Paylaş
Zülfü Livaneli’nin “Kardeşimin Hikâyesi”.
Göreceksiniz, her plajda, her şezlongda, her hamakta, her gölgede Livaneli’nin yeni romanı okunuyor olacak. Bayılacaksınız.
Çok sıra dışı bir aşk hikâyesi.
Zaten çoktan bayılmaya başlamış insanlar, şimdiden listelerde bir numara. Ama aslında beni listeler pek ilgilendirmiyor. Listelerden çok kendi heyecanıma inanıyorum.
Bu roman, ilk satırdan esir alıyor, elinden bırakamıyorsun.
Bir sürü kitap, günümüzde artık “cırt” diye yazılıyor, yalapşap acilen bitirilmesi gereken bir proje gibi, öyle olmayanlar, bir masa örtüsü gibi özenle işlenmiş olanlar da kendini size hissettiriyor.
Bu, onlardan.
Zülfü Livaneli bence muhteşem bir iş çıkarmış.
Kalbim küt küt atarak okudum.
“Aşk ne demek?” sorusuyla baş başa bırakıyor yazar bizi. O mutlu aşkı anlatmıyor, karasevdayı anlatıyor...
Onsuz olamama, nefes alamama halini, bir varlığın öteki varlık içinde erimesini, her türlü hakarete, aşağılanmaya rağmen vazgeçememeyi, egoyu yok etmeyi, intihara veya cinayete sürüklenmeyi...
Aşkın en yakıcı biçimi...
Daha fazla ayrıntı vermek istemiyorum.
Zaten şu anda kendime bile ihanet ediyorum. Zülfü Livaneli’yle röportaj yaptım, bu cumartesi çıkacak. Ama işte, dayanamadım, ucundan bir parça bugünden yazıyorum.
Beni kitabın dili de şaşırttı. Kıpır kıpır bir dil. Livaneli 70 yaşında, ama bu kitap sanki 40 yaşında birinin elinden çıkmış gibi. Ben kitabı çok sevdim.
Livaneli’nin 8 kilo vermiş yeni halini de...
Farklı bir Livaneli var karşımızda.
Cumartesi okumanız dileğiyle...
40 kere maşallah
BU yaz bir kitap daha var ortalığı kasıp kavuracak Ertuğrul Özkök’ün Kırk7’si.
Bugün Özkök’le kitabı üzerine Antalya’da röportaj yapacağım. Keşke hepinizi davet edebilsem, özellikle de 40’larındaki kadınları, keşke hepiniz gelebilseniz...
Çünkü sahne röportajı olacak.
Eski yayın yönetmenimle röportaj yapacağım için heyecanlıyım. Çünkü biliyorum ki, karşımda kadınları gerçekten çok iyi tanıyan biri var. Evet, uzun süredir gazetede de 40 yaş kadını üzerine yazıyor.
Şansa bakın ki, ben de 40’lı yaşlarımdayım. Ve gerçekten de, hayatımın en iyi dönemini yaşıyorum.
Kendimi en sevdiğim yıllar. Yani yutturmaca yok, yazdığı şeyler en azıdan bana “cuk” oturuyor.
Pek çok 40’lı kadına da benzer şeyler hissettirdiğine eminim. Ama tüm bunları nasıl ve nereden biliyor, hiçbir fikrim yok, işte sorup öğreneceğim...
Karşımda sadece bir gazeteci yok, sosyolog var.
Ve kadınları seven bir sosyolog.
Tespitleri beni de şaşırtan bir sosyolog.
Bugün siz bu satırları okurken, ben ona sordukça soracağım.
Röportajın tamamını değil, ama bir bölümünü pazar günü bizim ilavede okuyabilirsiniz.
Bir bölümünü diyorum, çünkü nihayetinde gazete sayfası bu, her şeyi sokacak yer yok.
Pazar günü de Özkök röportajında buluşmak üzere...
Tek kelimeyle müthiş
ZÜLFÜ Livaneli röportajda bir ara Demirel’den söz etti.
“Süleyman Demirel’in yeni numarasını biliyor musun?” dedi.
“Hayır” dedim.
“Biliyorsun, o müthiş laflar eden biri” dedi.
“Evet” dedim.
Ona geçenlerde sormuşlar, “Memleketin halini nasıl değerlendiriyorsunuz?” diye.
“Tek kelimeyle söylersem iyi demiş. İki kelimeyle söylersem, iyi değil!”
Nasıl ama?
Müthiş değil mi...
Anneler Günü hediyem Alem’den
Alem dergisi yayın yönetmeni Berna Ertem, “Anneler Günü” için ben ve Alya’yla bir röportaj yaptı. Dün gazete bayisine gittim ve utanarak bir Alem istedim.
Utandım, çünkü kapakta ikimizin fotoğrafı vardı. İnsan kendi fotoğrafının olduğu bir dergiyi alırken bir tuhaf hissediyor.
Alelacele dergiyi açtım ve bizim haberi buldum.
Bunca yıllık gazeteciyim ama kalbim göğsümden fırlayacak gibiydi, sayfaları çevirip Berna’ya anlattığım şeyleri okurken.
Ve mutluluktan öldüm, o kadar sevdim. Hemen bir çiçekçiye girdim.
Berna’ya sapsarı ayçiçekleri aldım, evinin kapısına dayandım. Bana neden röportajlardan sonra insanların teşekkür ettiğini de anladım.
Yamuk yapmazsanız, insanların size anlattıklarını aynen yansıtmaya çalışırsanız, içinden bir cümleyi çekip saçma sapan konuyu saptırmazsanız röportaj bir “hediye”...
Berna da bana en güzel Anneler Günü hediyesini verdi.
Ona, bütün ekibine ve bu güzel fotoğrafları çeken Zeynel Abidin Ağgül’e teşekkürler.
Sayelerinde torunlarıma kadar saklayacak çok güzel bir anım oldu!
Paylaş