Paylaş
Club Flipper’in sahibi, 20 yıl Almanya’da yaşamış bir diş hekimi, aynı zamanda iyi bir işadamı, hayatı seven, canlı, renkli bir kişilik. Dalarken vurgun yiyor ama özgüveninden zerre kaybetmiyor.
Kendine duyduğu güven öyle böyle değil. Beni şaşırttı.
Tekerli sandalyesi bile özel, insan boyunda.
ıki kere evleniyor, birinci evliliğinden iki oğlu oluyor, ikinci evliliğinden de iki kızı. Sürekli güzel kadınlarla birlikte oluyor. ıkinci eşinden (Sinem Yıldırım) ayrıldıktan sonra da Aslı Baş’la, mankenler kraliçesiyle beraber oluyor. Büyük aşk. Ama inişli çıkışlı.
Bundan iki yıl önce Aslı Baş, Ahmet Bayer’in Club Flipper’daki villasında öldü. Bayer ve evindeki dostlar intihar ettiğini söylediler ama kızın ailesi öldürüldüğünü iddia ediyor. Dava mahkemede. Bayer’in iki oğlu Hakan ve Volkan tutuklu. Bu dava daha çook konuşulacak...
HAMİŞ: Aslı Baş’ın ailesi de, kendi acılarını anlatmak isterse, dinlemeye ve yayınlamaya hazırım.
* Aslı Baş’la nasıl tanıştınız?
- Miss Model Of Turkey’in yarışması burada Club Flipper’de yapıldı, biz de sponsorduk. Öyle tanıştık. Bir hafta içinde de sevgili olduk. Ama benimki evli bir adamın, ‘one night stand’i (tek gecelik aşkı) değildi. Eşim Sinem’le kağıt üzerinde hâlâ evliydik ama kopmuştuk, ayrılmayı düşünüyorduk. Yani ben Aslı’ya gönlüm ve kalbim boşken rastladım. Macera olarak da bakmadım. Çok güzel bir kadındı, bunun dışında aynı şeylere gülüyorduk, alışkanlıklarımız aynıydı, birlikte spor yapıyorduk, dalıyorduk, dağa çıkıyorduk.
* Ama üç ay sonra kaza geçirdiniz...
- Evet. Tedavi için Almanya’ya gittim. Aslı her gün, her gün aradı. Tabii ben felaket bir haldeyim. O ilk dönem, boynumdan aşağısı tutmuyordu, solunum kaslarım çalışmıyordu, devamlı oksijen veriyorlardı. Telefonla bile konuşacak halim yoktu. “Bak” dedi refakatçi arkadaşım, “Bu kız her gün arıyor, gelmek istiyor.” “Gelsin” dedim. Aslı 15 gün hastanede benimle kaldı, sonra Köln’e geçtik, ev tuttuk.
* Filmlerde böyle kazalar olunca kadınlar tüyer...
- O yapmadı. Ve ilişkimiz farklı bir boyuta kaydı. Kenetlendik.
* Nasıl bir ilişki yaşadığınızı anlamaya çalışıyorum. Tutkulu bir ilişki mi? Yoksa sadece hemşireniz mi?
- Ne hemşiresi! Aslı hemşireyi bile kovdu. “Seni ben giydirmek, ben yıkamak istiyorum” dedi. Beni her şeyden, herkesten kıskanırdı. Farklı ve tutkulu bir kadındı. Ne var ki duygusal olarak pek dengeli değildi. Ona da söyledim, “Sana bayılıyorum ama beni korkutuyorsun, jakuzide gevşemişken dururken, birden bire kafamdan aşağı bir kova soğuk su döküyorsun...”
ANORMAL BİR KISKANÇLIK
* Nasıl yani?
