Paylaş
Bir sürü özelliği vardır, bir sürü sıfatı. Zeki, çalışkan, yaratıcı, esprili, bilgili ama bir özelliği vardır ki parmakla gösterilir: Cesareti. Tanıdığım en cesur kadınlardan biri. Asılacağını bilse, doğru bildiğini söylemekten vazgeçmez. Söylediği sizi rahatsız da edebilir. Ama o, arkasında durur. Sivri, farklı, bazen aykırı, kafası herkes gibi çalışmayan, başka türlü çalışan bir kadın. Ne yazık ki artık bu modellerden pek üretilmiyor, onun gibi kadınlara artık rastlanmıyor. Bodrum’da yakaladım, bu röportajı yaptım...
İlk aşk?
- 16 yaşındaydım, bir yaz aşkıydı, tam platonik, neredeyse sadece gözlerle yaşanan bir şey. Onun tatili erken bitti, bir aşk mektubu bırakıp gitmiş. Zarfın kapatılan yerinde SWAK harfleri vardı: Sealed With A Kiss, öpücükle mühürlenmiş! Düşünebiliyor musun, ne kadar çocukça ve ne kadar romantik...
Peki siz ne yaptınız?
- Kimse görmesin diye denize açılıp uzun uzun, yüksek sesle ağladığımı hatırlıyorum. İki yıl sonra tekrar karşılaştığımızda, benim için büyü bozulmuştu. Ne kanımızı tutuşturan Akdeniz sıcağı, ne gitar sesleri ne de sahilde yaktığımız ateş vardı. Kıştı, bedenlerimizi saran kalın paltolar içindeydik ve ben artık çok mantıklıydım.
Yaşadığınız o ilk aşk, daha sonraki ilişkilerinizi etkiledi mi?
- Etkilemez mi? Her ilk daha sonrakileri etkiler. Ama bunun tersi de doğrudur: Son aşk da daha öncekileri nasıl hatırlayacağınızı belirler.
Sizin için aşk ne? Seks ne?
- Aşkı ve seksi birbirinden ayırmak sadece yeniyetmeler için geçerli. Aşk ve seks ayırımı, ruh-akıl ile bedenin uyumsuzluğunun bir sonucu bence. Eğer böyle bir uyumu kendi içinizde gerçekleştirebildinizse, aşk ve seks birbirini üreten ve koşullandıran şeyler...
"Kavuşamazsan aşk olur" teorilerine ne diyorsunuz? Yoksa "Aşk, birlikte demlene demlene" mi olur...
- Birlikte demlene demlene olan şeye, aşk yerine sevgi demek daha doğru. Ama avet, kavuşamazsan aşk olur. Çünkü aşk diye adlandırılan o baş dönmesi, o yarı bilinçsizlik hali daha çok karşıdakini bilmemeye dayanır. Bilmediğin zaman, ya da bilmediğin ölçüde, o insanı, hayalindeki sevgilinin yerine koyabilirsin. Ama bu hep böyle süremez. Tanıdıkça ayakların yere basar ve gerçek hiçbir zaman hayallerle yarışamaz. İşte o noktada, şanslıysan karşındaki somut insanı sevmeye değer bulur ve devam edersin, yoksa "Sadece bir yanılsamaymış!" der, geçer gidersin.
Solcuydunuz, liberal oldunuz. Hayatınızın herhangi bir döneminde seks sizin için tabu oldu mu?
- Hayır hiçbir dönemimde olmadı. Solcu olmadan önceki dönemlerde de son derece özgürlükçü fikirlerim vardı cinsellik konusunda. Ama sadece özgürlükçü olmak yetmiyor. Özgürlüğünü kullanırken hoyratlıklar yapıyorsun. İlişkilerin değerini bilmek ve iyi bir ilişkinin üstüne titremeyi öğrenmek için belli bir olgunluğa ulaşman gerekiyor.
Türkiye’yi kurtarırken, kendi ilişkilerinizi batırdığınız oldu yani...
- Hem de nasıl!
Kendinizi bir erkeğe teslim eder misiniz?
- Teslim almak ya da teslim olmak bana göre şeyler değil. İkili ilişkilerimi hiçbir zaman bir "güç savaşı" olarak yaşamadım.
Seks satan bir kadın değilsiniz ama tuhaf bir seksapeliniz var. Sizce nereden kaynaklanıyor?
- Teşekkür ederim, ama kadınların seksi bulduğu kadınları, erkekler bulmuyor. Erkek arkadaşlarımla sohbetlerde buna çok sık tanık oldum. Ama eğer dediğin doğruysa, sebebi muhtemelen etrafına sürekli "Unumu eledim, eleğimi astım" havası yayan kadınlardan olmamamdır. Kadınların çoğu, biriyle çıkmaya başladıktan, nişanlandıktan ya da evlendikten sonra, "rezerve edilmiş" "peylenmiş" ya da "sahipli" mesajı verirler. Ki bu çok iticidir. Bence seksapeli yok eder.
Maceraya ne kadar açık bir kadınsınız?
