BU DA OLDU: Cem Garipoğlu’nun babası Hürriyet’e dava açtı

Bu yeni haber...

Haberin Devamı

Taze haber...

Dumanı üzerinde bir haber...

Cem Garipoğlu’nun babası Nida Garipoğlu, Münevver Karabulut’la ilgili haber yaptığımız için bizim gazeteye dava açmış.

Yönetim Kurulu başkanı Aydın Doğan’a, sorumlu müdür Hasan Kılıç’a, gazeteci Ali Aksoyar’a, Özden Atik’e, Burak Akbulut’a ve bana röportaj verdiği için avukat Faruk Zorba’ya...

(Zorba’dan 20 bin TL istiyor, bizimkilerden 30 bin TL.) Gerekçesi de hemen her gün gerçek dışı haber yapılması ve o haberlerin küçük oğlu Cem’in kişilik haklarına saldırı niteliği taşıması...

Nida Garipoğlu, Faruk Zorba’yla röportaj yapan kişi ben olduğum halde beni es geçmiş, beni seviyor galiba, geri kalan herkes onun hışmından nasibini almış!

* * *

Hürriyet’e dava açtığını öğrenince...

“Vay be!” oldum...

Bu ne cüret!

Haberin Devamı

NEREDEYSE
MÜNEVVER
KENDİ
KENDİNİ
KESMİŞTİR
DİYECEKLER

İçeridesin. Ve o cinayetin, birinci derece suçlularından birisin. Oğlun aranıyor. Bulunamıyor. Memleket birbirine giriyor. Kafası kesilip çöpe atılmış kızın ailesi perişan. Herkes şaşkın. İstifalar gerçekleşiyor. Vali çıkıp konuşuyor. Tam bir keşmekeş.

Ve sen, kalkıyorsun, neye güvenerek bilmiyorum, haber yapan gazetelerden biri, sahibi, yöneticileri, muhabirleri ve karşı tarafın avukat hakkında dava açıyorsun.

Şaka gibi!

Türkiye, aslında inanılmaz özgür bir ülke. Herkes ne istiyorsa yapabiliyor.

Gerçekten öyle.

Dingo’nun ahırı misali. Avukat Faruk Zorba’yı aradım, güldü.

“Bu dava benim için bir şeref payesedir!” dedi ekledi:

“Akıllarına mahkemeler şimdi mi geldi? Aslı astarı olmayan iddialarla dava açıyorlar. Neredeyse, ‘Münevver kendi kendini kesmiş’ diyecekler. Gerçekten bir o kaldı. İşin ilginç yanı, olayla ilgili binlerce haber yapılmasına rağmen sizin gazeteyi hedef seçiyorlar. Anlaşılan pek rahatsız olmuşlar. Olsunlar. Bu ülkenin namuslu, işini adam gibi yapan insanlarından korksunlar. Güya aile şöhretleri zedelenmiş. Ne tür bir şöhretleri varmış da bilmiyormuşuz, söylesinler de öğrenelim. Bunlar milleti aptal mı sanıyorlar? Bu dava, benim şeref levhama yazılmıştır...”

Haberin Devamı

Tinkerbell filmi seslendirdim

Hafta sonu çizgi film seslendirmesi yaptım.

Bu, ikinci deneyimim.

Şahaneydi.

İmaj Stüdyoları’nda Volkan Severcan’ın ekibiyle, sevgi dolu bir ortamda, güle oynaya...

Bana çocuk gibi anlatıyorlar:

“Mikrofona çok yaklaşma... Bu ses dediğin şey patlar, gördün mü patladı, hadi bir daha... Daha doğal... Daha coşkulu... Senkron tutmadı, hadi bir daha... Bu cümleyi üçe bölerek yapalım... Şimdi gülme sesi...Tinkerbell’i İngilizce telafuz ediyor gibi söylüyorsun, lütfen ‘bell’in e’sini daha kapalı söyle...”

Size bir şey itiraf edeyim mi? Ben büyülendim.

Ses denilen şeyin gücüne inanamadım. Yüzünün, kaşının hareketi bile önemli. Gülümsüyorsan sesin farklı çıkıyor, suratını asıyorsun farklı. Sonra nefes ne kadar önemli bir şeymiş. O stüdyo da bir içim su zaten, dünyanın en sayılı stüdyolarından biriymiş Cemal Noyan’ın İmaj’ı, montaj odaları da müthiş, son derece medeni insanlarla çalıştım ve çok keyif aldım.

Bir de heyecan yaptım.

Haberin Devamı

Çünkü Alya’nın en sevdiği karakterlerden birinin arkadaşını seslendiriyordum.

Tinkerbell’in dört melek arkadaşı var, onlardan biri: Iridessa.

Adam gibi yapamazsam, doğal olamazsam, Alya hesap sorar sonra bana!

Bu arada ilk seslendirdiğim çizgi filmin adı Tinkerbel 2’ydi. Başkalarına özenmenin değil, kendi özelliklerini fark etmenin önemini anlatıyor. Bu sefer ki Tinkerbell Kayıp Hazine, o da hayattaki en hakiki mürşit dostluktur gibi bir mesaj veriyor.

Biraz olsun benim de emeğim geçti diye inanılmaz gururluyum.

Bu arada esas kız: Tinkerbell’i Aysun Topar seslendiriyor. Fawn’ı Damla Babacan, Silver Mist’i Burcu Başaran ve Rozetta’yı Gülben Ergen. Gülben seslendirmiş, sonra da doğurmaya gitmiş!

Haberin Devamı

Bütün İmaj ekibine teşekkür ederim.

Yine bir çizgi film olursa, koşa koşa gelirim.

Söz, cümlenin sonunda sesimi düşüreceğim!

Yazarın Tüm Yazıları