Bu yazı 60 yaş ve üstü için yazılmıştır

Annem 60 oldu.

İnanamıyorum.

Sanki benim inanmamam bir şey?

Asıl annem inanmıyor...

İnsan kendi yaşına şaşırır mı?

Valla o şaşırıyor!

Bir de hiç 60'lık gibi davranmıyor.

Bu cümle biraz tuhaf oldu...

60'lıklar nasıl davranır ki?

Galiba onlar biraz durulur.

6 ve 0 oturaklı bir rakam olduğu için daha akıllı ve uslu olur.

Hayat, onlar için varsa yoksa artık çocukların ve torunların mutluluğudur.

Zaman yavaşlamıştır.

Emeklilik yaklaşmıştır.

Torunları dizlerinin dibine filan oturur.

Diye düşünüyoruz değil mi?

Değil işte!

*

Annemin hayatı beni hálá nefessiz bırakıyor.

Hálá bir hayatı var yani!

Başkalarına adamadığı, bahşetmediği bir hayatı. Hayalleri, istekleri, arzuları, hırsları, onar yıllık kalkınma planları...

Bu gidişle 80'inde de olacak.

Sinirleri alınmış tatlı tatlı gülümseyen, olgun, dolgun, biraz solgun biri olamadı gitti.

Olamayacak da.

*

İki torunu ‘‘Anane’’ diye seslenince dönüp bakmıyor benim annem.

Ablam zaman zaman bu duruma gıcık olsa bile... İlgilenmediğinden değil, anneannelik müessesi ona yabancı ve uzak geldiğinden.

Unutuveriyor.

Kendini bir türlü anneanne gibi hissedemiyor.

Annem beni hep güldürüyor.

Kaportası değişikliğe uğrasa da, o hálá içinin 6 ve 0 ile alakasının olmadığını söylüyor.

Ama hayatta en güvendiğim insan o, böyle diyorsa, hissediyorsa, mutlaka bir bildiği vardır.

*

Geçen hafta doğum günüydü.

Biz üç kardeş istemesek de annemiz 60 olmuştu.

Boru değil, 60!

E adam gibi bir kutlama yapmalıydık.

Eline bir hediye verip, yanağına da bir öpücük kondurmak ne onu ne bizi keserdi.

Saksıyı çalıştırıp bir takım süprizler hazırlamalıydık, onu utandırmalı ve çok zor ağlayan ‘‘mami’’mizi ağlatmalıydık.

Nitekim başardık.

*

Fikir ablamdan çıktı.

‘‘Yakın arkadaşlarımız için seferber oluyoruz ama nedense söz konusu anne ve babamız olunca insanların ipini kopardığı bir parti vermek aklımıza gelmiyor, hadi yapalım’’ dedi.

Ailenin organizatörü odur.

Tabii hemen atladık fikrin üzerine.

Zaten bu yazıyı da o yüzden yazıyorum.

Yaşı 60'ın üstü olan ve kaportasıyla içinin uyum sağlamadığını düşünen herkes çocuklarından bizim annemize yaptığımız doğum gününden talep etsin.

Valla, ciddiyim.

‘‘Ben de bu doğum gününden istiyorum’’ desin.

Yok öyle yani telefon açıp ‘‘Seni çok seviyorum, iyi ki doğdun anneciğim’’ demek ya da küçük bir hediyeyle evine uğrayıp, ‘‘İyi ki varsın ama şimdi benim bir yere yetişmem gerekiyor’’ diye sıvışmak.

Hem düşünün bakalım en son ne zaman annenize gerçekten havalara uçtuğu bir doğum günü yaşattınız?

Ama sevgilinize yaşatmışsınızdır.

Ne ayıp.

*

Bakın biz neler yaptık?

