeği deli gibi istiyordum. Güzel bir işim ve bir çocuğuma verecek sonsuz bir sevgim vardı. Kendi kendime "Düşün" dedim, "Sevgilin öldü, ne yapardın?" Tek bir cevabım vardı, her şeye rağmen doğururdum. Ve doğurdum, dünya güzeli bir kız çocuğu sahibi oldum. Şu an "İyi ki bu kararı vermişim!" diyorum. Kızım şu an 2,5 yaşında ve hayatımın anlamı. Benim mutluluğum. Babasına çok benziyor. Belki ilişkimiz bitmiş olabilir, her ikimiz de farklı yaşamları sürüyor olabiliriz ama ben kızıma her baktığımda, verdiğim kararın doğruluğunu biliyor ve mutlu oluyorum. Babamız, kızını görmedi ve istemedi, isteyeceğini de sanmıyorum. Eğer bir gün kızını görmek isterse de, bu kızı ile babası arasında verilecek bir karar. Bu arada ona kızımızın doğduğu günden şu ana kadar geçen süre zarfında her ay resimlerini gönderiyorum. (Talya T.)
Yazar kendisini çok önemsiyor
Evet bencillik ama ben de aşık olduğum adamdan bir çocuğum olsun isterdim. Ben tek taraflı sevdim. Ama bitti... Eee... Geriye ne kaldı ondan? Gözyaşı, hayal kırıklığı... Keşke bir çocuk kalsaydı. Her gece koklar, içime çekerdim kokusunu, ona baktıkça hayatımın aşkına bakıyor olurdum. Peki o, babalığı hak eder miydi? Hayır etmezdi. Zaten, hep anneler değil mi çocukları için her şeyi yapan? Yazarın eski sevgilisi de yapacak. Eminim inanılmaz bir anne- oğul olacaklar. Kalbinin sesini dinlemiş olmasını bu kadar eleştirmeyin. Yazar ise kendini o kadar önemsiyor ki, kalbinin sesini duyamıyor bile, o daha kötü değil mi? (Senem B.)
Minik ellerini tutsun
Evet, tek taraflı bir karar. Evet bencillik ama bu saatten sonra yapılacak tek şey; bebeğinin o minik ellerinden tutmak olacaktır. Yoksa yazar baba, hayatı boyunca kendini affetmeyecek. Tecrübe konuşuyor, bana kulak versin. (Kemal S.)
Yazarın kim olduğunu anladım
Bahsettiğiniz yazarın kim olduğunu anladım. Çünkü yaptığınız röportajı bulup, okudum. Ne kadar kitabı olursa olsun, nerede dersler verirse versin ve her kim olursa olsun benim için o, sorumluluğunu yerine getirmemiş biri. "Acaba" dedim "Kendi babasından intikam mı alıyor yoksa, kendi çocuğuna böyle davranarak?" Babasına karşı bir sevgisizlik hissetmediğini söylemiş ama tek bir sevgi gösterisi de görmemiş babasından. Evet, bu bebeği istememiş ama olmuş... Geri dönüşü var mı? Başkasının çocuğuna (ki çok güzel bir davranış) babalık ediyor ama kendi çocuğunu reddediyor. Söyleşinin son cümlesinde kendine yakışanı yapacağını teyit etmiş ama sözünde durmamış. Benim için sözünde durmaması bile, başlı başına o kişiyi değersiz kılmam için yeterli. Bu kadar "her şeyi bilen adam" sözünde durmuyor. Devir döner ve o çocuğa muhtaç kalmaz inşallah! (Nezihe)
Yazı ve çocuk farklı değil
Yazı ve çocuk, aslında çok ayrı şeyler değil. İkisi de senin parçan, senden bir eser, sana özel... İkisi yaşadığı sürece sen de yaşarsın. O miniğe sahip çıkmamak; kendisinin yazdığı bir yazının arkasında durmamak, onu sahiplenmemek gibi. Eğer bir tercih yapmak gerekseydi; kalemi kırar, oğlumu sarıp sarmalardım. (Mehmet Y.)
Nesi tartışılacak bunun?
45 yaşında babalığı ilk kez yaşayan bir erkek olarak söylüyorum ki, bu konunun tartışılacak bir yanı yok. Baba olmak da en az anne olmak kadar müthiş bir yaşamsal deneyim ve yenilenmedir. Hayatla yeni bir sözleşme yapmak gibidir. O yazar bırak oyuncak ayıyı, o bebeğe dünyaları taşımalı. İki damla gözyaşı ile "Hoş geldin!" demeli. Dünyanın en büyük Nirvanası’na ulaşma gerçeği verilmiş adama, hálá farkında değil. Yazık. (Vedat A.)