Paylaş
Pazar günkü röportajdaki çağrıdan sonra pek çok kişi, çocuğuyla, sevgilisiyle, annesiyle, babasıyla ağaç dikerkenki fotoğrafını #evladıniçinbirağaçdik hashtag’iyle paylaştı...
Ya da sadece sevdiği bir ağaca sarılırkenki halini...
Çok güzeldi, çok hoşuma gitti.
Bütün o fotoğraflara gözlerim dolu dolu baktım.
Aslında yaptığın şey doğruysa hemen karşılığını buluyor bu toplumda.
Ben de Çağan ve arkadaşlarını destekliyorum.
3 kişiydiler, 10 bin küsur kişilik bir aile oldular, inanıyorum ki gittikçe daha da büyüyecek.
Siz de evladınız için bir ağaç dikin, bu halk hareketinin bir parçası olun.
Tabii ki Çağan Irmak’ı yakalamışken birkaç ay sonra vizyona girecek yeni filmini de sordum...
Gelelim yeni sinema filmine...
İsmi, “Benim Adım Feridun”. Güzel bir hikâye, çok içime sinen bir iş oldu...
Nasıl buluyorsun bu hikâyeleri?
Hikâyeler beni buluyor aslında! “Nadide Hayat”ın çekimleri yeni bitmişti. Biz böyle bütün ekip, o gemide bir ay geçirmişiz, çalışmışız, kapkara yanmışız. Dizlerimiz filan yara bere içinde. Zannedersin, bir göçmen grubu uçağa binip İstanbul’a gelecek, o haldeyiz. Havaalanında uçağa binmeyi bekliyoruz. Benim de kitabım bitmişti, kitap almak istedim. Aaa baktım, Mahir Ünsal Eriş’in yeni kitabı çıkmış. Daha önce “Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde”sini okumuştum. O kadar beğenmiştim ki, hiç tanımamama rağmen telefonunu bulup teşekkür etmiştim. Bu yeni kitabı, bir hikâye kitabıydı. Hemen karıştırmaya başladım. “Benim Adım Feridun” diye bir hikâye gördüm, toplam 8 sayfa, birkaç dakikamı aldı okumak. Okumadım, resmen içtim! Veeee hikâyeyi bitirir bitirmez telefon ettim Mahir’e: “Bu öykünü film yapmak istiyorum. Ama hikâyeyi bana verip, sırtını dönüp gideceksin. Kabul mü?” “Kabul abi, senin olsun!” dedi. Tam dokuz ay sonra biz filmi çekiyorduk...
Ne anlatıyor?
Kız arkadaşı tarafından terk edilmiş bir çevirmen, hayata kahreder. O kadar fena olur ki, ayakları onu nereye götürürse gider...
Ve nereye götürür ayakları onu?
Yalova’da bir düğüne! Bedavadan bira içmektir amacı. Fakat bunu Feridun zannederler. Küs amcaoğulları Feridun, 15 yıl sonra Almanya’dan geri dönmüş sanırlar ve ortalık bir anda karışır. Bizim çevirmen de bir yerden sonra artık dayanamaz ve Feridun gibi davranmaya başlar! Komedi... Ama sıkı bir komedi...
Kim oynuyor?
Halil Sezai. Halil, bu filmde müthiş bir komedyen olduğunu kanıtlayacak. Büşra Pekin’le birlikte oynuyorlar. Güngör Bayrak, Ayşe Tunalı, Kadriye Kenter, Suzan Aksoy. Müzikleri Çiğdem Erken yapıyor. O da benim müzikteki ruh ikizim.
Senaryoyu sen yazdın...
Evet, Mahir’in aynı adlı hikâyesinden. Çok tempolu olması gerekiyordu. Sanırım başardık. Hiç nefes aldırmadan güldürme üzerine kurulu bir film var ortada. Çoğunluğu da aynı yerde geçiyor ve bazı sahnelerde toplam 700 kişi oynuyor. Dedim ki kendi kendime, “İşte bu senin için bir sınav!” Yalova’nın yerel halkıyla çalıştık. Önde bir aksiyon oluyor mesela. Arkadaki 250 kişinin de aynı anda o aksiyona reaksiyon vermesi gerekiyor. Valla, şahane oynadılar!
Seni artık ne kesiyor?
İşte bu! Hayatta biraz daha farklı şeyler denemek. Ve zorlanmak. Bu filmde zorlandım, bu da hoşuma gitti.
Sen orkestra şefi gibi duygularımızla oynayabiliyorsun. Artık sadece ağlatmak yetmiyor mu?
Yetmiyor! Bir ara ağlatan adam olarak anılmaktan rahatsız oluyordum. Artık böyle bir problemim yok. Bazen galada insanların ne kadar güldüğünü görüyorum, o zaman dünyalar benim oluyor. Durup dururken insanları güldürebilmek harika bir şey.
Hangisi daha zor? Ağlatmak mı, güldürmek mi?
İkisi de. Çünkü ikisinde de inandırıcı olmak zorundasın. Bazen diyorlar ki, “Ağlanacak hiçbir şey yoktu ama ben yine de ağladım!” Evet çünkü oradaki duruma inandın. Empati kurdun kendi hayatınla. Anneni düşündün, sevgilinin seni terk ettiğini düşündün. Mesela bu filmin başı, hiçbir filmimde olmadığı kadar tokat gibi bir sahneyle başlıyor...
Halil Sezai aklına nasıl geldi?
Feridun’u okudum ve “Bu, Halil!” dedim.
Sen bir hikâye avcısı gibisin...
Aynen öyleyim! Ve inanır mısın, biri bitmeden öbürünün peşine düşüyorum.
Bazen şöyle diyor musun; “Şu yaşımdayım hayatımın sonunda kadar şu kadar daha film sığdırırım...”
Bazen eğlenmek için şunu yapıyorum; “Bu iki kat arasında kaç basamak varsa, o kadar film yapacağım!” diyorum. Nedense hep 21 çıkıyor! Sıkı bir fantastik film yapmak istiyorum. Sıkı bir korku filmi yapmak istiyorum. Allah’tan daha yapmak istediğim çoook şey var hayatta. Ve heyecanlıyım. Hayata karşı bitmez tükenmez bir heyecanım var...
HAMİŞ: Ramazan Bayramı hepimize sağlık, mutluluk, birlik, beraberlik huzur getirsin. Yarın ve öbür gün izninizi rica ediyorum, cumartesi yine görüşürüz...
Paylaş