Paylaş
Kültürümüzde önemli yeri olan, sevgilisine kur dansı yapan eşsiz kuş turnanın neslinin tükendiğini anlattı. Sadece 12 çift kalmış. Vazifemiz, bu ülkede turnaların yaşaması, o kültürün ölmemesini sağlamak olmalı. Nitekim duyarlı sanatçılar bu iş için kolları sıvamışlar, sergi yapmışlar. Bize de gidip destek olmak düşüyor. Akarsu’yla yaptığım röportaj bugün de devam ediyor...
Kuşlara duyduğunuz aşk ne zaman, nasıl başladı?
-Ben de kendime bu soruyu sık sık soruyorum. Yanıtı bence, çocukken hayatı nasıl kodladığınızla ilgili. Ben hep doğanın bir parçası olarak kodladım. Kendimi, hiçbir zaman bir çiçekten ya da canlıdan farklı hissetmedim. İnsan olmanın daha büyük bir erdem olduğunu düşünmedim. Kafam böyle çalışıyor. Dedemin ve anneannemin rolü de büyük. Kendimi bildim bileli, özgürlüğümü kısıtlayacak herhangi bir oluşumun içinde olmadım. Yılın 7-8 ayını doğada araştırma yaparak geçiriyorum. Ben böyle iyiyim...
Çabalarınızla kelaynakların kurtulması gibi, turnaları da kurtarma ümidi var mı? Ne kadar umutlusunuz...
-Çok umutluyum. Çünkü insanın, kültürel ve zihinsel evriminin onu eninde sonunda doğaya çıkaracağını biliyorum. Yok olan sadece turna sanılıyor belki, ama öyle değil. Yok olan aynı zamanda insanın kültürü, sanatı ve yaşam bilgisi. Bindiğimiz dalı kesmek gibi yani. Turnanın artık olmadığı bir yerde, daha kaç yüzyıl turna türküsü veya eseri çıkabilir ki...
TURNANIN DERDİ ÇÖZÜLSE...
Bunca çok sorun varken bu memlekette, “Kim takar turnaları?” diye düşünenlere verecek cevabınız nedir?
-İnanın, turnanın derdini çözerseniz, memleketteki bunca sorun için de çözümler oluşmaya başlayacak. İnsanlara, neden ve sonuç arasındaki ayrımı nasıl göreceklerini anlatmak, ilk adım belki de. Suriye’deki savaş bir “sonuç” mesela, ama “neden” ise çok farklı. Savaşı bitirirsek, sorunu çözeriz sanıyoruz ama sonra bir bakıyoruz ki, falanca yerde bir savaş daha. Turna meselesi de bu memlekette, o sözü edilen diğer sorunlarla aynı aslında. Sıkıntı, büyük fotoğrafı görememekte...
DOĞANIN HAKKI NE OLACAK
Korunması gereken en değerli varlık “doğa” mı sizce?
-Doğaya korunması gereken bir olgu olarak bakmak, doğayı yok eden asıl zihniyet aslında! Çünkü çok üsten bir bakış bu. Bence korunması gerekli en değerli olgu, birbirimizle ve doğayla geçmişte kurduğumuz iyi ilişki biçimleri ve “hak olgusu”. Bu hak olgusunu, bölünmez bir olgu olarak yeniden algımıza, zihnimize ve hayatlarımıza entegre etmeliyiz. Çiftçinin eskiden yaptığı gibi. Tohumu tarlaya, kurda, kuşa, aşa diyerek atabilmekte aslında mesele. Günümüzde tohumlar, “hep aşa hep aşa” gidiyor. Nereye kadar hep bana, hep bana diyebiliriz!
Evde hayvan beslenmesi köleliğin başka bir formu
Kadınlar sizin bu kuş uzmanlığınızdan ne kadar etkileniyor?
-Halen evli olmadığıma göre çok etkilenmiş gibi görünmüyorlar!
Siz evde hayvan bakılmasına karşı mısınız?
-Evet, karşıyım. İnsanın bir başka canlıya bu şekilde davranması bence etik değil...
Onlar doğada özgürce mi yaşamalı?
