Paylaş
Bu, ona “veda
yazısı”.
Bugün içimden başka bir şey yazmak gelmedi.
SADECE 20 YIL
Dünya tatlısı bir kız geldi geçti bu dünyadan...
Gülünce gözleri çizgi gibi olan, etrafına neşe saçan, iyi kalpli, küçücük bir kız...
Adı Gizem Cünüş’tü.
Sadece 20 yıl yaşayabildi.
Bu bana çok koyuyor, çok acı geliyor...
Onun gidişini benim bile yüreğim kaldırmıyor -ki hayatımda bir kez gördüm- annesi babası ne halde düşünemiyorum.
Sevdiklerini kaybedenler, bir şekilde onlardan söz edilmesini istiyorlar, unutulmasın istiyorlar.
Bugün annesiyle konuştuklarımızı aktararak, bir kere daha Gizem’i anmak istiyorum.
Bu satırları okuyanlar Gizem’in ruhuna iyilikler üflerler belki, o da hisseder belki...
Amok koşucuları
Hayat bütün güzelliklerinin yanında, çok da acı aslında...
Yanı başımızda büyük acılar yaşayanlar var.
Fakat biz sanki bu acılar, bu ölümler yokmuş gibi yaşıyoruz, paldır küldür ilerliyoruz, arkamıza bile bakmadan, “Amok koşucuları” gibi koşmaya devam ediyoruz.
Ben bugün durdum, koşmuyorum.
Gizem’in annesi Meliha Cünüş’e kulak veriyorum.
Siz de verin.
Evladını kaybeden insanların acısını paylaşamayacaksak, biz niye varız?
ÇOK GEÇ KALINDI
2 yaşından beri sağlık sorunları yaşayan Gizem, bırakın kendine acımayı, kendi durumuyla bile dalga geçebilen, insanı şaşırtacak kadar güçlü, yaşama vantuz gibi yapışmış biriydi...
6 ay önce onunla röportaj yaptığımda tekerlekli sandalyedeydi.
Anadolu lisesini bitirmiş, İstanbul Şehir Üniversitesi’nde bilgisayar mühendisliği okuyordu.
Onu hiçbir şey yıldırmıyordu, hiçbir şey hayat enerjisini eksiltmiyordu.
Artık yürüyemiyordu, her yere babası onu kucağında taşıyordu.
Böbrek ve karaciğer nakli bekliyordu.
Ama burada anlatamayacağım kadar çok prosedür ve bürokrasi var bu nakil konusunda.
Pek çok insan sırada bekliyor.
Onunla yaptığım röportajın başlığı da, “Gizem’in çığlığını duyan yok mu?”ydu.
Duyan oldu.
Çünkü bir sürü insan seferber oldu, herkes yazdı çizdi, değerli doktorlar araya girdi, heyet toplandı, resmen Gizem için mevzuat değişti, organ bulundu...
Ve Gizem ameliyata alındı.
Ama işte geç kalındı.
Üstelik ameliyat da iyi geçmişti, organlar uyum sağlamıştı.
Ama sonra bedeni dayanmadı, bir takım komplikasyonlar yaşandı.
Gizem bir süre makineye bağlı kaldı.
Ve sonra melek oldu, uçtu gitti...
KENDİSİNDEN SONRAKİ HASTALAR İÇİN YOL AÇTI MEVZUATI DEĞİŞTİRDİ
Meliha Hanım, siz bizden farklı bir bayram geçirdiniz. 20 yaşındaki evladınızı toprağa verdiniz. Başınız sağolsun. Nasıl bir acı bu?
-Anlatamam ki. Kendimde bile değilim. Sanki gerçek değilmiş gibi. Her nefes alıp verişimde o var. Her yer Gizem. Ve o artık yok. Gülüşü yok, kahkahası yok, sıcaklığı yok. Kızımız yok. İnanması çok zor. Ama öyle işte. Gitti. Melek oldu. Kendimi tutamıyorum. Sürekli ağlıyorum...
SAVAŞÇI BİR ÇOCUKTU
Çok uzun süre organ bekledi Gizem. Puanı yetmiyordu. Nasıl bu ameliyata karar verildi?
-Mevzuat değiştirildi. Kızım bunu başardı. Böbrekte acil sırasındaydı, ama çığlığını her tarafa duyurabildiği için karaciğerde de acil sırasına alındı. O kadar savaşçı bir çocuktu.
