Paylaş
Tuba Ünsal - Mirgün Cabas...
Mustafa Sandal - Emina Sandal...
Hande Ataizi - Benjamin Harvey...
Söylenecek bir şey yok aslında. Evlenirken birbirine çok yakıştırdığımız çiftler, bir süre sonra birlikte yola devam edemeyeceklerini ilan ediyorlar. Hepsinin de çocuğu olmuş oluyor. Neler yaşadıklarını bilemeyiz. Anlayamayız da. Herkesin kendi hayatı, kendi özeli. Ama o kadar çoğaldı ki üzülüyor insan. Eskisinden tek farkı; Allah’tan bu ayrılıklar kanlı bıçaklı gerçekleşmiyor. Acayip rakamlı tazminatlar havada uçuşmuyor. Suçlamalar, hakaretler olmuyor. Mal kaçırmalar, çirkinlikler yaşanmıyor. Birbirlerini sevmeye, aile olmaya devam ediyorlar. Hatta çocuklar için tatillere birlikte çıkıyorlar, sonra döndüklerinde tekrar kendi özel hayatlarını yaşamaya devam ediyorlar. Gözümüzün önünde yeni bir hayat tarzı mı şekilleniyor ne?
CEM İLE DEFNE EN YAKIŞAN ÇİFT
CEM Yılmaz ve Defne Samyeli...
Benim son zamanlarda birbirine en çok yakıştırdığım çift.
Birbirleriyle ilişkilerini sahici, eğlenceli ve seksi buluyorum. İlişkilerine ilişmek isteyenlere yaptıkları esprilere de çok gülüyorum.
Adam zayıfladı, güzelleşti, fit oldu.
Kadın zaten taş, her zaman taş.
İyi bir ikililer, gerçekten çok yakışıyorlar.
Bu satırları yazarken birden düşündüm, “Ulan ayrılırlarsa madara olurum...” diye.
Lütfen ayrılmayın!
Devam eden aşkları, âşıkları özledik...
YAŞASIN BÜYÜK AİLE!
GEÇENLERDE Ertuğrul Özkök’ü gördüm.
Tabii dakika bir gol bir, önce mesleki dedikodular.
Çekiştirmediğimiz kimse kalmadı.
Sonra Türkiye...
İki gazeteci yan yana gelince memleketi kurtarmadan olur mu?
Olmaz...
Ama kurtaramadık.
Zaten siyaset konuşmaktan anında sıkıldık, onun en sevdiği konulardan peynire daldık. Mehmet Gürs’ün Mikla’sında önümüzde duran peynir tabağındaki tüm çeşitleri, tek tek, gözü kapalı sayabiliyor Özkök...
O kadar bu konuya hâkim...
Peynirlerin efendisi olmuş.
Sonra Netflix’te izlediği dizileri, Spotify’da keşfettiği müzikleri, okuduğu yeni kitaplar, gezdiği yeni yerleri, zeytinyağı, şarap ve Ege gibi konuların içine daldık...
Bir kere daha anladım ki hiçbir şart altında Ertuğrul Özkök’ün hayat iştahı azalmıyor.
O da bana Hindistan’ı, bizim ailecek bir sonraki rotamızı, Ömer’i, Alya’yı, iyilik kolyelerini, Madam Toussaud’daki balmumu heykelimi ve Hindistan’da bir günümün nasıl geçtiğini sordu...
Anlattım.
Geldik onun ev hayatına...
Ne yalan söyleyeyim, anlattıkları arasında en çok ilgimi çeken bu konu oldu.
Çünkü anlattığı her şeyi kafamda canlandırabildim.
Ve çok hoşuma gitti.
Üç kuşak bir arada yaşıyorlar.
Urla-İstanbul arası mekik dokuyan eşi Tansu Özkök, kızları Gülümsün ve iki torunu Zeynep ve Sinan Ali...
Hepsi bir evin ayrı ayrı odalarında...
Ve torunlarını büyüten ablaları Serpil; o da ailenin bir ferdi olmuş...
Ev nüfusu böyle.
Pardon, 5 de kedi var.
Bir de Tansu Özkök’ün her yere birlikte gittiği 18 yaşındaki köpeği Pakize...
Tüm bu fotoğraf, eski büyük aileler gibi üç kuşağın birlikte yaşaması ve o güzelim kediler ve köpek acayip hoşuma gitti.
Ben yaşlanıyorum galiba. Ben de artık bütün aile bireylerini aynı evde istiyorum. O görüntü, o enerji beni büyülüyor. Eskilerdeki gibi olsun, ev büyük olsun, herkesin kendine ait yaşam alanı olsun, sıkılınca kaçabilecekleri köşeleri olsun ama belli zamanlarda tüm aile bir araya gelsin...
Kakara kikiri...
“Tansu, hayatının en keyifli dönemlerinden birini yaşıyor. Urla-İstanbul arası mekik dokuyor” diyor Ertuğrul Özkök.
Ben Tansu Özkök’ün Instagram takipçilerinden biriyim, 68 Kuşağı’nın en canlı örneklerinden biri, kimseye müdanası yok, ne düşünüyor o...
İnsanın çocuğuyla yaşaması harika, torunlarla daha da eğlencelidir eminim. Hareket bolmuş evde. Küçük torun Sinan Ali arada “Dede, gelsene aşağıya seni arkadaşımın babasıyla tanıştırmak istiyorum” diyormuş, o da kapıya inip tanışıyormuş...
Arada da “Oğlum herkesin içinde ‘Dedeee’ diye bağırma” diyormuş.
Büyük torunu Zeynep çok okuyormuş. Hatta geçenlerde, “Dede, seni biraz Tanpınar’a benzetiyorum” demiş.
Onunla da hayatı, ilişkilerini konuşuyorlarmış.
Bu arada çocukların ablaları, Youtube’da sürekli Jamie Oliver izliyormuş ve akşamları Jamie Oliver yemekleri yapıyormuş. Ve bu aralar, ekşi maya ekmeğe merak saldığından, ev sürekli ekşi maya ekmek kokuyormuş!
Huzurlu bir evden ve ev halinden söz etti.
Sürekli bahçeden eve girip çıkan kediler...
Evden yükselen güzel müzikler...
Bunca şey içinde bana insanların ev halleri, aileleri gerçek geliyor...
Yaşasın büyük aile!
Yaşasın güzel yaşam!
Paylaş