- Valla, maceradan ne anladığına bağlı. Benim için macera, uzakta gibi görünen, oysa hemen önümüzde bekleyen "imkansıza" uzanıvermektir!
Sizin ataklarınıza cevap veremeyip geri çekilen adamlar oldu mu?
- Evet oldu. Ama korkudan değildir, muhtemelen beni beğenmemişlerdir. Tabii önce biraz bozulur gibi oldum. Ama sonra hemen şöyle düşündüm: Ben de birçok erkeğin ataklarına cevap vermedim, o zaman neden şaşırıyorum ki, onların da beğenmeme hakkı yok mu? Var. Ben eşitliğe yürekten inanıyorum.
Güçlü bir kadın olmanın insana getirdiği ne tür dezavantajlar var?
- Ben güçlü olmanın hiçbir zararını yaşamadım. Erkeklerin güçlü kadından korktuğunu da sanmıyorum. Güçlü, özgüvenli erkeklere talipsen tabii. Tam tersine güçsüz kadınlar, erkeklerde panik yaratır gibi geliyor bana. "Ya bana fazla bağımlı hale gelirse? Ya bir gün ayrılmak istersem onu nasıl bırakırım? Nasıl kendini toparlar?" diye endişe ederler, kendilerini baskı altında hissederler...
Bir erkek için, bir kadınla kavgayı göze alır mısınız?
- Bir erkeği bir başka kadın yüzünden kaybetmezsin, önce sen kaybedersin sonra bir başka kadın gelir alır. O yüzden de kadınla kavga etmenin alemi yoktur, o sadece sonuçtur. Daha kaybetmeden erkekle ve kendinle kavga etmen lazım.
Çok yatmak isteyip, yatamadığınız bir adam oldu mu? Daha kibarca sorayım, içinizde kalmış bir adam...
- Buna hayır diyen insan kadın ya da erkek ya samimiyetsizdir ya da libidosu dumura uğramıştır! Ama eyleme dönüşmemiş arzuların bile suç sayıldığı bir toplumda bu yaygın samimiyetsizliği de anlayışla karşılamak lazım.
İlk evliliğinizi yaptığınızda kaç yaşındaydınız? Neden evlendiniz?
- 19 yaşındaydım. Zaten bir evimiz vardı, dolayısıyla "ev"lenmeye ihtiyacımız yoktu. Ama daha rahat ederiz diye düşündük.
"Birlikte memleketi kurtarıyorduk"tan fazlası var mıydı?
- Vardı tabii o günkü kafa ve ruh düzeyimize göre birbirimize seviyorduk. Şunu da söylemeliyim: Doğru ya da yanlış, ortak bir davanın parçası olmanın ilişkiye getirdiği derinliği küçümsememeli. "Dava birliği", şu anda etrafında gördüğün evliliklerin, çoğunun sahip olduğu ortak paydadan daha geniş bir ortak payda oluşturur.
Evlilik genellikle kadınlar için "başarı" simgesi, sizin için neyin simgesi?
- İlk evliliğimin bitişinin üstünden beş yıl geçmişti. Otuzuma yaklaşmıştım. Bir gün göğsümde bir sertlik hissettim. Gittiğim doktor çok telaşlandı, hemen ertesi günü operasyon geçirdim ve 3 gün biyopsi sonucunu bekledim. O 3 gün boyunca, yoğun bir muhasebe yaşadım. Sonuç olumsuz çıkabilirdi ve ben kanserle tek başıma mücadele etmek, belki de ölümü tek başıma beklemek zorunda kalabilirdim. Birden bir "hayat arkadaşı" ihtiyacı hissettim. "İyi günde, kötü günde" birlikte olmak isteyeceğim biri. Artık eski defterleri kapatmanın, kendimi yeniden sevmeye ve sevilmeye açmanın zamanı gelmişti. Genellikle sanılır ki, insanlar karşılarına biri çıkınca evlenmeyi düşünür; bence durum tersi. Sen evliliğe hazır hale geldiğinde, zaten karşında olanlara alıcı gözle bakmaya ve sevilmeye değer insanları görmeye başlarsın. İşte o zaman ben Metin’i buldum karşımda. O gün çok farkında değildim ama bugün bunun yaşamımın en büyük şansı olduğunu düşünüyorum.
Evlilik denen şeyin sırrını kimse çözemedi, bıkmayana da rastlanmıyor...
- Ben kendimi bildiğimden beri Batı’da evlilik kurumunun krizde olduğu söylenir. Ama maaşallah yıkıldığı- mıkıldığı yok. İnsanlar, evlilik krizlerini bir evliliği bozup, bir diğerini kurarak çözüyorlar! Yani artık "seri evlilikler" dönemindeyiz. Ve kurum, hálá dimdik ayakta. Ama öte yandan hızla değişiyor ve çeşitleniyor. Batı’da yapılan bazı istatistiklere bakıyoruz; çekirdek aile yani anne, baba, çocuklar, Batı toplumlarında çoktan sayısal olarak azınlığa düşmüş durumda ama hálá bir norm olarak dayatılmaya devam ediyor. İşte kriz de bu dayatmadan çıkıyor. İnsanlar var güçleriyle bu norma uymaya çalışıyor, ama uyamıyor. Ve uyumsuzluğu da "kriz" olarak algılıyor. Bence çözüm ki bizim Metin’le yaptığımız da budur- tek tek bireylerin kendilerine uygun modeli aramaları ya da yaratmalarıdır. Ama bu da yetmez... Bulunan ya da yaratılan modelin de donmasına izin vermemek, o modelin de ilişkinin dinamiklerine göre devinen bir form olması gerektiğini kavramak lazım. Bütün bunları başarmak, evlenecek bir koca ya da bir karı bulmaktan çok daha zor elbette ama inanın daha verimli bir çaba.