İki organ birden mi nakledildi?
-Evet. Ama daha önce yapılabilseydi bu mevzuat, mesela nisanda değişebilseydi, kim bilir belki de Gizem bugün hayattaydı. Geç kalındı. Artık kalbi de, böbrekleri de zayıflamıştı, üstüne temmuz ayında zatürree geçirdi, Şeker Bayramı’ndaysa maalesef artık nefes alamaz hale gelmişti. Yine de umutluydu...
ANEEEEEE MÜJDE
Gizem organ bulunduğunu öğrenince ne yaptı?
-Havalara uçtu. “Anne, sana bir müjde vereceğim!” dedi, “Organ çıktı. Akşama ameliyata alıyorlar!” Yüzündeki mutluluğu anlatamam size.
Ameliyat nasıl geçti?
-Doktorların söylediğine göre çok başarılı. Karaciğer ve böbrek uyum sağlamıştı, ameliyattan sonra Gizem’i yoğun bakımda ziyaret ettiğimde ilk söylediği laf şuydu: “Anne, idrar torbama bak!” Nasıl da gururluydu, gerçekten de torba doluydu. Böbreği çalışıyordu, artık sıvı içebilecekti. Zaten doktorlardan, önce Nescafe istemiş, veremeyeceklerini söylemişler ama iki bardak çay içmiş...
Annesi olarak siz ne hissettiniz? 18 senedir verdiğiniz mücadele geride kaldı gibi mi?...
-Evet, ne yalan söyleyeyim öyle bir hayale kapıldım. Babasıyla sarılıp sevinç gözyaşları döktük. Kızımızın yüzünde güller açıyordu. Onun yüzünün gülmesi, bizim de yüzümüzün gülmesi demekti. Kâbus bitti diye düşündük.
13 gün sonra kaybettik
Siz öğretmensiniz, eşiniz iç mimar değil mi?
-Evet ama eşim işini gücünü bıraktı. Gizem’i her yere o taşıdı, götürdü. Yıllar geçtikçe kızımızın sağlık sorunları arttı, diyalize bağlandı, yürüyemez hale geldi. Sonra tekerlekli sandalyeye mahkûm oldu. Ama o, hep iyileşeceğine dair umudunu korudu. Eşim hem böbreğini, hem karaciğerini vermek istedi. Ama yapılan tahlillerde verici olmayacağını ortaya çıktı. 2 sene oyaladılar bizi. Sonra Florance Nightingale’e bu son ameliyat için yönlendirdiler. Çok uğraştılar ama olmadı...
Ameliyat sırasında herhangi bir komplikasyon oldu mu?
-Hayır. Dr. Yaman Tokat ve ekibi müthişti. Mevzuatın değişmesi için de çok uğramıştı. Ama bir süre sonra ne olduysa, Gizem gözlerini dikti, tavana bakmaya başladı. Her şey iyi giderken neden hayatını kaybetti ben de bilmiyorum. Bize, “Kullanılan bir ilacın yan etkisi. Birkaç gün içinde düzelir” dediler. Ama düzelmedi. Daha sonra ciğerlerinde ve kalbinde kas kalmadığı kendi kendine nefes alamadığı, onun için makineye bağlandığı söylendi. Ama o da işe yaramadı, 13 gün sonra kızımızı kaybettik.
BİZİ 2 SENE OYALADILAR
İsyan ediyor musunuz, “Haksızlık bu!” diyor musunuz?
-İsyanım şu: Niye bizi bu zamana kadar oyaladılar? Biz kimlere güveneceğiz? Keşke bize daha önce Yaman Bey’den söz etselerdi, doğru yere yönlendirselerdi...
“Gizem, size hediye olarak geldi ve organ nakli konusunda bir şeylerin değişmesine sebep oldu, görevini tamamladı ve gitti” diye mi düşünüyorsunuz?
-Ben demiyorum ama etrafımızdakiler öyle diyor. Gizem görevli gelmişti, görevini başardı, kendisinden sonraki hastalar için bir yol açtı, mevzuatı değiştirdi. Ve gitti. Şimdi en büyük arzum onun isminin yaşaması, adının bir yere verilmesi..
Paylaş