-Evet. Biz kimiz ki bir canlıya sahip oluyoruz? Bu hayvanları sahip olunabilen canlılar olarak görmüyorum. Bence köleliğin bir başka formu. Yine bir yukarıdan bakış örneği. Ama evet, şu anda, insana bağımlı evlerde yaşayan bir hayvan popülasyonu bulunmakta. Bu realitenin de farkındayım ve bugünden yarına değişebileceğini öngörmüyorum. Kişisel görüşüm, bu canlıların peyderpey azaltılmasına yönelik etik uygulamalar ortaya koymak. Evcil hayvan ticaretini önlemek gibi...
Kuş olmak ister miydiniz?
-Kendimi kuştan, böcekten, çiçekten farklı görmediğim için hiç böyle bir şey istemedim, hissetmedim. Ama şimdi düşündüm de, vizesiz yurtdışı seyahati için mantıklı olabilirmiş esasen!
SEZEN AKSU, NEŞET ERTAŞ VE DİĞERLERİ
Hangi sanatçılar turna projenize katılıyor? Nasıl karşıladılar böyle bir teklifi?
-İçinde turnanın bir şekilde bulunduğu her sanat eserinin sanatçısı projeye katılmış oluyor. Buna Sezen Aksu, Neşet Ertaş ve niceleri da dahil. Doğuş Üniversitesi Profesörü Nazan Erkmen ve ekibi, Oya Abacı ve daha pek çok Türk müziği sanatçısı, korolar, turna konusunu eğilmeye başladı. Bunun yanında Teşvikiye’deki sergimiz için, Mevlüt Akyıldız, Mustafa Ata, Ertuğrul Ateş, Zahit Büyükişleyen, Adil Can, Ahmet Çerkez, Handan Figen, Ergin İnan, Fevzi Karakoç, Şirin İskit Kanberi, Gülveli Kaya, Ekrem Kahraman, Gülsün Karamustafa, Komet, Bihrat Mavitan, Bahar Oksay, Erman Özbaşaran, Süleyman Saim Tekcan gibi ünlü ressamlarımız da destek veriyor.
‘30 yıl sonra öleceğim, bana ne!’
Değil işte!
“İnsan ömrü ortalama 70-80 sene diyelim. Ama doğadaki değişimler ve bunların genele etkisi, uzun zaman dilimlerine yayılıyor. Ömrümüz süresince de çoğu zaman, bu zararların bize olan olumsuz etkisini göremiyoruz ya da görmek işimize gelmiyor. Mesela, nehirler ve dereler üzerine HES’lerin yapılması kararını veren şahıs, bir gün o dere ve nehirlerin kuruyacağının farkında değil. O zaman ne olacak? Doğal yapı değiştiği için, insanlar kente göç edecekler. Ekonomik sorunlar başlayacak. Ama bu sonuçlar o kararı veren kişiyi ilgilendirmiyor. Çünkü sofrasına aynı miktarda besin bir şekilde hâlâ gelmeye devam ediyor. Antalya’nın Kumluca ilçesindeki kanser vakalarındaki artışın bu gerçekle ilişkisine göremiyor. Oysa bir takım insanlar, sürekli bu hastalıkların kurbanı oluyor. Küresel ısınma da yine güncel örneklerden. Obama, Kyoto’yu imzalamıyor, “İmzalamadım hâlâ ölmedim!” diyor. Ama dünyanın bir yerlerinde başlayan iklim göçlerini göz ardı ediyor. Nasıl olsa, en fazla 20-30 yıl daha yaşayacak. Sonrası umurunda bile değil...”
NAZLI ERAY’IN DESTEĞİ BİR ÇOCUK KİTABI
Nazlı Eray sizin projenize katkıda bulunmak için bir kitap yazmış, “Çığlık Atan Mumya”, ne hissettiniz?
-İnanılmaz mutlu oldum. Bu kitap sayesinde çocuklar da turnaları öğrenecek. Hele bu Nazlı Eray gibi usta bir edebiyatçı tarafından yapılıyorsa daha da değerli...
Paylaş