- Tepkilerini kestiremiyordum. Mesela hastanede Alman hemşirelere espri yapıyorum. Bundan daha doğal ne olabilir? 20 yıl Almanya’da yaşamışım ben, onlar da gülüyor. Hemen suratını asıyor. “Sen onlara ne dedin? Niye espri yapıyorsun? Beni hiçe sayıyorsun!” Anormal bir kıskançlık. Tarifi yok. Her an her şeyden arıza çıkarması mümkündü. Mesela, bir arkadaşımın kız arkadaşı kadeh kaldırırken bana bakmış. Aman Allah’ım, masada olay çıkarıyor, ağlama krizleri yaşıyordu. Ertesi günse hiçbir şey olmamış gibi, canım, cimime devam. Bir taraftan bana destek olduğu ve en zor günlerimde yanımda olduğu için çok müteşekkirdim, bir taraftan da kıyamet ne zaman patlayacak diye sürekli tedirgindim.
* Aslında tersi olması gerekmiyor mu? Sizin onu kıskanmanız, “Acaba bana acıyor mu? Acıdığı için mi benimle beraber?” filan demeniz gerekmiyor mu?
- Yoo. Hiç böyle bir ezikliğe kapılmadım. Ben kendime acırsam, herkes bana acır. Kendimde acıyacak bir şey görmedim. Boynumdan aşağısı tutmazken bile.
* Bu kadar özgüvenli olmanız mı onu ‘güvensizlik denizleri’ne sürüklüyordu?
- Zannetmiyorum. Eski erkek arkadaşı şöyle ifade vermiş: “Aslı birden bire parlayabilen, birilerine lafla ya da fiziken saldırabilen bir insandı. Hatta bir keresinde beni burnumdan yaralamıştı.” Böyleydi işte, beyninde bir elektrik kontağı oluyordu, sonra tekrar hiçbir şey olmamış gibi o şahane haline dönüyordu.
* Sizi birarada tutan neydi?
- Peşimden Almanya’ya gelmiş olması benim için önemliydi. Altı ay o baktı bana. Her şeyimi yaptı. Kahvaltımı hazırladı, yedirdi, içirdi, sırtında taşıdı, arabaya bindirdi, her sabah, 60 kilometre ilerdeki fizyoterapi merkezine götürdü. “Git biraz hava al, dolaş” diyorum. “Hayır, senin ilerlemeni göreceğim” diyordu. Ama aynı zamanda, telefonda 3 ve 7 yaşındaki kızlarımla mı konuşuyorum ya da anneleriyle? Eyvahlar olsun, kıyameti koparıyordu!
* Birbirinize ne veriyordunuz? O sizin yalnızlığınızı gideriyordu, siz de ona gelecek güvencesi mi sağlıyordunuz?
- Yok, hiç olmadı öyle şeyler. Gayet iyi kazanan bir mankendi. “Almanya’da çalışamıyorsun, ıstanbul’daki evinin kirasını müsaade et ben ödeyeyim” diyordum, kesinlikle kabul etmiyordu. Bizi bir araya getiren para değildi yani onu bilin. Bizimki sevgi, aşk ve seksti...
* Ben seks yok zannediyordum...
- Vardı.
* İnsanın boyundan aşağısı tutmayınca seks nasıl oluyor?
- O dönemde değil de yavaş yavaş açıldıktan sonra olmaya başladı. Birkaç ay sonra...
* ıyi de kolay bir durum değil, boyundan aşağısı tutmayan bir adam ve genç dünya güzeli model bir kız. Ne yaptınız da kendinizi ona o kadar bağladınız?
- Belki de hiç kimsenin sevmediği kadar sevdim!
* Sizden daha genç, daha sağlıklı, daha yakışıklı, daha sporcu birini bulamaz mıydı?
- Bulabilirdi. Ama benimle birlikte olmak istedi. Demek ki karizmamdan etkilendi!
ARADA BİR BUÇUK YIL GÖRÜŞMEDİK
* Toplam ne kadar sürdü?
- 2006’da başladı, Aslı ölene kadarda devam etti. Ama arada bir buçuk yıl görüşmediğimiz bir dönem var.
* Neden?
- Çünkü bu dengesizlikleri canıma tak etti, ayrılmak istediğimi söyledim.
* Siz onu kıskanmıyor muydunuz?