1. Önce bir kağıt kalem alıp, annemizin hayatını üç döneme ayırdık. Davetlilerin listesini ona göre çıkardık. a) Çok çok eski dostları ve ailesi. Onlar ortak bir geçmişi temsil ediyordu. Yirmi kişiyle sınırlı tuttuk. b) Yakın geçmişi ve şimdiki zamanı, yani iş arkadaşları, bir yirmi de onlar etti. c) Ve gençler diye listelediğimiz insanlar. Ee bu durumdan biz de faydalanmak istiyorduk, onun tanıdığı kendi arkadaşlarımızı da listeye ekleyiverdik. Çılgınlar gibi eğleneceğiz ya. Ettik mi toplam 60.

2. Peki bu 60 kişiyi nereye toplayacaktık? Şimdi böyle bir durumda bir dostunuzun cafe, restoran ya da otel sahibi olması iyi oluyor. Şart değil ama hayat kolaylaşıyor. Biz şanslıydık Tayyar Zaimoğlu can ciğer kuzu sarması arkadaşımız, yaptı bir indirim. Üstelik Adana'nın yemeği en iyi olan oteli Zaimoğlu. Bir de anneme özel mönü yapmasın mı? Yapsın.

3. Bu tür sürpriz organizasyonların bir de hoş tarafı var, insan havaya giriyor, hazırlık yaparken kendinden geçiyor ve çok eğleniyor. Icığıyla, bıcıgıyla uğraşmaya başlıyorsun. Kardeşler arasında tuhaf bir dayanışma artı kıskançlık yaşanıyor. Anne hepimizin annesi ya!

4. Anlayacağınız sıkı bir işbölümü yaptık. Abla ve erkek kardeşin görevi, anne evine süzülüp toplayabildikleri bütün eski fotoğrafları toplamaktı. Yaptılar. Resmen çaldılar. Üstelik anneme hiç çaktırmadan. Kendimizce ilkel bir film hazırlayacaktık. Dia gösterisi demek daha doğru olur. Laptop denilen bir şey var değil mi? Partinin bir yerinde ışıklar sönecek ve o fotoğraflar ‘‘enişte’’nin uygun bulduğu müzikler eşliğinde gösterilecekti. Annemin o esnada ağlamasını ümid ediyorduk. Yanılmadık!

5. Bir de tabii hediye faslı vardı. Üç kardeş şöyle bir karar aldık, 60 yaşına basan annemize 60 hediye alacaktık. Hepsinin üzerine de anlamlı şeyler yazacaktık. Ama süzgeç filan da var bu hediyelerin arasında. Asker üniforması desenli iç çamaşırı da. 60 yaşından sonra bir bahçeye sahip olabildiği için annem, aklınıza gelen bütün bahçe aksesuarları da. Komik hediyelerdi yani. Tek tek hepsini açarken ve notları okurken çocuklar gibi eğlensin istedik. Ve mümkünse ağlasın...

*

Ağladı.

Güldü.

Mikrofonu reddetti ama spotların altında bir konuşma yapmayı kabul etti. Annem bayılır sahneye! Biz hepimiz pür dikkat onu izlerken, bir stand up'çı edasıyla en şeker ve numaracı haliyle orada dikildi, bir tür hayat muhasebesine girişti ve uzun uzuuun yaşadığı 60 yıla dair bir şeyler söyledi, ‘‘Hayatta en iyi yaptığım şey çocuklarım’’ gibi duygulu bir cümleyle de konuşmasını bitirdi.

Zor indirdik sahneden!

İşin tuhafı galiba inanıyordu söylediğine...

Beni de aldı mı bir telaş...

Çocuk yapmam gerekiyor, çocuk!

Sonra deliler gibi dans etti.

Hatta bir ara babam, ‘‘Meki, artık yetmez mi dans ettiğin!’’ diye onu uyarmaya kalktı, küçük bir aile faciası çıkacaktı, biz araya girdik.

Görgüsüzler gibi 5000 tane fotoğraf çektirdik. Kamerayla bütün abukluklarımızı görüntüledik.

İyiydi yani.

O yüzden diyorum ya çocuklarınızdan bu tür doğum günleri talep edin.

Onların aklına gelmezse siz söyleyin:

- Parti istiyorum, parti!
Yazarın Tüm Yazıları