Paylaş
İçim şişti benim.
Sürekli bir olumsuzluktur gidiyor. Kötü haber, tepemizden akıyor.
Duş gibi.
Sıkıştım, daraldım, bunaldım!
Resmen haber ateş ediyorlar üzerimize.
O oluyor, bu oluyor...
Hepsi de kötü anasını satayım. Tam “Ne oluyor” demeye kalmadan...
Başka bir sağanak geliyor.
Savcılar, generaller apar topar götürülüyor, başbakan köşe yazarlarına ayar veriyor, içeride neden yattığı belli olmayan Aylin Duruoğlu 10 ay sonra cezaevinden çıkıyor, Tarkan’ın kokain kullandığı ortaya çıkıyor... O oluyor, bu oluyor... Gündem etrafımızda fırıl fırıl dönüyor.
Ayağımızın altındaki toprak kayıyor.
Her şey, iç karartıyor...
Cevabı olmayan sorular...
Kompleksten geberen insanlar...
Tıkanmışlık, hazımsızlık, manasızlık, rahatsızlık...
Bazen “tarafsız” şeyler okumak istiyorum.
Ama herkes “taraf” olmuş, “Bu bunu bu yüzden yazıyorsa, şu şunu şu yüzden yazıyor” diyorum.
Tarafsız analizler artık lüks değil, temel ihtiyaç.
Onur Baştürk, iç sıkıntısını dağıtmak için eğlendiğini söylüyor.
Ben de sevgilime ve kızıma yapıştım.
Sokaklara çıkmak istemiyorum.
Kimseyi çekemeyeceğim!
Temizleyemediğim çekmeceleri hallediyorum, bastırmaya fırsat bulamadığım fotoğrafların peşine düşüyorum, albüm yapıyorum, merdivenlere resim asıyorum, kitap okuyorum, aileme döndüm, kendime döndüm.
Bekliyorum.
Bu fırıldak gündemin geçmesini...
Bu fena günlerin bitmesini...
Marifet, Günsur’da değil anne babasında
Mehmet Günsur röportajınızı keyifle ama hayretle okudum: Arkadaş, hayatta hiç örselenmeden büyümüş! Onun algısı, ‘dünya, benim ülkem’ şeklinde olmasın da kimin olsun?
Bence başarı, Mehmet Günsur’da değil, onu yetiştiren insanlarda. Asıl röportaj yapılması gereken onlar. Keşke onlar, bu ülkede bu kadar pozitif bir erkek çocuğu yetiştirmenin sırlarını anlatsalar da, öğrensek... Gerçekten de, hele bu yaşadığımız ortamda, özgür, rahat ve hayata bu kadar olumlu bakan erkek çocuk yetiştirin de göreyim sizi. Ve o çocuk gayliğe de bu kadar hoşgörüyle bakabilsin. Nasıl yapmışlar çok merak ediyorum. Erkek çocuğunuz olsa, o zaman ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Bizde 2 tane (bir 5, biri 9) var ve inanın erkek çocuk yetiştirmenin zorluğunu şimdi anlıyoruz. Çok zor yahu. Allah’tan sayenizde Türkiye’den de böyle ‘örselenmemiş insanlar’ın çıkabileceğini öğrenmiş olduk... (Bahadır G.E.)
- Kesinlikle haklısınız, erkek çocuk yetiştirmek zor. Daha doğrusu kendine bu kadar güvenen, kendinden emin insanlar yetiştirmek zor. Ama gördüğünüz gibi, demek ki mümkün! Homofobik olmamak da mümkün, gay’lerle iyi ilişkiler kurabilmek de, her konuda bu kadar özgür düşünebilmek de... Sizinle bir konuda kesinlikle hemfikirim: Beğendiğimiz erkeklerin ebeveynlerine, özellikle annelerine sormalı bunu nasıl yaptıklarını. Çünkü iş, o annelerde bitiyor! Maço ve kendini bir şey sanan erkekleri, anneleri o hale getiriyor!
Ali ile Ramazan
ŞİMDİ adını söylemenin manası yok...
Bir meslek büyüğüm, “İçine düşen her cenin ölsün” demişti.
Öylesine...
Bir konuda onun gibi düşünmediğim için... Ve benim gözlerim büyümüştü....
Hayatımda ilk defa biri bana bu kadar yaratıcı ama bu kadar kötü bir laf etmişti...
Fakat bir taraftan da adamın kötülüğü beni büyüledi...
İnsan nasıl bu kadar acımasız ve fena olabilir diye...
Ağlayarak o zamanki sevgilimi aramıştım, “Bak bugün bir şey daha öğrendin” dedi. “Müthiş yazarlar, sanatçılar, beş para etmez insanlar olabilir... Hatta, kötü
olabilirler... Ama bu, onların çok iyi yazdığı gerçeğini değiştirmez...”
Perihan Mağden de çok iyi bir yazar.
Son romanı “Ali ile Ramazan”dan da çok etkilendim.
Kesinlikle okumanızı tavsiye ederim, bir başka bakış açısı kazandırıyor insana.
Ben gay kültürü bilmem, belki de anlattığı öykünün eksik yanları vardır ama o iki genç erkeğin yaşadığımız ülkedeki hali içimi acıttı.
Onların yanındaydım, omuzlarında sanki.
Bütün o olayları onlarla birlikte yaşadım. Bazı yerlerde içim oyuldu okurken.
Çok çok güzel yazmış, gerçekten tebrik ediyorum.
Ama tabii bu Perihan Mağden’in insan olarak beş para etmez biri olduğu gerçeğini ne yazık ki değiştirmiyor.
Tüp bebek anne adayları isyanda!
BU hafta posta kutum çıldırdı!
Çocuk sahibi olmak isteyen kadınlar, tüp bebek konusunda yeni çıkan genelgeden acayip şikâyetçiler.
Feryat halindeler.
“Yeni önerge, çocuk sahibi olma hayallerimizi öldürüyor” diyorlar.
Yeni önergenin önerdiği şu:
“35 yaş altı kadınlara ilk tedavide tek embriyo, tedavi negatif olduğunda ikinci tedavide iki embriyo, 35 yaş üstü olanlara da 2 embriyo verilecek...”
Bu kadar.
Oldu oldu, olmadı geçmiş olsun! Kadınlarımız bu uygulamaya çok sinirleniyorlar, haberiniz olsun.
Özellikle de Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürü İrfan Şencan’a kırgın ve kızgınlar.
Ayşe Aydın sen ne diyorsun bu konuda, duruma bir el at, tüp bebek uzmanımız sensin, bir açıklama bekliyoruz...
Paylaş