Erkekler saçlarını boyatsın ama

Hiç öyle küçümsemeye filan kalkmayın, burun da kıvırmayın...

Bugün hayatın mühim mevzularından birini işliyorum.

Ünitemiz:

Erkekler, saçlarını boyatsınlar mı boyatmasınlar mı?

Boyatacaklarsa, kime boyatsınlar?

* * *

Ben bu konuda tutucu biri değilim.

Asla, sakın yanlış anlamayın, erkeklerin saçlarını boyatmalarına karşı değilim. Üstelik bu yazdıklarım sadece gösteri dünyasındakiler için değil herkes için geçerli. Kim isterse saçını boyatsın. Amaaaa...

Kafasının ortasına eğreti peruk oturtulmuş gibi boyatmasın!

Ve ne yazık ki, hepsi olmasa bile, erkeklerin çoğunluğu bu konuda bilgi sahibi olmadıkları için (tecrübeli de olmadıkları için) haliyle bir yanlışa kurban gidiyorlar...

Ve herkes, görür görmez "Aaa saçlarını boyatmış ama kötü boyatmış!" diyor.

Tabii suratına karşı söylenmesi yakışık almaz, arkadan...

Bu da bir erkek-sever ve perest olarak beni üzüyor.

Kadınlardan feyz almalarını öneriyorum.

Ve bu konuda bildiklerimi hizmetlerine sunuyorum.

* * *

Arkadaşlar!

Kim ne derse desin, bu boya konusunun uzmanları kadın kuaförleri, yani berberler değil.

Bin yıllık mahalle berberinizde saçlarınızı kestirin, sakal tıraşınızı olun, ama boya işine asla girmeyin. Çünkü bu iş, özel tecrübe ister, incelikli ve alengirlidir.

Kadınlar boşuna mı kuaförlere servet ödüyorlar. Kuaförler boşuna mı zengin ve medyatik oluyorlar. Demek ki kadınların, bir bildiği var. O bilenlerden biri de benim. Yıllarca kafamı, Allah rahmet eylesin, MOS’un ortaklarından Sedat Kamaz’ın ellerine verdim. Öyle bir röfle ve renk ustasıydı ki, o kadar olur. Benim gibi yüzlerce kadın, yemesinden içmesinden keser, götürür Sedat’ın kasasına koyardı. Bu işler böyledir. Sedat’tan sonra Şükran. Her iki anlamda. Kronolojik anlamda da, sanat gücü anlamında da. Dubai’de yaşarken bile kafamın rengini Şükran yapıyor.

Ben de ona şükran duyuyorum. Ha şart mıdır derseniz, elbette değildir.

* * *

Ama kim ne derse desin...

Berberlerin boya bilgileri yok Oysa, kadın kuaförleri özel olarak boya eğitimi alıyorlar. Renk anlayışları var. Bir kafayı boyarken, yapabilecekleri fantezi numaraları var. Bembeyaz bir saçı dümdüz, peruk takmışsın gibi siyaha boyamıyorlar. Natürelliği ön plana çıkarıyorlar. Tamamen boyamak değil de, beyazlara renk vermek gibi. O zaman kırçıllı bir kafa oluyor ki, tadından yenmiyor. George Clooney gibi dolaş ortalıkta.

Bir de saçı, kırçıllı gri yapan şampuanlar var mesela. Bir yıkıyorsun, şöyle bir kurutuyorsun, gümüş rengi bir kafayla dolaşıyorsun. Hem doğal hem seksi. Daha ne istersiniz?

O yüzden siz siz olun, erkekseniz, saçlarınızı boyatacaksınız çekinmeyin ürkmeyin, korkmayın, utanmayın bir kadın kuaförüne gidin...

Pişman olmayacaksınız.

HAMİŞ: Bir başka gün de "Erkekler parmak arası terlik giysinler giymesinler mi?" meselesini gündeme getireceğim, haberiniz olsun!

NUR İÇİNDEYAT RAU

Dün mesleğe yeni başlamış biriydim, her çalıştığım yerde en küçük bendim, ama gel gör ki, yıllar geçti, ben önce serpildim, sonra büyüdüm, sonra da kazık kadar oldum...

Durumumdan şikayetçi olduğumdan değil.

Ama nasıl söylesem, röportaj yaptığım insanlar dünyaya veda etmeye başladılar.

Alman Cumhurbaşkanı Rau mesela...

* * *

Bütün Türklerin sevdiği adamdı, babasıydı...

Ben ayıramam.

İki cumhurbaşkanı röportajım, tek cumhurbaşkanı elbisem var.

Türkiye’de hadise oldu, dekolte bulundu, Almanya’dan normal karşılandı.

İki cumhurbaşkanı da son derece kibar ve zarif davrandı.

Fakat Rau...

Süleyman Bey’den iyi olmasın ama son derece esprili, rahat ve komplekssizdi, tam bir Batılı siyasetçiydi. Röportaj sırasında kollarını kavuşturup ciddi adam pozu atmıyor, sıcak, normal, herhangi biri gibi duruyordu. Ben de dokunarak konuşanlardanım, o da öyleydi. Yanlış anlamayın, konuşurken bana değil, 25 yaş genç karısına dokunuyordu. Çok hoşuma gitmişti onları öyle romantik ve dokunmaktik görmek. Çiftin 19, 21, 22 yaşında üç çocuğu vardı. Karı koca sarılarak poz vermişlerdi. Günün birinde bizim de böyle rahat ve komplekssiz siyasetçilerimiz olur inşallah.

Johannes Rau, huzur içinde yatsın, toprağı bol olsun...

Haldun Dormen

bu saygıyı hak ediyor

Bir ülkede bir insanın adı, bir sanat dalı söz konusu olduğunda, simge isim olarak anılıyorsa... Bunca yıl, bunca zahmet, bunca kahır, bunca imkansızlık, buna parasızlık, bunca fedakarlık, bunca vefasızlık... Lardan sonra... Elbette ama elbette Beşiktaş Belediyesi’nin Haldun Dormen’e düzenlediği saygı gününü hak ediyor demektir.

Ne mutlu ona... Ne mutlu bize...

Teşekkürler ve çok yaşayın Haldun Dormen.

HAMİŞ: Konumuzla ilgisi yok ama dünyanın en şeker kayınpederi bu arada!
Yazarın Tüm Yazıları