- Hayatımda hiçbir kadını kıskanmadım. Ne sevgililerimin ne de karılarımın cep telefonunu karıştırmışımdır. Ama Aslı yapıyordu. Eski eşimden, “Aşkım çocuklarla şöyle şöyle oldu” diye bir mesaj mı gördü, aman Allah’ım, “Hâlâ sana niye aşkım diyor, aranızda bir şey var söylemiyorsun!” Sonunda dayanamadım, “Kusura bakma, yürütemiyoruz” dedim, 2008’de ayrıldık. 2010’da yeniden görüşmeye başladık. Bir buçuk yıl başka bir çocukla birlikte olmuş, onu anlatıyordu. “Sorunlarım var” dedi. “Sana nasıl yardımcı olabilirim? ıstersen bir psikoloğa git” dedim. Benden aldığı tek maddi yardım, o psikoloğun parasıdır. Her hafta gönderiyordum. Mayıs 2012’ye kadar psikolojik tedavi gördü. Sonra bir gün çıktı geldi. “Kendimi inanılmaz iyi hissediyorum. Yeni bir psikolog buldum, bana yeni ilaçlar verdi” dedi. Sonra gözümün içine baktı, “Ben artık eski Aslı değilim, iyileştim. Yeniden birlikte olabilir miyiz?” diye sordu. Kıskançlıkları, paranoyaları ve dengesizlikleri dışında benim için mükemmel bir kadındı. “Sorunlar hallolduysa, çok isterim tekrar denemeyi” dedim.
* Gerçekten değişmiş miydi?
- Bir-iki hafta en ufak arıza olmadı. Sonra zaten buraya geldik, Bodrum’a. O arada haziranda kızlarım gelecekti, “Ben döneyim” dedi, “Yok” dedim, “Seni kızlarımla tanıştırmak istiyorum. Sadece onlar geldiğinde alt kattaki misafir odalarından birinde kal ki, babalarının yatağında bir kadın görüp şoke olmasınlar. O arada ev dolu. Beyhan Hanım var, ABD’de yaşayan bir dostum, Philadelphia Üniversitesi’nde edebiyat profesörü. Nilgün Hanım var, o da 20 yıldır Stuttgart’ta yaşıyor. Onun kızı Melis var, oğullarım Hakan ve Volkan var. Daha bir sürü insan. Hep birlikteyiz. Aslı, Beyhan ve Nilgün’e, “Yaşasın beni kızlarıyla tanıştıracak” demiş. ınanılmaz mutluyuz, her şey yolunda gidiyor. Kim bilebilirdi ki, üç hafta sonra yine orada, o insanların arasında intihar edecek...
KATİL AİLE OLARAK ALGILANIYORUZ
* Bir insanın hayatına sığdıramayacağı kadar çok travma yaşadınız...
- Doğru, hayatımın son altı yılı kamera şakası gibi. Ben bile inanamıyorum. Kendi hayatımı, bir başkasının hayatıymış gibi hayretle izliyorum.
* Her şey, 1 Eylül 2006’daki kazayla mı başladı?
- Evet. Önce vurgun yedim. Boynumdan aşağısı felç oldu. Sonra boşanma süreci yaşadım. Ardından Yalıkavak Marina’da köprü yıkıldı, iskemlemle suya gömüldüm. Bitmedi! Rahmetli annemi 500 bin Euro dolandıran adam, kafama silah dayadı. “Artık daha fazlası olmaz!” dediğim anda, sevgilim Aslı intihar etti. “Tamam o zaman gidiyorum. Ama odama değil. Ölüme!” dedi ve koşarak şuradan, kendini boşluğa bıraktı. ıki yıl önce. Hepimizin gözü önünde. Sonra da “intihar değil, cinayet” deyip, oğullarımı alıp götürdüler. Birkaç gün önce. şu anda ‘katil aile’ olarak algılanıyoruz, saçma sapan şeyler yazılıyor hakkımızda. Oğullarım da şu anda Muğla Cezaevi’nde...