Siz her şeyi birlikte yapan, yaşayan çiftler hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Valla, biz her şeyi birlikte yapmıyoruz! Mesela şu anda Metin sıkıldı İstanbul’a döndü ben Bodrum’da tek başıma tatile devam ediyorum. O asosyal bir insandır, ilişkilerinde çok seçicidir. Ben de onu oraya buraya çekiştirmem, gideceğim yere kendim giderim. Ama fikir ve duygu hayatımızda uygun adım yürümeye çok dikkat ederiz. Biraz aksama fark edersek, işi gücü bırakır konuşuruz.
Hangi suç ortaklığını birlikte gerçekleştirdiniz de bu kadar birbirinize bağlısınız?
- Biz bütün suçlarımızın ve sevaplarımızın ödülünü de, ceremesini de beraber çekeceğe benzeriz.
20’li yaşlarda aşk ve seks hakkında neler düşünüyordunuz, savunuyordunuz, 30’larda, 40’larda, 50’lerde...
- 20’lerimde herkes gibi ben de aşkı ve seksi biraz idealize ediyor, üstünde fazla düşünmeden yaşamaya bakıyordum. 30’lu yıllarımda aşkın ve seksin teorisiyle meşguldüm. O yıllar evliliğimize ilişkin kendi "ahlak kitabımızı" yazmakla, kendi değer sistemimizi oturtmakla geçti. Daha sonraları ise, insanların bütün bu meseleleri gereğinden fazla konuştuğu, gereğinden fazla önemsediği duygusuna kapıldım. Seks nedir ki? İki insanın arasında oluşabilecek bin bir türlü mahrem ilişkiden biri yalnızca. Üstelik en önemlisi ya da en derini, ya da en tatmin edicisi değil. Bunun neredeyse bir takıntı haline gelip dünyanın merkezine yerleşmesi etrafımızı kuşatan tabular yüzünden.
Bulunduğunuz noktayı nasıl tanımlarsınız?
- Şimdi 50’lilerimi sürüyorum. Her zamankinden daha özgür hissediyorum kendimi. Özgür ve müdanaasız. Hiçbir mahallenin baskısını takmadan yaşamanın keyfini çıkarıyorum.
Aldatan bir kocayı kapı önüne koymak şart mıdır? Seks, sadece seks olabilir mi?
- Evet, seks sadece seks olabilir. Aldatmak bize, yani Metin’le bana çok yabancı bir kavram.
Evlilikte tamamen açık olmak mı gerekir, insanın gizli bir bahçesi olmalı mı?
- Gizli bahçeler, gizli işler çevirmek içindir. Bana uymaz...
Çok yakışıklı ama kafası fazla çalışmayan bir adamla beraber olabilir misiniz?
- Kafası çok iyi çalışan fakat eciş bücüş bir adamla beraber olamayacağımı biliyorum!
Evliliğin en can sıkıcı yanı?
- Arada bir molalar alınamaması...
Erkeklerden neler öğrendiniz?
- Kadın olduğumu.
Her annede annelik içgüdüsü yoktur diye düşünüyordunuz? Hálá öyle mi düşünüyorsunuz?
- Evet, bu konudaki düşüncem gün geçtikçe pekişiyor.
Ne kadar farklı bir annesiniz?
- "Koşulsuz sevgi" denen şeye fazla güvenmem. Annenin de, çocuğun da sevgiyi hak etmesi gerektiğine inanırım. Onun için de geleneksel annelik rolüyle yetinmek yerine, mümkün olduğu kadar bize has özel bir ilişki olmasına çalıştım aramızda. Aslında bizim evde roller çok karışıktır. Metin, evin çocuğu gibidir. Ali, "baba" gibi davranır, Metin’i koruyup kollamaya çalışır. Biz ana -oğul bir olup, Metin’in aşırılıklarını törpülemeye çalışırız. Bazen baba-oğul bir olup beni şımartırlar, dinlendirirler.
"Keşke birkaç tane daha çocuğum olsaydı" diyor musunuz? Bir kızınız olsun ister miydiniz mesela?
- Evet, bir kızım olsa hoş olurdu. O da bambaşka bir deneyim olurdu, eminim.
Son soru: Beraber olduğunuz erkeğin sizden öncesi önemli midir ya da sizden sonrası?
- Öncesi onu tanımam için bir imkandır. Sonrasını ise takip edeceğimi sanmıyorum...
Paylaş