Bir suçu gizlemek için adam öldürmekten suçlanıyorlar
Avukat Onur GÜNDÜZ
“Atılan suç nedir?” diye savcılığa sorduğumuzda, ‘Adam öldürmek’ denmiyor sadece. Adam öldürmek TCK’nın 81. maddesi. 82 h deniyor. O da “Başka bir suçu gizlemek için adam öldürmek.” Yani bir delili karartmak için adam öldürmek. şu anda iki kardeş bununla da suçlanıyorlar. Ayrıca, “O gece yemekte olan herkes gibi, iki kadeh şarap içti Aslı” diye ifade vermişler. Fakat otopside Aslı’nın kanında alkol bulunmamış, mahkemeyi yanlış yönlendirmekten de suçlanıyorlar. Kızın babasının iddiası: “Kızım, çok gizli bilgilere tanık oldu. O yüzden kızımı öldürdüler.” Oysa Aslı’nın gizli bir bilgiye tanık olduğuna dair bir tek emare bile yok. Bilirkişi raporuna gelince, tamamen CD üzerinden yapılmış. ıstanbul’da özel bir laboratuvara gönderilmiş. O laboratuvar ne tanık beyanlarını biliyor ne otopsi raporunu incelemiş, ne de atlama yerini görmüş. Üstelik buna karar verebilecek yetkinlikte kişiler de değil. Raporun eksik olduğu kanaatindeyim. Ayrıca Aslı’yı biri itse boğuşma izleri olur. Otopside üzerinde darp izi, boğuşma morluğu ve şişliği çıkmadı.
ASLI’NIN ÖNCEKİ İNTİHAR RAPORU
Aslı Baş, 21.01.2009’da bir intihar girişiminde bulunmuş. Raporu şöyle: “20.02.2009 tarihinde, saat 22.00’den itibaren alkolle birlikte Voltaren, Apranax, Zanax ve Prozac tabletlerinden birer kutu aldığını ifade eden hasta, hastanemiz acil polikliniğe başvurmuş. Uyku hali dışında yakınması olmayan hastaya acil girişim odasında nazogastrik sonda takılıp, gastrik lavaj ve aktif kömür tatbik edilmiş. Klinik durumu iyi olan hasta için yoğun bakım konsültasyonu istemiş.” Klinik izlem kısmındaysa şöyle yazıyor: “... Psikiyatriden Dr. Ali Bey, intihar girişiminin plansız ve impulsif bir girişim olduğunu, tıbbi sorunları bitince taburcu olabileceğini söyledi. Genel durumu iyi olan hasta, kendi isteğiyle externe edildi.”
OLAY YERİ FOTOĞRAFI
Ahmet Bayer ve o gece evde bulunan görgü tanıklarının anlattığına göre, Aslı koşmaya başlıyor ve şu gördüğünüz şimşirleri aralayarak aşağı atlıyor. 90 santim eni, bir metre de boyu var. Bittiği yerde de 30 santimlik kayrak taşı başlıyor. Yüksekliğiyse bir apartmanın ikinci katı gibi. ıki yıl sonra yeniden yazılan bilir kişi raporuna göreyse, Aslı balıklama atlamıyor. Atılıyor. Çünkü yere düştüğü andaki görüntüsü sırt üstü. Balıklama atlayan birinin sırt üstü düşmesi mantıklı değil. Oysa Ahmet Bayer de, “şimşirlere ayağı takılıp takla atmış olamaz mı” diye soruyor. Ayrı bu raporu yazanların, olayı değerlendirecek yetkinlikte kişiler olmadığını iddia ediyor. Olay yerini bile görmeden yazılmış diyor.
BEN O GECE ORADAYDIM
BEYHAN (Almanya’da yaşayan aile dostu)
Çocukların tutuklandıklarını duyunca atlayıp Almanya’dan geldim. Üç kere ifade vermiştim, yeniden verdim. O gece oradaydım, bahçede, Nilgün’le birlikte. Ahmet ile Aslı’nın karşısında. Her şey gözümün önünde oldu. Çocuklar olay yerinde bile değillerdi, Hakan içeride kızımla film seyrediyordu, Volkan kız arkadaşıyla aşağıda odadaydı.
Ahmet’le Aslı da sakin sakin konuşuyorlardı. Bir ara Aslı masadan kalktı. Normal adımlarla yürümeye başladı. Zannettik ki, önümüzden geçip odasına gidecek. Hayır, birden hızlandı, koşmaya başladı. Ağzımız açık bakarken, o bitkilerin arasından küt diye atladı. O yere çarpma sesi var ya, hayatım boyunca unutamam. O anda bayıldığını gördüğüm için ben Ahmet’e koştum, Nilgün de Aslı’ya aşağıya...
ALLAH’A ŞÜKÜR HER ŞEY YOLUNDA DERKEN...
* Aslı ne istiyordu? Evlenmek mi, aile kurmak mı? Ne?
- “Bana sahip çıkmıyorsun, bana değer vermiyorsun” diyordu. Böyle bir psikozu vardı. Ben de tam o yüzden, onu kızlarımla tanıştırmak istedim. Değer verdiğimi daha nasıl gösterebilirim? Hera ve Lara, ona bayıldı. Manken olması Lara’nın çok hoşuna gitti. Hera’ya civcivler aldı. Birlikte oynuyorlar, uyuya kalıyorlar. “Oh” dedim, “Allah’a şükür her şey yolunda!” Kızlarım haziran sonu geldi, temmuz ortasına kadar her şey çok iyiydi ama 21’inde Aslı intihar etti.
TANIKKEN SANIK OLDUK
Geçen hafta, “Olay yeri incelemesi yapacağız” dendi. Geldiler. Tekrar anlattık, tekrar baktılar, tekrar ifadeler alındı. “Tanık olarak ifadeleriniz bitti, şimdi jandarmaya geliyorsunuz, şüphelisiniz. Önce orada şüpheli olarak ifade vereceksiniz, sonra savcılıkta” dendi. Ertesi gün gittik, bilirkişi raporları istenmiş karşı taraftan. Onlar da gitmiş özel bilirkişiye rapor yazdırmış, “şüphelisiniz” dendi, sonra mahkemeye. Mahkeme de “Tutuklusunuz!” dedi. Peki neye dayanarak? Ne suç işlemişiz? “Ben nasıl öldürebilirim” dedim? “Siz azmettirmiş olabilirsiniz” dediler. Hatta Aslı’nın babası, “O tekerlekli arabasıyla sıkıştırdı kızımı ve ittiler” dedi. Artık daha neler!
O SIRADA BENİM YANIMDAKİ ADAM NASIL BİRİNİ İTEBİLİR Kİ?
MELİS (Beyhan’ın kızı)
Hakan benim yanımdaydı, birlikte dizi seyrediyordum. Volkan ve Pelin, “ıyi geceler” deyip aşağı uyumaya gitmişlerdi. Annem ve Nilgün Hanım da dışarıdaydı. Aslı ve Ahmet Abi bir şeyler konuşuyordu. Murat bize servis yaptı. Dizinin jeneriği başladı, bitmeden annemin çığlıklarını duydum. Benim yanımda olan Hakan, nasıl birini aşağı itmiş olabilir ki?
Boşandım ama Ahmet’e kefil olurum
HAKAN İLE VOLKAN’IN ANNESİ GAMZE BAYER
Perişanım. Çocuklarım içerideyken nefes bile alamıyorum. Bu kadar görgü tanığı varken, nasıl tutuklayabilirler onları? Ben Ahmet’e bile kefil olurum, yıllar önce boşandım ama hep yakın olduk. Ayrıldıktan sonra kayınvalidemle yaşamaya devam ettim. Aslı’yla da tanıştım, dünya tatlısı bir kızdı, çok üzüldüm, çok ağladım vefatında...
EN FENASI ASLI’NIN BEDENİNİN YERE ÇARPMA SESİYDİ
* O son gün nasıl başladı?
- Çok güzel, çok neşeli. Bütün gün, ev hali. 15 kişi filanız. Kuzenler, dostlar... “Akşam büyük bir grup Havana’ya gidelim” dedik. Miami’de yaşayan arkadaşım Mehmet, eşi, Aslı, ben, küçük oğlum Volkan, sevgilisi Pelin, büyük oğlum Hakan... Bir de Mehmet, Hakan’la tanıştırmak için bir başka arkadaşımızın 19 yaşındaki kızını davet etti. Bir ara Aslı yanıma geldi, “Bu kız kaşar!” dedi. Anlamadım önce, o küçük kızı kastediyor, “Manyak mısın nereden çıktı!” dedim. “Ben bilirim” dedi, “19 yaşında daha, ne kaşarı!” dedim. “Geleceğin kaşarı olacak!” dedi. “Ayıp!” dedim. Bozuldu. Ben o arada Mehmet’le sohbet ediyorum, baktım Aslı yok, Hakan da yok. Hakan geri geldi. “N’oldu?” dedim, “Yine kayışı sıyırmış seninki! O kızı, babanla tanıştırmak için getirdiler, anlamadım mı sanıyorsunuz” demiş.
* Sonra...
- Eve geldik. Garajin girişinde, “Telefonunu verir misin? şarjım bitti, abimi aramak istiyorum. Bu gece onlarda kalacağım” dedi. “Peki” dedim, verdim. Ön tarafa, bahçeye geçtim. Almanya’da yaşayan arkadaşım Beyhan, kızı Melis, ABD’de yaşayan Nilgün, kardeşimin eski eşi Güner, herkes orada. Sonra küçük oğlum Volkan ve Pelin geldi. Evin dört girişinde de kamera var, gireni çıkanı görüyorsun. Aslı’nın o bunalım halini de görüyorsun, elinde telefon, mesaj yazıyor. Ağlıyor. Depresyona girmiş.
* Masadaki kız için mi?
- Kafasından ne geçiyor bilmiyorum ki. Masadaki kız, fitili ateşleyen şey. Ama kötü moda geçmiş. Oysa bütün ev halkı onu seviyordu. Birkaç gün önce, “Artık çocuklarımla da tanıştın, bundan sonra birlikte yaşayacağız” demişim. Beyhan ve Nilgün de, onu bu evin kraliçesi ilan etmişler, sürpriz parti yapmışlar, taç giydirmişler. Ben kral, o kraliçe. Çok eğlenmişiz. Ama gel gelelim, sorun bitmiyor. ıki saate yakın merdivenlerin başında oturdu, odasına gidip geldi, üzerini değiştirdi. Sonra “Konuşabilir miyiz?” dedi. Masaya geçtik. Yine o ‘sen bana değer vermiyorsun’ tripleri. Ben bağırıp çağıran bir adam değilim, sakin bir şekilde, “Artık dayanamıyorum, abine mi gitmek istiyorsun, git, hatta istersen psikoloğuna git, kafanı topla öyle gel. Yoksa bu ilişki yürümeyecek” dedim. Sadece bu kadar. Ayağa kalktı. Telefonunu masaya bıraktı. “Gitmemi mi istiyorsun?” dedi; bana baktı, “Gidiyorum ama abime değil, odama da değil, ölüme” dedi. Ben daha ne olup bittiğini anlayamadın birden koşmaya başladı. Eliyle bir hareket yaptı bitkileri araladı ve kendini aşağı attı...
* Ne hissetiniz o anda?
- Dondum kaldım. Pat diye bir ses geldi. En fenası oydu. Aslı’nın bedeninin yere çarpma sesi. Bittim orada. Nilgün ve Beyhan’ın çığlıklarını duydum. Sonra bayılmışım.
* Kim, nerede o anda?
- Nilgün ve Beyhan burada benimle bahçede. Her şeye tanıklar. Defalarca ifade verdiler. Büyük oğlum Hakan ve Beyhan’ın kızı Melis, içeride dizi seyrediyorlar. Küçük oğlum Volkan ve sevgilisi aşağıda odadalar. Personelimiz Murat evin içinde. Beyhan’ın “Yetişin Aslı atladı” çığlığıyla içeridekiler dışarı fırladı. Nilgün, Aslı’nın yanına inmiş. Küçük oğlum, don paça dışarı fırlamış. Bütün bunları kamera kayıtlarında görüyorsunuz zaten. Hakan ambulans çağırdı. Aynı anda doktor aradık, tesisin doktoru da geldi. Götürdüler hastaneye. Ama ne yazık ki Aslı kurtarılamadı, iki saat sonra ölüm haberi geldi.
Paylaş